Münir Özkul mezarı başında anıldı
Usta oyuncu Münir Özkul, ölümünün 3'üncü yıldönümünde yakınları ve sevenleri tarafından mezarı başında anıldı.
Türk sinema ve tiyatro tarihinin usta oyuncularından Münir Özkul, ölümünün 3. yıldönümünde mezarının bulunduğu Bakırköy Mezarlığı’nda anıldı. Anma törenine Özkul’un kızları Hayriye Özkul Işık, Güner Özkul, Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, Bakırköy Sanatçılar Derneği Başkanı A.İlhan Gülek'in yanı sıra sevenleri katıldı.
Duygularını aktaran Münir Özkul'un kızı Güner Özkul, "Babamı kaybedeli 3 yıl oldu. Uzun süren hastalığı sürecinde beklediğimiz bir şeydi. Beklediğimiz ama hala alışamadığımız bir şey oldu. Bizim için hala yaşıyor. Onu burada anmak çok güzel. Burada huzur buluyoruz. Her zaman gelemiyoruz ama sevildiğini bilmek, sevenleri tarafından yalnız bırakılmadığını bilmek bizi çok rahatlatıyor. Ailemizdeki tek Fenerbahçeli babamdı. En sevdiğimiz Fenerbahçeli" dedi.
On beş günde bir Münir Özkul'un mezarına gelip temizlik yaptığını belirten Vecdi Tekel, "İyi bir Fenerbahçeliydi. Beraber Fenerbahçe maçı da izledik. Buraya 15 günde bir geliyorum. Burada mıntıka temizliği yapıyorum. Yazılarımı koyuyorum. Duamı ediyorum. Mekanı cennet olsun. Böyle sanatçıları unutmamız lazım" dedi.
MÜNİR ÖZKUL
Yeşilçam'ın unutulmaz filmlerinde canlandırdığı "Mahmut Hoca "ve "Yaşar Usta" tiplemeleriyle Türk izleyicisinin kalbinde yer edinen usta oyuncu Münir Özkul'un, vefatının üzerinden 3 yıl geçti.
Binbaşı İbrahim Özkul ile Hayriye Özkul çiftinin oğlu olan sanatçı, İstanbul'da 15 Ağustos 1925'te dünyaya geldi. İlk kez 1937'de Bakırköy Ortaokulu'nda ilk defa sahneye çıkan sanatçı, İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun oldu.
Usta sanatçı, 1940'ta kurulan Bakırköy Halkevi sahnesinde, "Erkek Güzeli" adlı oyundaki başarısıyla adını duyurdu.
Muhsin Ertuğrul, "İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim" adlı kitabında yer verdiği bir anısında, usta oyuncunun 12 yaşındayken sahneye çıktığı Ankara'daki bir tiyatro oyununu Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de izlediğini belirterek, etkili bir oyunculuk sergileyen Özkul'u Atatürk'le tanıştırdığını, Mustafa Kemal Atatürk'ün Özkul'a "Çocuk, çok büyük bir tiyatrocu olacaksın." dediğini aktarmıştı.
Ses Tiyatrosu'nda 1948'de sahnelenen "Aşk Köprüsü" ile profesyonel oyunculuğa adım atan sanatçı, daha sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne'ye geçti.
Özkul, TRT Arşiv kayıtlarında yer alan bir açıklamasında ilk aktörlük deneyimine ilişkin şu bilgileri vermişti:
"Mürüvvet (Sim) çok iyi Ermeni rolü oynar. 'Prova yapalım.' derdi. 'Oyun gecesi yapalım.' derdim. 'Olmaz.' diyorlar. Maksadım kaçmak. İlk gece, korktuğumuz şarkı üç defa bize söyletildi. Ben de inanamıyorum fakat oldu. Şaşırdım. Adetimdir, hata yaptığımda tiyatrodan yürüyerek Beyoğlu'na kadar giderdim. 'Kim bunları tuttu da bravo diyerek beni rezil ettiler.' diye düşündüm. Sirkeci'ye kadar ağladım."
Rol arkadaşı Mürüvvet Sim ise aynı anıyı, "Münir katiyen prova yapmıyor. Sanat hayatım bitecek gibi geldi bana, epey gözyaşı döktüm. Sabaha kadar prova yaptık. Münir yine prova yapmadı. Mecburen oynadım. Benim ellerim ayaklarım bağlandı fakat Münir gitti, karşımda sanki dev bir sanatçı vardı. Piyes bitti. Herkes Münir'i tebrik etti. Ben de gittim, özür diledim ve elini öptüm." sözleriyle dile getirmişti.
Usta oyuncu, 1951'de John Steinbeck'in "Fareler ve İnsanlar" ile John Millington Synge'in "Babayiğit", 1954'te George Axelrod'un "Yaz Bekarı" eserlerinde, 1955'te ise John Patrick'in "Çayhane" eseriyle "Bana Çiçek Yollama", "Generalin Aşkı", "Yağmurcu" ve "Godot'yu Beklerken" adlı eserlerde rol aldı.
İstanbul Şehir Tiyatroları, Ankara Devlet Tiyatrosu ve özel tiyatrolarda da görev yapan sanatçı, Sadık Şendil'in "Kanlı Nigar" oyunundaki rolüyle 1968'de İlhan İskender Armağanı'nı kazandı.
Sanat yaşamında beş kişinin büyük etkisi olduğuna işaret eden Özkul, bir röportajında şunları söylemişti:
"Bu isimler, Muhsin Ertuğrul, Ferdi Tayfur, Haldun Dormen, Sadık Şendil ve Şakir Eczacıbaşı'dır. Bugün sanatımın geleceğiyle ilgili hiçbir şey söyleyecek durumda değilim. Yalnız şu sıralarda Haldun Taner'in benim için yazdığı bir eser var. Tüm arzum bu piyesi başarıyla oynamak. Sanat yaşamım içinde her zaman 'İbiş'e ve 'Kavuklu'ya hayranlık duymuşumdur. Nedenini şöyle anlatayım; insanı çeşitli etkilerden kurtarabilseydik, ortaya birçok müşterek yönleri olan bir insan tipi çıkardı. Bu, gerçek yönleri ağır basan evrensel insan tanımı ve tipidir. Ben Kavuklu'da veya İbiş'te kendi içimdeki o insanı yakalamak ve o insana varmak istiyorum."
Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü, Kel Hasan'dan devraldığı 50 yıllık simgesel kavuğunu, 1968'de Özkul'a devretti. Sanatçının Ortaoyuncular Tiyatro Topluluğu kurucusu Ferhan Şensoy'a 1989'da bıraktığı kavuk, son olarak 2020'nin eylül ayında Şevket Çoruh'a takdim edildi.
Münir Özkul, Haldun Taner'in "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı" oyunundaki rolüyle 1978'de "Avni Dilligil", "Ulvi Uraz", "İsmet Küntay" ve "İsmail Dümbüllü" ödüllerinin sahibi oldu.
Sinemada 1950'lerden itibaren görünmeye başlayan sanatçı, canlandırdığı karakterlerle büyük beğeni kazandı. Özellikle 1970'li yıllarda, kalabalık kadrolu Ertem Eğilmez filmlerinde önemli rolleri canlandırdı. Sanatçı, Hababam Sınıfı serisindeki Özel Çamlıca Lisesi'nin tatlı sert müdür yardımcısı "Kel Mahmut" tiplemesiyle unutulmazlar arasına girdi.
Başarılı oyuncu, yönetmenliğini Sırrı Gültekin'in yaptığı 1979'da yayınlanan "İbiş'in Rüyası" adlı yapımla ilk kez televizyon dizisinde rol alırken, dizilerin yaygınlaşmaya başladığı 1990'lı yıllarda, "Uzaylı Zekiye", "Ana Kuzusu", "Şaban ile Şirin" ve "Reyting Hamdi"de de oynadı.
"Mavi Boncuk", "Aile Şerefi", "Gülen Gözler", "Neşeli Günler", "Gırgıriye" ve "Görgüsüzler" adlı aile filmlerinde Adile Naşit ile başrolü paylaşan ve canlandırdığı karakterlerle Türk izleyicisinin sevgisini kazanan Özkul'un "Bizim Aile" filmindeki, "Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. Sen, büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey! Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm! Ben, Yaşar usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız." repliği, günümüzde halen unutulmayan replikler arasında yer alıyor.
Usta sanatçı, "Sev Kardeşim" filmindeki rolüyle 1972'de Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Karakter Oyuncu Ödülü"ne, "Bizim Aile" filminde canlandırdığı "Yaşar Usta" rolüyle de 1977'de Azerbaycan Film Festivali Özel Ödülü'ne değer görüldü.
Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali tarafından 2006'da verilen Onur Ödülü'nü alan sanatçı, 2014'te 18. Afife Tiyatro Ödülleri'nde Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü'ne, 2015'te ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü.
Başarılı oyuncu, 1980'de 40. sanat yılını, 1996'da Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen etkinlikte ise 55. sanat yılını kutladı.
Hayriye, Ferdi ve Güner adlı üç çocuğu bulunan sanatçıya, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1998'de "devlet sanatçısı" unvanı verildi.
5 Ocak 2018'de yaşamını yitiren usta oyuncu, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde gerçekleştirilen törenin ardından Bakırköy Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi.
Sinema oyuncusu Engin Çağlar, Özkul'un vefatının ardından yaptığı açıklamada, "Atlas Sineması üzerindeki Küçük Sahne'nin ilk açıldığı yıllarda 'Çayhane' oyununda Münir ağabeyi seyretmiştim. Onun en iyi yıllarıydı ve sahnede ustalığını sergiliyordu. Münir Özkul, gerçekten çok iyi bir tiyatro oyuncusuydu. Sonra çok iyi bir sinema oyuncusu oldu. Beraber unutulmaz filmlerde oynadık ama onu Hababam Sınıfı'ndaki Mahmut Hoca rolü zirveye çıkardı." ifadelerini kullanmıştı.
Tiyatro ve sinema oyuncusu Ulvi Alacakaptan ise Özkul'a ilişkin şu değerlendirmede bulunmuştu:
"Kendisiyle birlikte bir devri kapatıyor. Münir Özkul, daha çok filmleriyle tanınıyor. Çünkü sinema çok yaygın bir sanat ama Münir Özkul bence tiyatrocu olarak yaşadı ve hep gözü de tiyatrodaydı. Özellikle de geleneksel tiyatroya aşık değil, hastaydı. Onun, Haldun Taner'in 'Sersem Kocanın Kurnaz Karısı' oyunundaki, 'Perde' diye biten son tiradı hiç unutulmaz. Sinemada meşhur oldu ve çok insan onu sinemada tanıdı ama her an, her fırsatta tiyatro yaptı. Ömrünün son dönemlerinde de tiyatro yapıyordu."