Kamucu ve eşitlikçi politikaların bağımsızlıkçı bir temelde üretilmesi kuşkusuz daha fazla kaynak gerektirecektir; ancak emek yanlısı bu tür bölüşümcü politikalar sermayenin bileğinin bükülmesiyle ve iç kaynaklara daha fazla dayanılmasıyla başarılabilecektir.

Muhalefetin dışa bağımlılık vizyonu

Oğuz OYAN

CHP gerçekten de iç ve dış sermayeye AKP’den daha güvenilir bir icraatın partisi olacağının ve 6’lı Masa’nın da kendisini izleyeceğinin güvencesini vermeye çalışıyor. Kapitalist sistem dışında, hatta egemen birikim tarzı olan neoliberal düzenleme rejimi dışında bir çare aramadığını ve aramayacağını sistemin egemenlerine göstermek istiyor. Bunun yolunu da, yapboz tahtasına dönüşmüş mülkiyet ve hukuk kurallarını sistemin ihtiyaçları doğrultusunda düzenleyeceğini, sermayenin genel çıkarları yerine iktidarla özel ilişkiler kuran kayırılmış sermaye gruplarının çıkarlarını tercih etmeyeceğini, siyaset sınıfının yolsuzluklara ve doğrudan sermayedarlaşmaya olan eğilimini frenleyeceğini, toplumda biriken ve bir sınıfsal öfkeye dönüşmek üzere olan tepkiyi sosyal politikalarla yatıştıracağını, sermayenin ihtiyaçlarının çok dışına çıkmış bulunan eğitim ve işgücü politikalarını yeniden düzenleyeceğini, para ve maliye politikalarını bu amaçlarla şekillendireceğini vb. vaat etmekte bulmaktadır. Vergi sisteminde değişiklikler önermekle birlikte, ne yeni bir adil (artan oranlı/üniter) vergi sistemine ne de gerçek servet vergisi gibi olağanüstü araçlara izin vermeyeceğinin işaretlerini de sunmaktadır. Vaatlerinin kaynak ihtiyacının -sermayenin kaygılarını gidermek üzere- dış borçlanma ve içerde yolsuzlukların/savurganlığın önlenmesi üzerinden finanse edilebileceği iması ise, hem çok cesaretsiz ve yetersizdir hem de dışa bağımlılığı pekiştirici niteliktedir.

***

Kamucu ve eşitlikçi politikaların bağımsızlıkçı bir temelde üretilmesi kuşkusuz daha fazla kaynak gerektirecektir; ancak emek yanlısı bu tür bölüşümcü politikalar öncelikle sermayenin bileğinin bükülmesiyle ve iç kaynaklara daha fazla dayanılmasıyla başarılabilecektir. Bu da içerdeki sınıf dengelerinin değiştirilmesini, emek sınıfının bu tür bir radikal programın arkasında kararlılıkla durmasını gerektirecektir. Eğer güç dengelerinde böyle bir dönüşümün iç ve dış siyasal koşulları sağlanabilirse, bundan sonra izlenecek yol haritası görece daha rahat şekillenebilecek, direnç noktaları daha kolay kırılabilecektir.

Emekçiden yana yeni üretim ve bölüşüm ilişkileri, ister istemez kamu odaklı bir çıkışı zorunlu kılacaktır. Kamunun yatırımlarda ve üretimde payının artırılmasını, birçok alanda ama özellikle teknolojiyi geliştirme ve toplumsallığı güçlendirme alanlarında yeni kamu iktisadi girişimler oluşturulmasını gerektirecektir. Bölüşüm ilişkilerini sermaye aleyhine döndürmenin olmazsa olmaz önkoşulu ise, dışa açık ekonomi koşullarının değiştirilmesinden geçecektir. İçe dönük bir ekonomi yaratmamakla birlikte, 1989 öncesinde olduğu gibi sermaye hareketlerinin kontrolü rejimine geçilmesi şarttır; aksi takdirde yurtdışına ciddi sermaye kaçışlarına seyirci kalınır.

Ülkenin dış borçlarının ertelenmesi (ve yeniden yapılandırılması) gündeme gelebilir hatta gelmelidir; ama burada verilebilecek Hazine güvencesi sadece kamu borçlarıyla sınırlı tutulmalıdır. Bu politika orta vadede bazı dış kaynak sorunlarına yol açsa da, emek yanlısı bir iktidarın başlangıç döneminde önemli bir dış kaynak sağlamasının koşullarını da yaratacaktır.

Sol iktidarın politikalarının emekçi kesimlere hemen değmesi/ulaşması sağlanmalıdır ki iktidarın sınıf desteği baştan itibaren sağlam temeller üzerinde kurulabilsin. Toplumun geniş emekçi kesimlerine, işçi, memur, emekli, çiftçi, esnaf kesimlerine ve kadınlara, öğrencilere, gençlere verilen vaatler, bu bağlamda gelir destekleri ve borç ertelemeleri/borç silmeleri gecikmeksizin yerine getirilmelidir. Hiç gecikilmemesi gereken bir alan da eğitimin tüm kademelerinde laik bir eğitimin başlatılması, yargı ve STK başta gelmek üzere tüm kamu kurumlarında aynı yönde dönüşüm sağlanması olacaktır. Anayasa'da kendisine çizilen çerçevenin dışına çıkan hem laiklik hem de toplumun inanç (ve inanmama) özgürlükleri üzerinde ağır bir yüke dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığı tasfiye edilmelidir.