- Benim çocuklarıma battaniye bide ütüye ihtiyacım var. Bir şey yapabilir misin? Yardımcı olsan da olmasan da Allah razı olsun.

- Aldığım 600 TL para oda anca faturalara gidiyor. Üç tane kızım var. İkisi okula gidiyor. Biri küçük. Onun da ne bezi var nede sütü.

- Selamün aleyküm. Ya kusura bakmayın yine rahatsız ediyorum ama yani evde inanın bir yemek yapacak yağ bile kalmadı. Sadece yağ almam için bana yardımcı olabilir misiniz? Ne yapacağımı şaşırdım.

Bunlar Ankara’da daha çok orta sınıf vatandaşların yaşadığı bir mahallenin muhtarına iletilen mesajlardan bazıları.

22 Nisan 1996’da, Hürriyet gazetesi, nobran ve tepeden bakan bir yaklaşımla, “Tayyip’e şok ceza” manşeti atıp “Muhtar bile olamaz” demişti. Muhtar bile olamaz denilen cumhurbaşkanı olmakla kalmadı, Merkez Bankası’ndan mahkemelere kadar memleketin tüm kurumlarını iki dudağı arasından çıkan tek sözcükle yönlendirmeye başladı.

O yönlendirmelerin yukarıdaki yakarışlardaki payı büyüktür!

Yakaranlar doları, avroyu ya da kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadelede gerekeni yapmıyor diye Türkiye’nin gri listeye alınmasını bilmiyor olabilirler ama battaniyenin ve yemek pişirecek yağın yokluğunu yaşıyorlar.

Toplumsal yapının en alt birimi olan köy ve mahallelere yayılmış 50 binden fazla muhtar da o yaşantıların en yakın tanıkları!

Sabiha Alkaya, Ankara’da orta-üst sınıftan insanların yaşadığı bir mahallede 2.5 yıldır muhtarlık yapıyor. Bu sürenin en önemli sorununu “sürekli büyüyen yoksulluk” olarak tanımlıyor. Kadın muhtar olmanın halka dokunmakta, evlere girmekte bir avantaj olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Önceden yardıma ihtiyacım yok diyenler, şimdi yardım için geliyorlar.”

Ali Gölpunar Ankara’da “devrimci muhtar” olarak tanınıyor. Üst üste üç seçim kazandı ve tam 13 yıldır muhtar. Onun için muhtarlık mikro düzeyde topluma dokunmanın ve dayanışma ağları örerek bir başka dünyaya dair pratikleri hayata geçirmenin araçlarından biri.

“AKP iktidarı muhtarların bütün yetkilerini ellerinden aldı. Muhtar icra takibi, mahkeme kağıdı falan gibi işlerle uğraşan bir tür evrak memuruna dönüştü” diyor. Ancak, onun pratiği bambaşka şeyler yapılabileceğinin de kanıtı. Muhtarlığını, “Kadın Dayanışma Evi” ve “Gençlik Kültür Evi” gibi mekanlarını yoksulluktan eğitime kadar pek çok alanda sorun çözmeye dönük dayanışma pratiklerinin mekanlarına dönüştürmüş.

İzmir Büyükşehir Belediyesi yarın “Etkin ve Demokratik Yerel Yönetimler İçin Türkiye Muhtarlar Buluşması”nda 7 bölgeden 400’a yakın muhtarla önemli bir etkinlik gerçekleştirecek. Amaç, yerelde muhtarların karşılaştıkları sorunları belirlemek, öncelikli sorun alanlarından hareketle bir eylem planı hazırlanmak ve bunu kamuoyuyla paylaşmak. Böylece, kararların ne ölçüde hayata geçtiği vatandaşlarca da denetlenebilecek.

Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Ali Kılıç’ın yaklaşık 2 yıldır düzenlenmesi için çalıştığı bu etkinlik, İzmir ölçeğinde 30 ilçedeki 1293 muhtarla girdikleri ilişkiyi ülke geneline taşıma çabası. Başkan Tunç Soyer’in muhtarları mahallerinde ve köylerinde ziyaret ederek sorunları saptama, bürokratlarıyla muhtarları buluşturarak anında çözüm üretme pratiğinden öğrenilenlerin sonucu.

“… sokaklarında tanımadık yüz, / ensesine şamar atmayacağın kimse dolaşmasın. / her ağacına elin, / her karış toprağına terin değsin. / ve kuytu evlerden birinde / senden habersiz ölenler olmasın.” Bedri Rahmi’nin bu dizelerini, yeni çıkan Temel Belediyecilik Sözlüğü kitabında tüm belediye başkanlarının başucunda olmalı diye aktarmış Yüksel Işık.

Muhtarlık da işte bu dizelerin hakkını verebildiğinizde muhtarlık!