Liderler, sahaya inerek seçim startını verdi. Uzmanlar, psikolojik üstünlüğün muhalefete geçtiğinin mitinglerde görüldüğünü söyledi. Adaylık adına güçlü sinyaller veren Kılıçdaroğlu için ise "Daha baskın olacak” yorumu yapıldı.

Muhalefet üstün

Sercan MERİÇ

Liderler artık sahaya inmeye başladı. Ekonomik buhran nedeniyle zor günler yaşayan, “Geçinemiyoruz” diye haykıran, adaletsizlik karşısında öfkesi büyüyen halk, iktidara sırt çevirmeye başladı. Muhalefetin mitinglerine yönelik ilgi de bunu gösterdi. Önceki gün İstanbul Maltepe’de miting düzenleyen CHP, seçim startını verdi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kürsüden yaptığı konuşmada, “Kollarımızı sıvayıp hemen çalışmaya başlamak zorundayız. Biz birlikte iktidar oluyoruz. Ve ben iktidar olduğumuzda asla değişmeyeceğim, ben neysem oyum” sözleri, cumhurbaşkanlığı adaylığının bir anlamda ilanıydı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik 4 yıl 11 aylık cezanın Yargıtay tarafından onanmasının ardından düzenlene “Milletin Sesi” mitingine yaklaşık 600 bin kişinin katıldığı açıklandı. Bir diğer önemli miting ise Antep’te düzenlendi. DEVA Partisi’nin ilk mitingine de ilgi hatırı sayılırdı. DEVA Lideri Ali Babacan, ekonomi üzerinden AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, “Duyuyor musun Beştepe? ‘Seçim masa başında kazanılmaz’ dedik, ‘Seçim meydanda kazanılır, hodri meydan’ dedik. Erdoğan, şu 4 yıllık karnenden haber ver. Karnede hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, derin yoksulluk, işsizlik var. Tek imzayla yönetilen ülkenin hâli bu” dedi. Bir diğer miting ise AKP Gençlik Kolları’nın şölen diye duyurduğu, ancak Erdoğan’ın katılımıyla seçim mitingine dönen buluşmasıydı. Sönük geçen mitingde Erdoğan her zamanki gibi muhalefeti hedef aldı.

SEÇMENİ DAHİ DİNLEMİYOR

Mitingleri değerlendiren ORC Araştırma Genel Müdürü Mehmet Pösteki, muhalefetin mitinglerinin eskiye nazaran daha coşkulu olduğunu kaydederek, “Erdoğan da başarısız kadrolarla ilerleyemediği için sahaya çıkmaktan başka çare göremiyor belli ki. Psikolojik üstünlüğün tamamen Millet İttifakı’ndan yana olduğunu mitinglerde de net bir şekilde gördük” dedi. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili verdiği sinyalleri de değerlendiren Pösteki, şöyle dedi: “Son 6-7 aydır yaptığımız çalışmalarda, Kılıçdaroğlu’nun popülaritesinin arttığını, genç seçmen nezdinde sempati topladığını görüyoruz. İsim isim sorulduğunda ise ismi geçen tüm adaylar bugün itibarıyla Erdoğan’ın önünde. Kılıçdaroğlu’nun da böyle bir arzusunun olduğunu hem kendisinin hem de CHP yöneticilerinin açıklamalarıyla görüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına muhalefette soğuk bakan bir grup olabilir ama zaman içerisinde popülaritesini daha da artıracak gibi bir tablo var. Maltepe’deki mitingdeki coşku da bunu gösterdi.”

Erdoğan’ın mitinglerinin eskiden pürdikkat dinlendiğini, artık Erdoğan’a oy veren seçmenin bile bu mitingleri eskisi kadar takip etmediğini ifade eden Pösteki, “Birçok seçmen özellikle ekonomiyle alakalı söylemleri samimi bulmuyor. İnsanların Millet İttifakı’na yönelme sebepleri de bu. Mitingler AK Parti’nin Milli Görüş’ten gelen geleneğidir. Bu işi iyi yapıyorlardı. Artık psikolojik üstünlüğü bu şekilde sağlayabileceklerini düşünmüyorum. Ülkede siyasetle ilgilenme oranı 3-4 sene önce yüzde 50 civarındayken, şimdi yüzde 90 civarında. Seçmenler artık çok kandırılamayacak noktalar” açıklamasını yaptı.

DAHA AKTİF BİR SİYASET

Kılıçdaroğlu ve CHP’nin uzun süredir “kavga çıkmaması adına edilgen olmaya razı, ülkenin tadı kaçmasın diye alttan almayı tercih eden, duygulardan çok veriler üzerinden siyaset yapmayı deneyen tutumunun” seçmen nezdinde beceriksizlik algısı oluşturmasıyla birlikte tıkandığını kaydeden Alpay, “Edilgen rıza, aynı zamanda CHP’nin her türlü siyasi, ekonomik, sosyal gelişmenin kavramsal paketlemesini AKP’ye bıraktığı anlamına geliyordu. Her gelişme AKP tarafından sözcüklerle, kavramlarla belli anlamlar üretecek şekilde paketlenip dolaşıma sokulurken CHP bu paketlemelere karşı kendi dilini oluşturamıyor, aksine AKP’nin sözcükleriyle ve kavramlarıyla siyasete devam ediyordu. Açıkçası CHP kavga etmek istemiyor, kavgayı diplomasiyle atlatmak için alttan alıyordu” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun Maltepe’deki miting ile edilgen rızayı bir kenara bırakacağına ilişkin bir algı üretmek istediğini ifade eden Alpay, şöyle devam etti: “Bunu hem ceketini çıkarıp, gömlek kollarını sıvayarak konuşmasına başlayarak hem de ‘kavga edeceğiz ve kazanacağız’ sözünü vurgulu bir şekilde sarf ederek gösterdi. Bu süreci, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin artık 2000’ler öncesindeki nezaketli açık oturum panellerine geri dönüş umutlarından kesin bir şekilde sıyrılmasının ve artık siyaseti 90’lardaki gibi değil, 2000’lerdeki gibi yapacağının bir ipucu olarak görebiliriz. Bununla birlikte taban Kılıçdaroğlu’ndan çok daha sert bir dik duruş bekliyor. Daha kavgacı, daha sert, gelişmeleri CHP’ye özgü bir kavram setiyle, kavrayışla ve dille yorumlayan, edilgen bir rıza yerine, etkin bir baskınlık gösteren bir siyaset istiyorlar. Yaşanan ve devam etmekte olan büyük ekonomik kriz, bu anlamda Kılıçdaroğlu ve CHP’nin elini güçlendirmiş durumda. Kılıçdaroğlu da en büyük desteğini buradan alıyor: AKP’nin kendi destekçilerini, kendi ekonomi politikası sonucu kendisine küstürmesinden. CHP edilgen rızasını şimdi de bırakmazsa ne zaman bırakacak? Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun bundan böyle daha aktif, daha baskın, olayları AKP’nin kavram seti yerine kendi kavram setiyle karşılayan bir siyasete döneceğini düşünüyorum.”

ODAK GENÇ SEÇMENLER

Işık Üniversitesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Seda Demiralp ise halkın ilgisinin dikkat çekici bir biçimde büyük olduğunu kaydederek, “Bu yoğun ilgi, seçmenin kendini ifade etme, sesini duyurma ihtiyacını ve seçimlerden yüksek beklentisi olduğunu gösteriyor. İçinde bulunduğumuz ağır ekonomik krizi düşünecek olursak seçimlere ilgi doğal. Seçmen neredeyse bir sene daha bekleyecek takati kalmamış durumda. 2023 seçimlerinde seçmenin ihtiyacını anladığını ve karşılayabileceğini gösterebilen, seçmen odaklı partiler ve liderler yol alacak, kendini öne çıkaranlar ise geride kalacak gibi görünüyor” dedi.

Mitinglerdeki ortak temaların hayat pahalılığı ve hürriyet ihtiyacı olduğunu ifade eden Demiralp, şöyle devam etti: “ Muhalefet ekonomik iyileşme ve özgürleşme vadetti. Kılıçdaroğlu seçimleri neredeyse bir demokrasi referandumu olarak tanımladı. Babacan ekonomik iyileşmenin aciliyetine dikkat çekti. Bunlara karşılık Erdoğan konuşmasında hala güçlü olduğu alana, seçmeniyle arasındaki fikir ve duygu bağına ağırlık verdi. İnançlara vurgu yaptı. ‘Sevelim sevilelim’ dedi, seçmenle yakınlığını ‘aşk’ olarak ifade etti. Erdoğan’ın sevgi ve aşk sözcüklerini tekrar tekrar kullandığı konuşması, seçmenin rasyonel yanındansa duygusal yanını harekete geçirmeye yönelik görünüyordu. Daha farklı ifade edecek olursak, çözülemeyen ekonomik sorunlar karşısında partisinden uzaklaşan ve farklı bir seçenek aramaya başlayan seçmenini duygu bağıyla geri çekmeye çalışır gibiydi. Miting konuşmalarının ortak bir noktası da vardı o da gençlerdi. Her üç partinin de odak noktasında genç seçmen vardı. Bu son derece anlaşılır bir durum. Gençler her zaman toplumlara yön verir, onların gittiği istikamet toplumun istikameti olur. Bugün ise gençler ağır bir yılgınlık içinde. Ekonomik kriz ve siyasi baskılar herkesten çok gençleri zorluyor. Genç seçmen ümitsizce tutunacak dal, yürüyecek yol arıyor. Bu yüzden gençlere umut veren, enerji veren, yol açan lider ya da parti seçimlerde öne çıkacaktır. İktidar da muhalefet de tam bu sebepten gençlere sesleniyor, gençlere erişmeye çalışıyor.”