Bu gece yarısı hayırlısıyla sona erecek olan 2020 yılı “geçmiş olsun” dileklerini en çok hak eden 365 gün oldu. Covid-19 salgın hastalığı; 1914-1918 arası yaşanan1. Dünya Savaşı, 1939-1945 arasında süren 2. Dünya Savaşı kadar yıkıcı oldu.

Dünya savaşları bitti. Covid-19 salgını bitecek mi, bilinmiyor.

Bilinen bir şey varsa o da, 2020’nin “sınav yılı” olduğu gerçeğidir.

Sınavı başarıyla geçen ülkeler arasında Türkiye’nin en önde gelen ülkeler arasında olduğu teslim edilmelidir. Bunu yapamayanlara karşı uygulanacak yöntem ise bellidir:

-Eller yukarı, teslim ol!

Covid-19 hastalığına en geç yakalanan ülke olunmasına karşın 2020 tamamlanmadan hızlı bir gelişmeyle vaka sayısında “Avrupa Birinciliği” kürsüsüne çıkılmış olması yabana atılmamalı, bunu sağlayan yönetime şöyle dönüp bir bakılmalıdır!

Avrupa birinciliği başarısının “doktorlara rağmen” elde edildiği de unutulmamalıdır. Doktorlar ve örgütleri ne dedilerse tersini yapmanın da “büyük bir cesaret” istediğini görmek lazım. Başarıyı küçümsemek isteyen bazı münafıklar “cahil cesareti” ile irtibat kurmak gafletinde bulundularsa da liderliğin cesaret isteyen bir mertebe olduğunun böylesi anlarda ortaya çıktığı görüldü.

Türkiye 2020’de elbette “küçük sıkıntılarla” da karşılaştı. Bunların başında çalışan nüfus ile işsizler arasındaki dengede ortaya çıktı. Deneyimli gazeteci ve sosyal haklar alanında uzman akademisyen Doç. Dr. Atilla Özsever, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) standartlarını baz alarak yaptığı tespitte şu tarihi veriyi paylaştı:

-14 milyon 251 bin çalışana karşın 17 milyon 200 bin işsiz sayısına ulaşıldı! Cumhuriyet tarihinde bu bir ilktir!

TÜİK daha sonra rehabilitasyona uygun rakamlar ile toplumsal dengeyi sağladıysa da başkanını kurban vermekten kurtulamadı.

Hükümetin hakkını yememek lazım. Bu alanda diktatörlük iddialarını boşa çıkartacak esnekliği gösterdi. Mesela 12 Eylül Askeri

Diktatörlük döneminde “işsiz” denilmesi yasaklanmış, onun yerine şu şahane sıfat icat edilmişti:

-Boşta gezer!

Yeri geldiğinde “Ben Paşaların da Paşasıyım” diyebilme cesaretine sahip olan Türkiye ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 12 Eylül Paşalarının bu buluşuna itibar etmemiştir. Sadece geçim sıkıntısı içindekilerin yakınmalarını biraz “abartılı bulmakla” yetinmiştir.

12 Eylül’e en yakın performansı Diyarbakır Valisi ve el konulan Diyarbakır Belediyesi’nin başkanı Münir Karaloğlu gösterebildi. İşsizliği buruşuk bir kağıt gibi yırtıp attı:

-İşsizlik yok, iş beğenmemezlik var!

Eğer bu süper vali dikkate alınsa, TÜİK verileri ona göre açıklanabilirdi:

-Çalışan sayısı şu kadar, iş beğenmeyen sayısı bu kadar!

Böylece ülkede işsizlik de toptan ortadan kaldırılmış olurdu! Diyarbakır Valisi “orada” harcanıyor. Ankara’da üst düzey bir görevde istihdam edilse daha şahane buluşlara imza atabilir.

2020 adalet alanında da Covid-19 ile yarışan bir ilerleme kaydedildi. AİHM ve AYM’nin “hak ihlali” kararlarının iktidara göre “adil olmadığı” için uygulanmayacağı dünyaya ilan edildi. Bu da Covid-19’a muadil bir illet olarak benimsendi.

Dış politikada da benzersiz başarılara imza atıldı. ABD seçimlerini Başkan Erdoğan ile “çay içmişliği” olan Joe Biden kazandı.

Çay içmişliği olmayan Donald Trump kaybetti. Türkiye liderine yazdığı hakaret dolu mektubunun da faturasını ödedi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak yılları için yakıştırılan “Kanuni Sultan Süleyman” dönemine uygun bir yılı geride bıraktık diyebiliriz:

-Muhteşem bir yıl 2020!