Mülteci travması büyük risk taşıyor
Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan mülteciler, psikolojik sorunlarla da boğuşuyor. Uzman Klinik Psikolog Başkak: Mülteci travması toplum için de ciddi riskler barındırıyor
MUSTAFA MERT BİLDİRCİN
Suriye’deki iç savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin büyük bölümü Türkiye’de bulunuyor. Türkiye, resmi rakamlara göre 2 milyon 900 bin, uzmanlara göre 4 milyonun çok üzerinde mülteciye ev sahipliği yapıyor. Türkiye’de mülteciler, eğitim, sağlık ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta büyük güçlüklerle karşı karşıya kalıyor. UNICEF’in yayımladığı rapora göre, Türkiye’deki mülteci çocukların yüzde 40’ından fazlası okula gidemiyor. Devletin kayıt altına almadığı yaklaşık 2 milyon mülteci sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.
Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan mülteciler, psikolojik sorunlarla da boğuşuyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın raporuna göre 2016 yılında yalnızca 589 mülteci “Sosyal Uyum Programı”ndan yararlandı.
Savaşın psikolojik bedelleri
Mülteci travmasının toplum için ciddi riskler barındırdığını söyleyen Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, “Şiddetin etkileri, savaş bölgesinden ayrıldıktan sonra bile devam ediyor. Suriyeli mültecilerin en az yarısında travma sonucu ortaya çıkan psikolojik sıkıntılar ve zihinsel hastalıklar var” diye konuştu. Başkak, görüştüğü mültecilerin yüzde 40’ının kâbus gördüğünü, yarısının ise “geçmişe dönüş” travmaları yaşadığını söyledi.
Destek yetersiz
Mültecilere yönelik sistematik bir terapi yaklaşımı geliştirmenin, tek gerçekçi yaklaşım olacağının altını çizen Başkak, “Sistematik tarama, psikoeğitim, psikolojik sıkıntıların erken tanınması, düşük seviyeli müdahaleler, gerektiğinde uzman tedavisi sunulması gibi uygulamalar geliştirilmeli” ifadelerini kullandı.
Başkak, mültecilere sağlanan zihinsel sağlık desteği harcamalarının yok denecek kadar az olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
“Zihinsel sağlık desteğine erişim, aşırı kısıtlı kaynaklar nedeniyle sınırlı olabilir ancak bu desteğin temel bir ihtiyaç olarak devletler tarafından oluşturulması şarttır. Ülkelerin sağladığı psikolojik bakım seviyesi şu anda krizin ölçeğiyle çelişkilidir. Tedavi edilmediği takdirde, travma temelli sorunların, kronik zihinsel hastalıklara dönüşmesi yüksek bir riske sahip. Yüz binlerce mültecinin bu durumda olduğunu düşündüğümüzde bu sadece bireyler değil tüm toplum için ciddi riskler taşımaktadır. Sağlık hizmetleri, mevcut topluluk destek mekanizmaları ile sosyal ve eğitim hizmetlerini de içermelidir. Böyle bir sistem entegrasyon sürecine yardımcı olur ve bu da uzun vadeli zihinsel rahatsızlıkların riskini en aza indirir.”
Yıkıcı etkileri olabilir
Mülteciler için barınma ve yiyecek gibi sorunlara öncelik verilmesinin anlaşılabilir olduğunu söyleyen Başkak, “Ancak yeterli zihinsel sağlık bakımının sağlanamaması, hem mülteciler hem de ev sahibi topluluklar açısından zararlı, hatta yıkıcı etkilere neden olabilir. Tüm ülkeler, mülteci ve sığınmacılar için temel zihinsel sağlık desteğine yatırım yapmalıdır” dedi.