Kaymakamın odasına ayakkabısını çıkarıp giren muhtara azalık yaptım; Cafer Emmi, her an her yerde devletle karşılaşma ihtimaline karşı cebinde, şapkasını çıkardığında terinin derisine yapıştırdığı saçlarını ayrıştırmak için arkasında Türkan Şoray resmi bulunan küçün yuvarlak bir ayna ile yarısı ince dişli bir tarak bulundururdu.

21. Muhtarlar Buluşmasında cumhurbaşkanına sabitlenmiş kameranın alkış anını yakalamak için döndüğünde görüntüye giren muhtarlar arasında Cafer Emmi ‘yi göremedim. Laciverte çalan ceketleri, düğmesi iligine ilişmeyen yakasını kapatamayan kravatıyla ahalisini şehire kaptırmış köy muhtarlarına benzeyen birkaç sima fark edilse de seçilmişten çok atanmış nüfus memuruna benzeyen yarı şehirli bir görüntü var karşımızda.

Köy muhtarının, az da olsa temsil ettiği bir halkı; sorumlu olduğu okulu, camisi, çeşmesi, merası vardı. Bu gün, Türkiye nüfusunun yüzde 7.9’u köy tanımına uygun yerleşim birimlerinde yaşıyor. Peş peşe çıkan büyükşehir yasalarıyla köyler mahalleye dönüştü. Muhtar da makamına anlam veren yetki alanını haftada bir köyden bozma mahallesine uğrayan belediye zabıtalarına, devletin bir parçası olduğu hissini yaşatan bürokratik görevlerini (askerlik, nüfus işleri, tebligat) internete kaptırdı.

Cafer Emmi muhtar olduğunda bu oran yüzde 60’tı. Muhtarlık, özellikle de mahalle muhtarlığı artık yerel yönetimlerin bir parçası değil. Temsil ettiği ne bir halkı ne de yurdu var. Adı oy pusulasına bizzat yazılarak seçilmişlerin en hakikisi olmasına rağmen muhtar, gerek yasaların ona verdiği görevler bakımından gerekse içişlerine bağlı olması bakımından demokratik bir birimin temsilcisi değil.

Fakat kim akıl ettiyse (ki bu uyanık birine benzeyen cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın fikri olabilir) işlevini yitiren muhtarlara iyi bir iş bulmuş! Cumhurbaşkanının tebliğ memurluğu… Bu, statü sorunu yaşayan muhtarlar için de önemli bir fırsat. Kaymakam konağına ayakkabısını çıkarıp giren muhtar için turkuaz halıda yürüyerek cumhurbaşkanlığı sarayına girmek az bişey değil! Bir dönem kaymakamların, şu sıra belediye başkanlarının kapısında çalgın olmuş muhtarın, panosuna asacağı cumhurbaşkanının ceketine sürtünürken çekilmiş fotoğrafla dönmesinin onun için anlamını bilirim.

Muhtarlardan biri, patlamanın olduğu Kızılay’a giderek incelemelerde bulunmuş(!) ve Erdoğan’dan aldığı “Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet” mesajını “İşte devlet burada, muhtarınız burada, asker, polis burada” diyerek sosyal medya hesabından halkına tebliğ etmiş. Böylesine yüksek bir mesaj, belediyeler tarafından parkın bir köşesine iliştirilmiş, konteyner den bozma kulübeden çıkmamalı. Cumhurbaşkanı doğrudan kendine bağladığına göre onlara layık oldukları, belediyelerin vesayetinden kurtulacakları, mümkünse karakolların yanında birer külliye inşa etmeli!

Köyüne gelen her yabancıyı karnı doyurulması gereken misafir sayan muhtar, konuşmasının hemen ardından, canlı yayın kesilmeden, bizzat cumhurbaşkanı tarafından “biraz sonar yemekte tekrar birlikte olacağız” duyurusu karşısında ne hissetti bilem. Ama cumhurbaşkanının sonraki davetlilerini teşvik etme niyeti gibi geldi bana. Çok muhtar ekmeği yemiş biri olarak, herşeye rağmen, yine de onların bu denli ucuz hesap adamı olacaklarını sanmam. Bazılarına işgüzar hatta ihbarcı bile diyebilirsiniz; fakat yemek konusunda istisnasız her muhtarın Tanrı’dan daha cömert olduklarını söyleyebilirim.