Yıl 2013. Dönemin Başbakanı Erdoğan, AKP’nin Kızılcahamam kampında milletvekillerine dert yanıyor. “Üç beş çanak çömlek çıktı diye Marmaray projesi dört yıl gecikti. Yenikapı’da ortaya çıkan tarihi eserlerden dolayı dört yıl gecikti, yazık değil mi, günah değil mi? Basit çanak çömlek hikâyesi bize dört sene kaybettirdi. Üç dört sene önce Marmaray açılacaktı.” Dikkatinizi çekmiştir, Erdoğan’ın her cümlesinde kaçırılan o dört yılın kahrı var. Üç beş çanak çömlek olarak tarif edilen neolitik döneme ait toplamda otuz beş bin tarihi eser. Bizans döneminden kalma Theodosius limanı ile birlikte bu buluntular İstabul’un bilinen tarihini 8 bin 500 yıl geriye götürdü. Erdoğan’ın takvimde dört yıllık gecikme olarak gördüğü o süre zarfında, İstanbul ve dünya tarihi binlerce yılın bilgisini kazanmıştı. Ama tabii biliyorsunuz ki eski çağlardan çıkıp gelen taşın muhafazakâr, yerli ve milli sevdalısı AKP iktidarı için hiçbir zaman önemi olmadı. Böyle taptaze karılmış 2022 model çimento gibisi yok!


***

Bugün 1453’ü kutlayan, İstanbul’un fethini gözyaşlarıyla yad eden Fatih’in torunları, kapısı yenen, mermeri kırılan bin 500 yıllık Ayasofya’da namaz kılabiliyor olmaktan başka bir şeyle ilgilenmiyor. Kutsal saydıklarına dokunulmasını istemeyenler, nefeslerinden bile korumaları gereken o muhteşem yapıya palas pandıras girmeyi, AKP’nin kendilerine sunduğu bir hizmet, bir başarı sayıyor. Sadece Ayasofya’ya mı? Değil. Dağlar, ormanlar, dereler, yaylalar, koylar, göller, bostanlar… Karadeniz’in yaylalarında doğanın sesi değil, iş makinalarının gürültüsü var. Ormanlarda elektrikli testereler çalışıyor inşaat alanı açmak için. Eşi benzerine sadece Mars’ta rastlanabilen Salda Gölü’nün kıyısı ticari işletmenin insafına bırakılıyor. Dağları maden, dereleri enerji şirketleri gasp etmiş. Balığa yaşayacak deniz, hayvana otlayacak mera, buğdaya ekilecek toprak kalmadı. Çünkü hepsinin üzerinde, kıyısında, yanında, burnunun dibinde, devlet ihalelerinden obezleşmiş bir şirket mutlaka var.

***

Bodrum’da bir koy, adı Cennet. Gökyüzündekinden farklı. Görülebilen, dokunulabilen, mis gibi kokusu içe çekilebilen bir cennet bu. Koydaki SİT ve koruma alanı içerisinde kalan arazi, millet sevdalısı AKP tarafından, milletle arasına küfür koymuş inşaatçı Mehmet Cengiz’e emanet edildi. Danıştay’ın 2 milyar lira değerindeki kamu arazisinin özelleştirme kararını daha önce iki kez iptal etmesine rağmen, Ziraat Bankası’ndan 278 milyon lira kredi çekerek Özelleştirme İdaresi’nden satın aldığı yere villa ve otel yapmak isteyen Cengiz çimentonun harcını karmaya başladı çoktan. Kamu bankalarından çekilen kredilerle yine kamuya ait arazileri ‘üç beş’ paraya satın alma yöntemi sistemli bir şekilde sürüyor. Kamunun, yani halkın, yani bizim, yani ülkenin, yani gezegenin gerek kültür gerek tabiat varlıkları, koruma kanunları işlevsiz kılınarak tahrip veya yok ediliyor. Ve tüm bunlar yerli, milli, imanlı, vatan aşığı, muhafazakâr olmakla övünen bir iktidarın izni ve isteğiyle yapılıyor.

***

Bugün öğreniyoruz ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın favori beşlisinden Cengiz İnşaat’ın ayağı meğer Cennet Koyu’nda Bizans döneminden kalma tarihi eserlere takılmış. Çünkü, aleyhindeki bütün mahkeme kararlarının üzerinden atlaya zıplaya geçen şirketin inşaat yaptığı arazi birinci derece hem doğal, hem arkeolojik SİT alanı. Tarihi eserleri çiğneyen kepçelere para cezası kesip görevini tamamlayan devletin aradan çekilmesiyle çalışmalar sürmüş, sürmekte. Dokuz yıl önce Erdoğan’ın açıkça belirttiği gibi üç beş kırık Bizans taşı için koskoca villa, otel, residence projesi durdurulacak değildi elbette. Şirket kâr, müşteri hizmet bekler. Dağına, taşına, toprağına, suyuna ‘sevdalı’; yerli ve milli; dün ve bugün, Türkiye siyaset sahnesindeki şanlı yürüyüşünü sürdüren sağ-muhafazakâr iktidarların arasında, neyi muhafaza ettiğini en şeffaf şekilde yaşayan ve yaşatan iktidarın adıdır AKP. Ve bizden, ‘üç beş çanak çömleğin’ kaybettirdiği o dört seneden maalesef ki çok daha fazlasını eksiltti.