Müjdat Gezen’in ateşi

Demokrasi aşklarını şiddetli biçimde ifade eden pek çok akım var ülkemizde. Sıralama gerekebilir:

-Hangisinin aşkı daha yakıcıdır?

Örnekler üzerinden gidebiliriz. Mesela “siyasi İslam” referanslı silahlı-şiddetli hareketler “demokrasi mücadelesini” itfaiye ekiplerinin ilgi alanlarında ifade etmeyi daha çok seviyorlar:

-Yakıyorlar!

Bu alanın en ünlüleri Ortadoğu da icra-ı sanat ediyorlar. Eline geçirdikleri bölgelerde silahlı-silahsız, asker-sivil, erkek-kadın, ihtiyar-çocuk diye ayrım gözetmeden öldürüyorlar.

Tecavüz ediyorlar.

Satıyorlar.

Ve yakıyorlar!

Ilımanları da farklı değil.

1993 Temmuz’unda Sivas’ta Madımak Oteli’nde 36 aydın, sanatçı, müzisyen, şair, edebiyatçıyı yakarak öldürdüler.

Bu azgın güruha sahip çıkan bir siyasi parti çok kısa süre sonra Türkiye’de yerel seçim zaferiyle büyük bir başarı gösterdi.

27 Mart 1994 Yerel Seçimlerinin 1. partisi olan Refah Partisi’nin militanları İstanbul’da o gece şu şekilde, demokrasi kutlaması yapmışlardı:

-Vur vur inlesin/Patrikhane dinlesin!

Niye Patrikhane’ye vuracaksınız ki? Onlar İstanbul’da zaten bir avuç kalmışlar! Merhametlerinden böylesi bir hınç fışkırıyordu!

Sonraki yıllarda mağduriyetler dönemi başladı onlar için. Yakmayı bıraktılar. Demokrasiye sarıldılar. Bütün dünyayı da inandırdılar.

Avrupa’da Hıristiyan demokratlar yok mu?

Var!

O halde Türkiye’de de Müslüman Demokratlar niye olmasın?

Oldu.

Gayet güzel, ılıman, balkon mesajlarıyla ilerlediler.

Ama şiddetli demokrasi mücadelesinden vazgeçmediler.

İlla ki şiddet olacak!

Duygusal iklimleri böyle…

Yazdılar, konuştular, örgütlediler, tahrik ettiler, hedef gösterdiler ve en sonunda 1993 Sivas’ında geldiler:

-Müjdat Gezen Sanat Kültür Merkezi’ni yaktılar!

Güvenlik kamerası kayıtlarına göre bu işi yapan bir kişi. Peki ona o cesareti veren, o iklimi yaratanlar ne olacak?

Müjdat Gezen bu ülkenin sahici değeridir. Para, pul, şöhret için değil gelecek kuşaklar için yatırım yapan bir eğitim gönüllüsüdür. Aynı zamanda sessiz bir vefa abidesidir.

Yıllar önce yaşlı sanatçılar için bir huzur evi açmıştı. Tören falan yapmadı. Neden basına televizyonlara haber vermediğini soran gazeteciye şöyle dedi:

-Ben nasıl söylerim ki, eski arkadaşlarıma bakım evi açtım gelin görün diye?

Orada istirahat eden eski Yeşilçam emekçilerini rencide edebileceğini düşünüyordu. Bu kadar da hassas bir insandır Müjdat Gezen!

Yıllar önce İzmir’in Torbalı ilçesinde Belediye Başkanı Ertan Ünver’in konukları olarak bulunuyorduk. Müjdat Gezen’den imza isteyen çocuklar, boş kağıtlar, defterler uzatıyorlardı. Müjdat ağabey “bir dakika” dedi:

-Hepiniz yarın gelin olur mu?

Çocuklar biraz da buruk olarak dağıldılar. Müjdat Gezen İzmir’e gitti, kendi fotoğraflarını kartpostal olarak bastırdı geldi. Bütün Torbalı çocuklarına imzalayarak dağıttı.

Böyle şeyleri kimse bilmez. O da anlatmaz.

O yaz festivallerinden birinde uzun gece sohbetlerinde kendisine yönelik halk sevgisini şöyle anlatmıştı:

-Bu yıl 118 ayrı yerde sahneye çıktım, 108’inden para almamışım!

Bir kızgınlık anında çok sinirlenmişti ilk kez o zaman tepkisini gösterdi:

-Ben insan biriktiririm, onun gibi para biriktirmem!

Müjdat Gezen’in parayla pulla ilgisi yoktur. Zaten eline geçen parayı da nereye harcadığı ortada… Önünde şık bir Atatürk büstü olan beyaz ahşap köşk içindeki kültür ve sanat yuvasına…

Demokrasi mücadelesini ateşli bir şekilde sürdürenler, Müjdat Gezen’in bütün hayatını verdiği kültür merkezini kundakladılar.

Tek kişi yaptı, içten içe pek çok kişi de alkışladı. O meczupla manevi fotoğraflar çektirmişlerdir büyük bir olasılıkla…

Sanat merkezlerine karşı ateşli demokrasi mücadelesi verenlerin unuttukları bir şey var:

-Müjdat Gezen’in gönüllerde yaktığı sevgi ateşi!

Hiçbir yangın onun üzerine çıkamaz.