Türkiye ve Avrupa Birliği arasında yürütülen “Kayseri pazarlığına” dahil 28 ülkenin liderlerinden biri olan İsveç Başbakanı Stefan Löfven’e kendi parlamentosundan gelen “Brüksel’de hayır de!” baskıları sonuçsuz kaldı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle yürüttüğü göç krizi tartışmalarında ortak bir metin üzerinde anlaşıldı ama Başbakan Löfven, taslak ilk ortaya çıktığından beri ülke içi siyaset aktörlerinden protestolar duyuyor. İsveç Parlamentosu’nun, Çevre Partisi’nden AB Kurulu Başkanı Carl Schlyher, getirilen formülasyondan memnun olmayanların başında geliyor. Yine de Brüksel öncesi, Löfven’in uzlaşmacı tavrına ve üzerinde çalışılan metine en sert tepkiyi Sol Parti’nin Genel Başkanı Jonas Sjöstedt gösterdi.

Sol Parti Genel Başkanı, Avrupa Birliği’nin, anlaşmaya zemin olan taslakta, “uluslararası hukuku” unutup onun yerine “uluslararası standartlar” ifadesini kullanarak günü kurtarma çabası içinde olduğunu söylüyor. Genel Başkan Jonas Sjöstedt “Kurul sonuçlarını okuduğumda uluslararası hukuktan hiç bahsedilmediğini gördüm. Bu muhtemelen Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin mülteciler konusunda uluslararası hukuk kurallarını sürdüremeyeceğini bilmesinden kaynaklanıyor. Bu çok kötü” diyor.

Sol Parti’nin lideri, pek çok İsveçli parlamenterin Türkiye ile yapılan anlaşma teklifine eleştirisel baktığını hatırlatarak “Avrupa Birliği insan haklarını çiğnemeyi riske ediyor” diyor. Jonas Sjöstedt’in halihazırda atılmış olan imzalar öncesi getirdiği bir başka uyarı da “Türkiye’yi sınır polisi yaparak rejimin otoriter hattını güçlendiriyoruz” oldu. Başbakan Löfven’e ve AB’ye yapılan Türkiye’deki otoriter rejimi güçlendirmeye destek oluyorsunuz uyarısı cevapsız bırakıldı. Avrupa Birliği içerisindeki 54 bin göçmen kotasının Türkiye’de kullanılacak olması İsveç Başbakanı tarafından “Bu olay, İsveç için ‘en çok istenen’ oldu diyemem ama karşı çıkmayacağız. Buna pragmatik olarak bakıyoruz. Bunun İsveç’in kazancına olacağına inanıyorum” diye yorumlandı.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi konusunda İsveç kamuoyunun ‘içini rahatlatmak’ yine Başbakan Löfven’in göreviydi. İsveç Başbakanı Löfven, AB’yle müzakere sürecindeki Türkiye için kısa yolların olmadığını, üzerinde anlaşılmış yol haritalarının hâlâ geçerli olduğunu söyledi. Löfven, “Göç sorununa sürdürülebilinir bir çözüm getirilmesi için Türkiye ile işbirliği yapmak zorundayız” sözlerini söyleyerek Brüksel’e yola çıktı ve imzasını attı.
İsveç’te geçen sene sığınma talebinde bulunan Suriyeli mülteci sayısı, Göçmenlik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre 140 bin olarak duyuruluyor. Kurum toplamda 160 bin sığınma başvurusu inceleyecek. İsveç Başbakanı’nı pragmatik düşünmeye iten rakamlar bunlar. Türkiye’de sadece geçen yıl doğan Suriyeli bebek sayısı 140 bin oldu. El sıkışılan müzakere metninde, Türkiye’nin kazancının ne olduğunu anlamak kolay değil.

Görünen o ki anlaşma şimdiden AB lehine bir sonuç vermiş. İsveç’in Ege Denizi’ndeki, Deniz Kurtarma Derneği’ne ait iki kurtarma gemisinden ve oradaki ekibin kaptanından pazar gününden itibaren Ege’nin durulduğu haberi alındı. İsveç Deniz Kurtarma Derneği, 1907 yılında kurulmuş bir gönüllü organizasyon. 1900’lerde İsveç’te denizden adam kurtarma uluslararası felaket örneğiymiş. Bunun sonucunda sahil kenarında yaşayanlar ve deniz kurtarma çalışmalarına ilgi duyanlar para toplayıp kurtarma tekneleri almışlar. Derneğin bugün 2 bin gönüllüsü ve 95 bin de aidat ödeyen üyesi var.

Bir süredir Ege Denizi’nde yaşanan felaketlerde mültecilerin hayatını kurtarmaya çalışan Deniz Kurtarma Derneği’nin sorumlu müdürü Anderss Arvidsson, AB ve Türkiye arasındaki pazarlıktan keyifsiz. Arvidsson, “Türkiye’nin ne kadar güvenli bir ülke olup olmadığı konusunda uzman değiliz ama insanları tekrar oraya göndermekle rahat edemeyiz” diyor.