Üç hassasiyetimin olduğunu beni yıllardır tanıyan ve izleyenler bilir. Biri adımdır, Şeyhmus Diken. Kolay konulmamıştır, benden önce beş kardeşim doğmuş, beşi de bir yaşını doldurmadan ölmüştür. Ben ana rahmine düşünce kız olursa Sultan, erkek olursa Şeyhmus adı konulmak ve Diyarbakır’la Mardin arasındaki Sultan Şeyhmus ermişi üzerine adanmayı aile büyüklerim uygun bulmuşlar. Ve ben doğunca adım Şeyhmus olmuş yedi yıl boyunca da saçım bir derviş gibi uzatılmış her yıl kurbanlar kesilmiş o ziyaretin bahçesinde. Bu sebeple adımı severim ve yanlış yazanlara da çok kızarım.

İkincisi şehrimdir, şehir yerleşimi olarak beşbin, hinterlandı ile birlikte onbirbin senelik bir tarihi vardır Diyarbakır’ın. Otuzun üzerinde kavim şeceresinden gelip geçmiş, izlerini bırakmışlardır tarihi kadimden bu yana kendini bazalt taşları, surları ve tarihi yapıları ile sürdüreduran şehirde. Ve yeri gelmiştir canla başla seçtiği yöneticilerine bile muhalefet etmiş, haksızlığa boyun eğmemiş bir şehirdir Diyarbakır. Bu sebeple şehrimle övünmeye hakkım olduğunu düşünürüm. Çünkü alternatif muhalif bir metropoldür tarihi Amida.

Üçüncüsü mektebimdir, yani eskilerin deyimiyle Mekteb-i Mülkiyeyi Şahane. Biz siyasallı günlerine yetiştik. Kısmet olursa 2013’te Siyasalın Siyaset ve İdari Bilimler bölümünden mezuniyetimin 35. Yılı olacak. İlk tercihimdi Siyasal, soranlara anlattım ve bir sözlü tarih projesinde de paylaştım. 1974 yılında Diyarbakır Tıp Fakültesine de girebiliyordum. Ama ısrar edenlere Hayır ben Mahir Çayan’ın okuduğu okula gidip, okuyacağım, çünkü devrimciyim demiştim. Devrimci olan ve tahsil yapmak isteyenlerin, devrimcilerin okulunda okuması gerektiğini düşünürdüm. 1975’te ikibuçuk ay süren üssü mizan’a ve diğer haksızlıklara karşı boykottaydık. Yöneticilerinden olduğum Emek-Bahçeli’deki Diyarbakır Yurdu için bir gece yapacaktık. Ankara Vali Yardımcısı Diyarbakırlı Mustafa Gönül’ün destek için yanına gitmiştik üç arkadaşımla. Tek tek okullarımızı sordu, ben Siyasal deyince; “Nedir bu boykot, diyorlar ki tembel ve derslerden kaytaran öğrenciler bu işin fitilini ateşlemiş. Doğru mu, hele bir anlat senden dinleyeyim” dedi vali yardımcısı. Aslı yok ağabey, dedim ve ekledim ben de boykotun içindeyim. Hem de büyük amfinin önündeki grupta yer alanlardanım (Tanıklarım; Pala Mustafa, Darüşşafakalı Cem ile Sarı Turgut’tur). Bu işte öncü diye birileri yok. Hepimiz gönüllü olarak üssü mizanın kalkmasını istiyoruz. Çünkü dersler dışında hiçbir toplumsal aktiviteyle ilgilenmemize fırsat vermiyor bu yapı. Hâlbuki hayatı da tanımak istiyoruz. Ayrıca zeki ve çalışkan insanlarız. Ailelerimiz bizleri Ankara’ya sizler gibi kaymakam, vali, müfettiş olalım diye yolladılar. Bunun üzerine vali yardımcısı o halde ağabeyleriniz olarak sizlere destek olmamız lazım demişti (Tanıklarım; Diyarbakırlı arkadaşlarım Ankara Ziraattan Kaptan Ahmet, ODTÜ’den Emin’dir).

Arabamda Mülkiye çıkartması, çalışma odamda Mülkiye flaması, ceketimin yakasında Mülkiye rozetini keyifle taşırım. Okulumun bana güç kattığına inananlardanım. Ankara’ya her gittiğimde mutlaka bir geceyi dönem arkadaşlarıma (sbf-der’lilere) ayırırım. Rakı içer, balık yeriz. Hayatı, anıları, bugünü, ne olacak bu ülkenin hali’ni ve tabi geleceğe dair umutları konuşuruz. Ben sıcak bölgeden havadisleri, arkadaşlarım ülkenin genel gidişatını. Nerde mi? Mümkün oldukça Mülkiyeliler Birliği Lokalinde. Adım, şehrim ve okulumdan dolayı yaşadığım bütün sıkıntılara, sürgünlüklere rağmen pişman değilim. Bugün aynı seçenekle karşılaşsam tereddütsüz Bir kez daha Mülkiye derim.

İtiraf edeyim ki, benim bu denli Mülkiyelilik ruhunu içselleştirmeme rağmen bir mezunlar örgütlenmesi olan Mülkiyeliler Birliğinde aynı sıcaklığı pek de göremediğimi alenen paylaşmak isterim. Geçmiş dönemlerde arada bir yakalanan ivmeler, içimi ısıtan çabalar olmakla birlikte, son iki yılın adeta heba edildiğini gereksiz bir önceki yönetim çekişmesine ve hizmet binası ile ilgili tasarruf kapışmasına dönüştürüldüğünü Ankara’dan uzakta yaşayan bir Siyasallı olarak sürekli fark ettim. Bana gönderilen bir iletiden 22 Mart 2010 ile 12 Mart 2012 tarihleri arasındaki iki yıllık zaman dilimi içinde yapılan dökümde nelerin yapıldığının açıklamasını okudum. Büyük çoğunluğu yapılmasaydı da olurdu kabilinden işler. Yapılsaydı iyi olurdu diyeceklerim ise neredeyse yok. Ülkeyi yönetecek insanları hazırlamak üzere 150 küsur sene evvel bina edilmiş bir okul ve o okulun mezun cemiyeti ülkenin kanayan açık yaralarına merhem olmak için çaba göstermeyecek de, kim yapacak bu işleri.

Ben Mülkiye’yi halk çocuklarının tercihi nedeniyle seçmiştim. Bu sebeple yönetime talip olanların tümünün seçim bildirgelerini dikkatli bir şekilde inceledim. Dünya görüşüm sebebiyle; emek perspektifli, özgürlükler ve haklar savunuculuğunda ısrar eden, sürekli dillendirdiğimiz ama bir türlü tecelli edemeyen toplumsal barıştan, hakkaniyetli adalet ve insanca yaşamdan asla taviz vermeyecek olan, bu duruşunu kararlılık ve cesaretle dillendirecek bir yönetim modeline aday bir yapıdan yana tercih hakkımı kullanmak istiyorum.

Mülkiyeliler Birliğinin ilk kadın başkanı ve benim çok değer verdiğim entelektüel duruşuna da her daim saygı duyduğum arkadaşım Füsun Oralalp’in çok kıymetli bir kelamı var, bizlere, Mülkiye’ye ve Mülkiyelilere dair. Füsun, “Biz Mülksüz Siyasallılar”  der bizim meşrepten gelenler için. Evet, biz mülksüz siyasallılarız, mülksüz mülkiyeleriz.

Bu sebeple bu koca ülkenin tarihinde düşünsel, kültürel ve politik mücadele birikimimize katkı sunan anlarımız ve anılarımız olmuştur. Gelecekte bizden sonraki kuşaklara bırakacağımız miraslar için; ülkeyi yönetmekte iddiası olanların üye olarak yer aldığı bir mezunlar örgütünün yıpratıcı bir iç kavgaya kilitlenip, içe kapanmaması için hayata müdahale sorumluğumuz olduğu noktasından hareketle yoksul ve emekçi halka sözümüz olduğuna inanıyorum.

Bu sebeple bütün bu yazdıklarıma ilaveten 25 Mart 2012 Pazar günü Mülkiyeliler Birliği seçiminde ben Mülkiyeliler Birliğinin tarihinde ikinci kadın başkan olarak Sevilay Çelenk’i görmek istiyorum. Tercihim emek ve hak söylemini, dürüstlüğü öne çıkaran; Mülkiyelilik sorumluluğunu tarif ederken şoven ve içeriksiz bir bağlılık yerine, demokratik katılım temelinde örgütlenmiş bir dayanışma platformu modeline vurgu yapan Gelenekten Geleceğe Grubunun Başkan Adayı Sevilay Çelenk oyumu hak etmiştir. Helâlı hoş olsun…

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset ve İdari Bilimler 1978 Mezunu Şeyhmus Diken