HDP Milletvekili Osman Baydemir’in “Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistan’dan gelen bir temsilci olarak” yaptığı barış çağrısına TBMM para cezası kesti. 12 bin lira civarındaki makbuzsuz ceza, Baydemir’in iki gün Meclis oturumuna katılmama cezasının maddi kısmı. Milletvekillerinin Meclis faaliyetlerinin para ile cezalandırılması yeni bir uygulama; AKP ve MHP oylarıyla Temmuz 2017’de Meclis İçtüzüğü’nde yapılan değişiklikle getirildi. Meclis’in düşünceyi para ile cezalandırma kararı, maddiyatı kutsallaştıran devletle, maneviyatını yitirmiş toplum arasında temsilde uyumu sağlamakla ilgili olabilir mi?


Egemen zihniyetin hoşuna gitmeyen fikirleri susturmak için iktisat dışı yöntemlere başvurması alışık olmadığımız bir durum değil. Alışmakta zorlandığımız hapis, işkence, sansür gibi fiziksel cezalarla birlikte para cezasının yaygın bir şekilde uygulanmaya başlanması. Eskiden düşüncenin mali cezası sürgündü. sürgünü bulunduğu yerde yaşayan düşünce insanı için mekan değiştirmek artık ceza değil.

Düşünceye verilen para cezası için sözün ağırlığı oranında makbuz kesilse ödeme gücünüze göre konuşursunuz. Ama öyle yapmıyorlar; islamcı iktidar işi iyice azıttı; Nuriye ile Semih’e destek veren Veli Saçılık’la ona destek çıkanlara kesilen para cezasının aylık ortalaması 100 bin lira. Ankara’nın Yüksel Caddesi’nin kasım cirosu 88 binde kalmış!

İslamcılar düşünceyi, düşünen organı keserek cezalandırırlardı. Düşünceye yasaklı mahalde korna çalmak gibi trafik suçu muamelesi yapılması islamcıların neoliberallerden öğrendiği bir cezalandırma yöntemi. Sonradan öğrenilmiş bu yöntem, Suudi Krallığı’nın, prenslerin 800 milyar dolarlık varlığına el koymasında olduğu gibi İslam hukukuyla uygulanınca daha katmerli oluyor. Bizim İslamcıların makbuz kesmedikleri mali cezaların bedeli, ekonominin büyüklüğüne, mağdur edilenlerin sayısına bakılırsa Suudilerinkinden insaflı sayılmaz: İşletmelere ve banka hesaplarına sorgusuz sualsiz el koyma, işten atma, işinden gücünden ettiğine başka kurumlarda çalışma/çalıştırma yasağı, sosyal güvenlik sisteminin dışına çıkarma sürü lideri maymunun sürü dışına attığı rakiplerine reva görmediği kadar ağır yaptırımlardır.

Emeği dışında yaşamını sürdürecek gelirden yoksun insanlar için mali yaptırım oldukça ağır bir ceza. İslamcı hükümet de bunun farkında ve itaat etmeyen vatandaşlarını (barış metnini imzalayan akademisyenlere uygulandığı gibi) ekonomisini çökerterek dize getirmeye çalışıyor.

Para, bütçesini, genellikle kazançtan alınan vergilerden temin eden sosyal devlete nazaran tüketiciden toplayan neoliberal devlet için de emeğe bağımlı birey kadar önemlidir. Size hayatı dar eden iktidar, aslında tüketmediğinizde çökecek kadar sizin cebinize bağımlı; San Julian körfezinde sıkışıp kalan Macellan’ın isyancı tayfalarına duyduğu ihtiyaç kadar…

E, madem devlet bütçesini bizim cebimize bağladı; sizden aldığını bir avuç yandaşa pay ediyor, hizmetinden yararlanmadığınız yetmiyormuş gibi aklımızdan geçirdiğimiz fikirlere kaçak tütünmüş gibi ceza kesiyor… Biz de aklımızı çalıştırıp bize muhtaç bu düzenin mümkün olduğunca finansörü olmayalım! İktidarı elinde tutanların rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlüklerine kaynak olmaktan kurtulalım…

Nasıl diyeceksiniz? İpucuna gerek yok, makbuz kesilen zekâ sizde olduğuna göre bir yolunu bulabilirsiniz! Madem tükettiğiniz oranda vergi veriyorsunuz, o halde en azından tüketiminizi ihtiyacınızla sınırlayabilirsiniz. Özellikle ÖTV’si yüksek ürünlerde tasarruf maliye bakanının canını çok sıkar. Hele bir de bazı ürünleri kendiniz üretmeyi hobi haline getirirseniz çıldırırlar. Daha radikal bir yol arıyorsanız, kayıt dışı yaşayabilirsiniz. Sadece bu konuda olmak üzere islamcıları örnek alabilirsiniz; sizi yurttaşı saymayan devletin vatandaşı olmama konusunda islamcılardan öğreneceğiniz çok şey var!

Yok, ben hayatımdan memnunum diyorsanız, ömür boyu maddi getiri sağlamayan zararlı fikirlerinize değer biçilmiş olmasının keyfini çıkarabilirsiniz! Her ne kadar bedeli sizden tahsil edilse de para etmesi, düşüncenizin değerli bir şey olduğunu gösterir.