Suriye’ye yardımları 6 ay uzattığını açıklayan AB, öte yandan katı mülteci politikalarına milyon dolarlık bütçeler ayırmaya devam ediyor. Halkların Köprüsü Derneği’nden Yamanyılmaz’a göre insani yardım politikaları küçük bir yara bandı niteliğinde.

Mülteciye yardım, yara bandı gibi
Fotoğraf: AA

Umut SERDAROĞLU

Suriye’de çatışmalar 12‘nci yılını doldurmak üzere. Yarattığı büyük yıkımın etkileri ise daha uzun yıllar devam edecek. Yaşananların en ağır sonuçlarından biri, milyonlarca kişinin evinden, ülkesinden uzakta zorlu bir hayata mahkûm edilmesi. 13 milyon Suriyeli yerinden edilmiş durumda. 6,8 milyon Suriyeli ise başka ülkelerde zorlu koşullarda hayatını sürdürmeye çalışıyor.

Batı göstermelik yardımlarına birkaç gün önce bir yenisini ekledi.Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Suriye’nin kuzeybatısına yardımların 6 ay daha uzatıldığını açıkladı. Savaş ve çatışmalar nedeniyle zarar gören kişilere gönderilen bu yardımların 10 Temmuz’a kadar yaklaşık 4 milyon kişiye ulaştırılmasına karar verildi. Ancak yıllarca süren iç savaş nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli sığınmacılara yönelik Batı’nın katı tutumu devam ediyor. Bu politikalar sorunu çözer mi?

İKİ YÜZLÜ POLİTİKA

Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu Üyesi Müge Yamanyılmaz’a göre insani yardım politikalarının sınıflı toplumların yarattığı eşitsizliklere küçük bir yara bandı niteliğinde. Avrupa’da birçok ülkenin mültecileri engellemek için duvarlar kurduğunu hatırlatan Yamanyılmaz, şunları söyledi:

“AB’nin ‘insani yardım’ politikası kendi ikiyüzlülüğünü ortaya çıkardı. AB kendi sınırları dışında gerçekleşen “kriz”, “sorun”, “acil durum”lara dâhi sorumlulukları üzerine almadığı için bunu “insani yardım” fonları ile politika dışına çıkarabiliyor. Emperyalizm, kapitalizm ve savaş kaynaklı insan hareketliliğinde hiçbir etkisi, rolü ve sorumluluğu yokmuş ve aslında göç bunların sonucu olarak ortaya çıkmıyormuş gibi bir algı ve söylem yaratıyor. Yine sığınma hakkı, geri gönderme yasağı, eşitlik, özgürlük gibi liberal değerleri Avrupa dışındakiler için istisnai olarak tanıyor. Bu en hafif tabiriyle AB’nin ikiyüzlü politikası ve gerçek anlamda da Avrupa değerlerine dayanan liberal ütopyanın çöküşü anlamına geliyor.”

Yardımların hiyerarşik bir toplumun meşruluğunu pekiştirdiğini ifade eden Yamanyılmaz, savaşlar nedeniyle ortaya çıkan hareketliliğin ‘insani kriz’ olarak tanımlanmasının bırakılması gerektiğini aktardı.

Müge Yamanyılmaz, Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu ÜyesiMüge Yamanyılmaz, Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu ÜyesiMüge Yamanyılmaz, Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu Üyesi

AB FONUYLA DUVAR ÖRDÜLER

Yunanistan başta olmak üzere birçok ülke sınırında AB fonları ile duvarlar örüldüğünü hatırlatan Yamanyılmaz, şöyle devam etti: Yunanistan’ın sınır koruma politikaları, Kale Avrupa yaklaşımının, Avrupa Birliği’nin sınırlarını dışsallaştırmasının ve militarize etmesinin sadece görünen bir parçası. Bulgaristan-Türkiye sınırı da çelik telden duvarla kapatıldı. Belarus üzerinden Polonya’ya geçmek isteyen mültecileri engellemek için 186 km uzunluğunda bir duvar inşa edildi. 2005 yılında 6 milyon Avro bütçeyle Avrupa Birliği sınırlarını korumak için kurulan Frontex’in bütçesinin 2022 yılına geldiğimizde 125 kat arttı ve Frontex’e geri gönderme için de yetki verildi. Bunlar bize gösteriyor ki AB, temel bir hak olan “sığınma hakkı”nı rafa kaldırdı. Bütün bu politikalar, elbette Avrupa burjuvazisinin çıkarlarına hizmet ediyor. İşe yarayan ve yaramayan, emek piyasasında rağbet gören ve görmeyen, entegre olabilir ve entegre olamaz mülteci ayrımı, ucuz işgücü kaynağı olarak yerini alıyor.”

Kitlesel göçlerin 5’inci yılının ardından ‘geri gönderme’ tartışmalarının sıklıkla gündeme geldiğini de söyleyen Müge Yamanyılmaz, “Geri dönüş ya da geri göndermeler yeniden göçle sonuçlanmakta. Suriye’de barış sağlandığı takdirde bir kısım mülteci elbette ülkesine dönecek. Ancak köklerinden koparılmaları nedeniyle birçok mülteci göç ettiği bölgelerde yaşamaya devam edecek. Bu yüzden savaş ve zorunlu göç yoluyla mülksüzleştirilerek emek piyasası için ucuz ve güvencesiz iş gücü haline getiriliyor” ifadelerini kullandı.

***

ÇÖZÜM TOPLUMSAL BARIŞLA GELİR

Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu üyesi Avukat Duygu İnegöllü ise AB ve ABD’nin Suriye’ye yapılan yardımları sömürü amacıyla yarattığı savaşın sonuçlarından kaçmak için kullandığını aktardı. Ortada kalan mültecilerin yine sömürüye açık halde bırakıldığını dile getiren İnegöllü, “İç savaştan önce, çokuluslu şirketlerde çalışan, yabancı dil bilen Suriyeliler vardı. Sonra ABD ve diğer ülkelerin şirketleri ülkeden çekilirken bu çalışanları geride bıraktı. Şimdi bu kişiler ülkemizde, kâğıt toplayarak, merdiven altı atölyelerde çalışarak sömürülen mülteciler” dedi. Sorunların asıl çözümünün toplumsal barış ile sağlanabileceğinin altını çizen İnegöllü, “Sömürüye açık ülkeler, emperyalist bir hedef olmamalı. Savunmasız ülkeler emperyalistlerin çöplüğü olurken tam kapsamlı bir barış ve düzenden bahsetmek zor” ifadelerini kullandı.

Avukat Duygu İnegöllü, Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu üyesi Avukat Duygu İnegöllü, Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu üyesi Avukat Duygu İnegöllü, Halkların Köprüsü Derneği Yürütme Kurulu üyesi