Siyasi yapıların gençleri kavrayamadığını ifade eden TEAM Araştırma Direktörü Tol, araştırmalarını aktardı: “Pragmatist bir genç kitle var. Gerilim alanlarından kaçma eğilimleri kuvvetli. Siyasete katılımları daha zayıf”

Muhafazakârlaşan bir gençlik olmadı

Sercan MERİÇ

Genel seçimler planlandığı gibi 2023’te gerçekleşirse 7 milyonu aşkın yeni seçmen oy kullanma hakkına sahip olacak. Siyasetin ana gündemlerinden birisi, bu yeni seçmen kitlesinin desteğini almak. Z Kuşağı tartışmaları hâlâ siyasetteki yerini koruyor. Muhalefet gençlerin, iktidarı devireceğinden emin. İktidar ise gençlerin kendisini destekleyeceği iddiasında. TEAM Araştırma Direktörü Ulaş Tol, gençlerin, toplumun geneline oranla AKP ve Erdoğan’a daha az destek verdiğini söylüyor. Gençlerin esnek, pragmatik eğilimleri olduğuna değiniyor. Tol ile gençlerin halini, siyaseten eğilimlerini, önümüzdeki seçimlere nasıl etki edeceğini konuştuk…

Gençlik kategorisini nasıl tarif etmemiz gerekiyor?
Gençliği ayrı bir kimlik olarak ele almak yerine, toplumun bir yaş grubu olarak ele almak gerekiyor. 60’larda, 70’lerde yeni toplumsal hareketler içerisinde gençlik bir özne olduğu zaman bile böyleydi. O zaman gençlik hareketlerine katılanlar, tüm gençlerin bir azınlığını oluşturuyordu. O zaman dahi gençler, özgürlükçüdür, siyaseten daha aktiftir demek doğru değildi, bugün ise hiç doğru değil. O zaman toplumsal hareketlere katılım alışkanlıkları, davranışları çok daha değişmiş durumda. Tabii ki diğer yaş gruplarına göre gündelik alışkanlıkları, sosyolojik özellikleri, siyasete katılımları diğer yaş gruplarından farklılık oluşturuyor. Gençlik bir geçiş dönemidir. 18-30 yaş grubunda çalışan gençlik diye önemli bir grup var. Öğrenci gençliği var. Son 2-3 yıldır oransal olarak yükselen bir kategori var; ne işte, ne eğitimde olan bir kategori. Bu da 3’te 1’e yaklaştı. Ev kadınları bunların içerisinde önemli bir orana sahip. Tüm bu kategoriler birbirine benzemiyor.

EĞİTİM MESAFESİ

Temel olarak gençlik kategorisini diğer yaş gruplarından ayrıştıran unsurlar nedir?

Toplumda eğitim düzeyi yükseliyor. Şu anda üniversite öğrencisi ya da mezunu olan gençlerin sadece yüzde 13’ünün ebeveynlerinden birisi en az üniversite mezunu. Aileleri ile arasında çok önemli bir eğitim mesafesi var, bu neslin. Sosyolojik ve siyaseten de daha ılımlı ama daha pragmatist bir genç kitle var. Daha özgürlükçü gibi görünüyorlar ama kendilerine daha özgürlükçüler. Damarlarına basıldığında ses çıkarabiliyorlar. Ama 68, 78 kuşağındaki gibi Türkiye’yi, dünyayı kurtarma anlamda bir özgürlükçülük daha zayıf. Kendi dünyalarında hayatlarını zorlaştırmayacak bir başkanlık sistemine çok da hayır diyecek profilde değiller. Ama kendi yaşamlarını daralttığı noktalarda buna hayır deme eğilimleri güçleniyor.

Hangi konularda pragmatistler?
Gerilim alanlarından kaçma eğilimleri kuvvetli. Her türlü otorite ile girdikleri ilişkide bu geçerli. Ailede de böyle, okulda da böyle, siyaseten de böyle. Kendilerine benzemeyen siyasetten insanlarla önceki kuşaklara göre daha çok bir araya geliyorlar. Ama hassas noktalarla ilgili tartışmayı masaya getirmiyorlar. Alanı terk etmiyorlar, isyankar olmuyorlar ama rıza da göstermiyorlar. Böyle bir hal var. Daha yapılaşmamış, daha esnek, daha akışkan ilişkilere girmekten yanalar. Sorumluluk sahibi oldukları, daha uzun erimli ilişki gerektiren işlerden kaçınıyorlar. Bu yüzden siyasete katılımları daha zayıf.

Siyasetle kurdukları ilişkiye dair ne söyleyebiliriz?
Siyaset, mevcut yapısıyla gençleri kavrayamıyor. Çünkü siyaset daha fazla aidiyet, sertlik istiyor. Bu özellikler de gençleri cezbetmiyor. O yüzden uzak duruyorlar. Ama bu siyasi olmadıkları anlamına gelmiyor. Apolitiklik kavramı da yanlış kullanılıyor. Apolitiklik, mevcut siyasi tercihleri kabul etmeyen bir siyasi yaklaşımdır. Yine siyasidir aslında. Bu nesil gençler de biraz öyleler. Gündemdeki siyasi tartışmalara çok hakimler. Mevcut siyasi formlar gençleri çok fazla cezbetmiyor. Her zaman kararsız seçmen grubu gençlerde çok daha fazla çıkıyor. Diğer kesimlerde yüzde 15-20 bandındaysa, gençlerde 30-40’lara kadar varıyor. Orada siyasetin gençleşmesi, değişmesi gibi bir ihtiyaç var, gençlerin katılımını mümkün kılmak için. Zamanla kendi esnek anlayışlarını, yapılarını siyasete taşıyacaklar. Bunun izlerini iş dünyasında görüyoruz. Daha özgün çalışma tarzları oluşuyor. Bağımsız çalışmaya ilgi çok daha fazla artıyor. İş dünyası buna siyasetten daha hızlı adapte oluyor. Pandemide evde çalışma yaygınlaştı, bu kalıcılaşacak da.

Bu durum bir yandan güvencesizliği de artırıyor… Gençlerin haklarına sahip çıkma tutumları nasıl değerlendirilir?
Bu bir geçiş dönemi. Yeni tanınan modeller var. Bunu biraz da talepler belirleyecek. Mesela son dönemde barınma talebi, kendiliğinden gündeme geldi ve kamuoyunda karşılık buldu. Çalışma yaşamındaki güvencesizlikler de bir kitlesel talep olmaya başladıkça rayına oturacak.

muhafazakarlasan-bir-genclik-olmadi-958396-1.

Gençlerin önümüzdeki genel seçimlere etkisi nasıl olacak?
İki kesimi ayrı ayrı düşünelim. Yeni seçmen dediğimiz bir grup var. Önümüzdeki seçimlerde ilk kez sandığa gidecek bir grup var. Seçimler 2023’te yapılacaksa, seçmenlerin yüzde 11 civarını bu kesim oluşturacak. Bir de 18-30 yaş grubu var. Bu da tüm gençliği kapsıyor. Burası da yaklaşık tüm seçmenler içinde yüzde 22,5 civarında bir orana tekabül ediyor. Yeni seçmende ve gençlerde iktidara destek diğer gruplara göre daha zayıf. 2018’e gelene kadar her kategoride AKP birinciydi. Üniversite mezunlarında da öyleydi. 2020’ye geldiğimizde özellikle yerel seçimlerin de etkisiyle, üniversite mezunlarında birinci parti olma özelliğini yitirdi AKP. Bugün gençlerde de üniversite mezunlarında da ikinci parti AKP. Cumhur İttifakı’nın genç kesimdeki oy oranı yüzde 36 bandında. Yetişkinlerde ise yüzde 46 bandında. Bunların oransal olarak dağıttığımızda Türkiye geneli yüzde 44’ü buluyor. Orada tüm gençlik 2 puan fark ettiriyor. Geri kalan kesimle önemli bir fark var, ama Türkiye’yi değiştirecek bir fark değil bu. Orada muhalefet açısından kazanılması gereken bir kesim var. Muhalefet açısından iyi haber, kararsızların çoğunluğu iktidarı desteklemeyecek kesimden oluşuyor.

GELECEK BELİRSİZLİĞİ

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan karşısında nasıl bir profil seçimi kazanabilir?

Profil söyleyeyim, siyasette orta yaş üstü erkek egemen bir iklim var Türkiye’de. Gençler bunun farkındalar ve daha dinamik, daha günün ihtiyaçlarını kavrayan, daha genç isimler görmek istiyorlar. Yerel seçimlerde de bu böyleydi. Muhalefet bunun karşılığını aldı. Daha kapsayıcı liderler görmek istiyorlar. Ötekileştirmeyen, toplumun farklı kesimlerine hitap edebilen siyasetçiler görmek istiyorlar. Araştırmalarda nitelikli görüşmeler de yapıyoruz. Mesela size dinletsek, “Bu kime oy veriyor?” diye sorsak, muhalefetten birisini destekleyen, özgürlükçü diyebileceğiniz bir gencin, “Erdoğan’a oy vereceğim” dediğine tanık olabilirsiniz. Bazen bunu kamuoyu anlamakta zorlanıyor. Zaten muhalefeti destekleyen kesimlerin önemli bir kısmı o partileri büyük bir tutkuyla desteklemiyorlar. AKP’deki dönüşüm de böyle bir dönüşüm. Eskiden onları destekleyen gençler bir tutkuyla, dava ruhuyla destekliyordu. Bugün eleştirileri var, bağları çok kuvvetli değil, ama farklı nedenlerle desteğini sürdürüyor.

AKP iktidarının toplumu muhafazakârlaştırma hamleleri gençlikte karşılık buldu mu?
İktidar böyle bir çaba içerisinde olduysa, başaramadı. Bunun kendisi de farkında. 2000’li yılların başında yaptığımız gençlik araştırmalarında, Batı algısı şöyleydi: “Teknolojisini alalım ama kültürünü almayalım.” Bugünün gençliği ise Batı’nın ruhuna da talip. İnançlı, milliyetçi gençler de, “Gittiğimde inancımı gayet iyi yaşadığım bir ortamda eğitimimi alabilirim, oradaki çok kültürlülükten da alabileceğim şeyler vardır” diyor. Daha muhafazakârlaşmış bir gençlik olmadı.

Gençlerin yurtdışına gitme isteğine dair yorumunuz ne olur?
Gitme isteği aslında imkanlarla ilgili. O soruyu “İmkanınız olsa gider misiniz?” diye sorduğumuzda gitmek istiyorlar. Sadece Türkiye’deki siyasal iklimin getirdiği bir sonuç değil. Bu bir küreselleşmeyle, dünyadaki çok kültürlülükle de ilgili bir şey. Hiçbir sorun olmasa da gençler yurt dışına gitmek, dünyayı gezmek istiyorlar. Bir yandan da “Nefes alamıyorum” hissiyatı tüm gençler için geçerli. Bu özellikle gerilimlerden çok yorulmuş durumda gençler. Dindar genç kesim de böyle.

Yoksul, işsiz gençlerin durumuna dair nasıl bir analiziniz olur?
Bugün çok ciddi bir ekonomik meselemiz var. Buradan bağımsız hiçbir konuyu düşünemiyoruz. Çok büyük bir belirsizlik var. Eğitim için de, ekonomi için de öyle. Belirsizlik de nefes almama halinin en büyük sebebi. Kendi hayatının nereye gideceğine dair bir belirsizlik var. Gençlik araştırmalarında gelecek hayallerini soruyoruz. Bu belirsizlik olmasa çok yaratıcı cevaplar gelebilir. Çok minimal hayaller söyleniyor. Gençlerin orada, “uzaya gitmek istiyorum, girişim yapmak istiyorum” demesi lazım. Ancak gayet makul planlar cevap veriliyor. Kadınlar için doktor olmak değil de hemşire olmak daha cazip hale geliyor. Daha mütevazı hedeflere yöneliyor gençler. Bu da belirsizlikten dolayı. Tabii ülke açısından yaratıcılığın, gelişmenin önünde büyük bir engel. Bu kısa yolcu bir kuşak. “Kısa yoldan kendimi kurtarabilir miyim?” düşüncesi olabiliyor.

Genç kesimin gelecekte eşitlikçi, özgür bir Türkiye oluşturma potansiyelleri var mı?
Var tabii. Umut veren bir tablo şu; bu gençliğin diğer nesillerden önemli bir farkı kentlileşmiş olması. Önceki kuşaklar son göç dalgalarından kalan kuşaklardı. Kentlileşme ile birlikte kamusal alan genişliyor, karşılaşmalar, bir araya gelmeler, farklı kültürler arası evlilikler artıyor. Bu kamusal alan da gençleri çoğulculaştırıyor. Farklılıkları gözetme zorunda hissediyorlar. Öte yandan şöyle bir veri de vereyim; Suriyeli göçmenlere karşı nefret, gençlerde de var. Bir potansiyel var ama kendiliğinden olmayacak. Türkiye ikliminin etkisi de önemli.