Malta’nın en önemli günlerinden biri 8 Eylül’de kutlanan Özgürlük Bayramı’dır. Malta kuşatmasının sona erdiği gündür 8 Eylül.  Bir başka deyişle, üç kıtaya hükmeden şanlı ecdadın Malta’da yenildiği tarihtir. Sayıları on bini bulmayan askeriyle Malta, Osmanlı’ya kafa tutmuştur.  Kanlı bir kuşatma ve kanlı savaşlardan sonra şanlı ecdadı tası tarağı toplayıp adayı terk etmiştir.
            Malta Osmanlı’yı yenmekle, tüm Avrupa’ya Muhteşem Süleyman’ın “yenilir” olduğunu göstermiştir. Bu, basit bir deniz yenilgisi değildir.
            Osmanlı’nın “korsan” kaptanlar dönemi hariç denizde yenilgisi, zaferlerinden fazladır. İnanmayan Katip Çelebi’nin “Tuhfetül’l-Kibar Fi Esfari’l- Bihar” (Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan, Kabalcı Y.) 
            Konumuz şimdilik Katip Çelebi değil. Malta’nın bayramı ile de çok ilgili değiliz. “Muhteşem Yüzyıl” tartışmasına bir ucundan katılmak derdindeyiz. Mesleki merakla başlangıçta dizinin birkaç bölümünü izlemiştim. Hatta, eleştirel bir yazıyı da bu sütunlarda paylaşmıştım. 
            Başbakanın başlattığı tartışma, sıfır tarih bilinci kıvamında. Sıfır akılcı bakışı içeriyor aynı zamanda. Akılcı ve eleştirel bir yaklaşım hak getire. Kılıçla övünmekten öte şeyler gerek tarih konu olunca.
            Malta, şanlı ecdad meselesinde “yüz akı” bir örnek değil. Ama, Muhteşem Yüzyıl dizisi içinde yer olacak bir öyküden ya da bölümden öte, başlı başına dizi olabilecek bir kuşatma ve savaş öyküsüdür.
            Dramatik gerilim, ilginç rastlantılar, kişisel öykü ve hesaplar üst düzeydedir. Örneğin, kuşatmanın efsanevi komutanı, şövalyelerin “Büyük Ustası” Sir  La Valette ile Kanuni arasında tarihi bir hesaplaşma vardır (Malta Kuşatması, Osman Önder, Timaş Y.) Jean Parisat De La Valette, daha yirmili yaşlarında, Kanuni’nin Rodos Kuşatması sırasında Osmanlı’ya karşı savaşmıştır. O tarihte, yani 1522’de “Saint John” Şövalyeleri Rodos’u Kanuni’ye “kaptırınca” uzun süre kalacakları Malta’yı üst edinmişlerdi. Genç La Valette aradan geçen süre içinde tutsak düştü. Osmanlı gemilerinde forsalık yaptı. Fidye ile kurtuldu. Malta’nın kuşatılmasından epey önce “Büyük Usta” derecesine ulaştı. Yani şövalyelerin en üstü oldu.
            1565 yılında Osmanlı Donanması Malta’ya son seferine çıkmıştır. O sırada La Valette yetmişine yaklaşmıştı. Kanuni ise yetmişini devirmişti! Kırk üç yıl sonra yeniden karşı karşıyaydılar. Öykü böylesi bir çatışkı içeriyor.
            19 Mayıs’ta 40.000 kişilik Osmanlı ordusu Malta’daydı. Malta’da
şövalye ve asker sayısı 6.500 idi. Halktan kişilerin katılımı ile sayı ancak dokuz bine çıkabilmişti. Osmanlı ordusu, 8 Eylül’de Malta’dan çekilmek zorunda kalır. Yirmi bin Osmanlı askeri bu macerada öldükleriyle kaldılar! Osmanlı’nın denizlerdeki “tetikcisi” olan Turgut Reis de savaşta aldığı yara nedeniyle ölmüştür. Yenilmez Osmanlı miti de Akdeniz’in sularına gömülmüştür. Ki arkasından da İnebahtı yenilgisi gelir.
            Malta yenilgisi, yönetimde olanların yanlış kararlarının, cahilliklerin, kıskanç çekişmelerin örneklerinden biridir. Tarih, zaferlerden ibaret de değildir. Bunu böyle sanan cahiller son tahlilde hep yenilmiştir!

Haftanın dizesi; “tenhaya çekilen ruhları sessizlik besler” (Asuman Susam, Dil Mağarası, Everest Y.)