Böyle bir şey olacağı hiç aklıma gelmedi. İsmet abinin çok katkısı oldu. O beni tanımadan çok inandı. Biz müthiş bir ikili olacağız diyordu. Böyle bir kariyeri televizyonculukta hiç beklemiyordum. Ama hayat böyle.

Murat Murathanoğlu: Kariyerim için internetin olmaması torpil oldu

Mustafa Kömüş

Türkiye’de basketbolu en çok sevdiren isimlerden biri olan Murat Murathanoğlu otobiyografisini “Salondaki en kötü koltuk” kitabında yazdı. Yıllarca anlattıklarıyla kulaklarımıza hitap eden Murathanoğlu bu kez yazdıklarıyla gözlerimize sesleniyor. Türkiye’ye geldiği ilk yıllar, askerlik zamanları, basketbol spikerliğine geçiş, İsmet Badem’le yaşadıkları, pişmanlıkları, mutlulukları, heyecanları hepsi bu kitapta yer alıyor. Murathanoğlu ile kitabı ve basketbolu konuştuk.

► Kitabın isminden başlamak istiyorum. Niye böyle bir isim seçtiniz?
Yıllardır hep şu algı var, maçı anlatan, yorumlayan salonun en güzel yerinde oturuyor. Her şey onun önünde net bir şekilde gözüküyor. Halbuki hiç de öyle değil. Birçok handikabı var. Hakemler önünden geçiyor, koçlar önünde duruyor. Maç anlatmak benim için inanılmaz bir keyif ama o koltukta oturan kişi herhalde salondaki en mutsuz kişi. Çünkü öyle bir baskı var ki üzerinde… Tarafsız olmak… Türk takımlarının yabancı takımlarla oynadığı maçlarda bile eleştiri oluyor. Doğru bir yaşta esasında işin sonuna geldik. Şu an 26 yaşında olsam kesinlikle uzak dururdum.

► CSKA Fenerbahçe maçından sonra üzerinizde ciddi bir baskı oluşmuştu. Bundan biraz bahsetmek ister misiniz?
O maçın hemen ardından rezil spiker diye birtakım yazılar yazıldı. Ergin Ataman ile benim bir süredir pek iyi değil. Kitapta da anlattım, onun çok büyük bir gücü var. Camiayı, kulübü arkasına alıyor. Biz derdimizi anlatamıyoruz. Ama benim yaptığım imza gününe Galatasaray formalı çocuklar da geldi. ‘Abi biz seni biliyoruz’ dediler. O maçta Fenerbahçe diye değil bir Türk takımı olarak baktım. Murat Didin de inanılmaz tepki gösterdi mesela. Hakemlik hayatı bitiyor bu gece dedi. Biz söyleyince 30 senenin bir ağırlığı oluyor, daha çok tepki çekiyorsun. Orada Fenerbahçe Galatasaray play-off’ta karşılaşacağı için eşimle falan da konuşurken, ben mesleğimizin sağlığı için o maçlara gittim. Hata yaptım. Hiçbir şekilde taraf tutma yoktu ama bir kampanya başlatıldı.

Fenerbahçe formasıyla çıkarsın falan dendi. Ben 35 senedir bu işi yapıyorum ve en başında Fenerli olduğumu söyledim. Türkiye’de düzen öyle bir hale geldi ki sanki mikrofonla konuşan kişi maçın kontrolünde. 20 sene geri gitsek demek ki ben o ortamda Koraç Kupasını falan anlatsam 3 büyük takımın taraftarları beni linç ederdi. Sadece ekrana çıkmakla da kalınmadı. Evimin önünden geçtiler. Ne Galatasaray kulübü bir açıklama yaptı ne de federasyon. Ailemi çok etkilediği için o maça gittiğime pişmanım. Polis koridorunda üç bin kişi gitmiyor, anneme küfür ediyor, 18 kere aramış beni kızım. 12 yaşındaki kızın yaşadığı travmayı düşünebiliyor musunuz? O travmayı aile olarak zor atlattık. Bırak bir maçı bir şampiyonluk için bile 12 yaşındaki kız hedef alınır mı? Ergin Ataman ile el sıkışmam, merhaba demem bundan sonra. Çıkışta geçmiş olsun demek bile ona fazla geldi. 30 yılda buraya nasıl gelindi esas onu sorgulamak lazım.

murat-murathanoglu-kariyerim-icin-internetin-olmamasi-torpil-oldu-639087-1.

► Bizim basketbolumuz bir yere kadar geldi; finaller oynadık, çok iyi jenerasyonlar yakaladık. Şu an o durmuş durumda sanki. Kulüp bazında başarılar yakalıyoruz ama ulusal takımda bunun etkisini pek göremiyoruz. Yaratılan bu kültür oraya da etki ediyor mu?
Biz hep taraf olmak zorundayız. Milli takımda bile vakti zamanında Hidayet İbrahim çekişmesi yaşandı. Şimdi de Cedi ile Furkan’ı birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bırakın birlikte olsunlar. Belki ikisi milli takımı 10 sene sırtlayıp götürecek. Yine başladık. Milli takım forması benim için kıymetli. Ben birçok zafer anlattım. Kerem Tunçeri çarpı 10 o an benim için zirvedir. Türk milli takımı oynuyor ve finalde Amerika ile karşılaşıyorsun. O an benim için çok önemli. O açıdan bırakamıyoruz bu çekişmeleri. Genel olarak baktığımızda da altyapılardaki organizasyonu radikal bir şekilde gözden geçirmek lazım. 80 milyon nüfusu olan ülkenin bu kadar ender oyuncu yetiştirmesi sorgulanması gereken bir şey. 2,5 milyonluk Slovenya’dan NBA’e Doncic’leri falan geçtim kaç tane guard yolladılar. Biz daha bir kısa bile yollayamadık. Eskiden tesis problemliydi, şimdi öyle bir şey de yok. Ender ender büyük yetenekler çıkıyor. Şimdi bakıyorum alttan seviyeyi zorlayacak kim geliyor, bulmakta zorlanıyorum. Litvanya, Slovenya nasıl yapıyor? İstanbul’un onda biri nüfusları var.

► Kitapta Aydan Siyavuş için özel bir bölüm de var. Onunla yaşadıklarınızı kısaca anlatmak ister misiniz?
Aydan abi hakikaten çok özel bir insandı. Bende de çok büyük bir emeği var. Bir arkadaşım aradı beni kitabı okumuş. “Aydan abiyi ben de tanıyordum. Küfür olmadan cümle kurmazdı. Ama onları yansıtma gereği var mıydı” dedi. Aydan abi buydu dedim. Şu zamanlarda genç bir antrenör olsaydı Aydan abi kariyeri bambaşka olurdu. Basketbolu onun kadar iyi hisseden ve analiz eden çok az insan gördüm. 8 maç anlatma kısmetim oldu onunla. İnanılmazdı. Erol Aksoy o zaman hakikaten bambaşka bir şey oldu dedi.

► İsmet Badem ile tanıştığınızda size ‘Senin torpilin ne?’ diyor. Ben de sorayım. Sizin torpiliniz neydi?
Benim torpilim internetin olmamasıydı. Tamamen rastlantılar sonucu. Hiç kimse Türkiye’de NCAA takip etmiyor, bilmiyor. TRT’nin bir paketinin içinde NCAA play-off’larının olması, rastlantı sonucu çalışmam, onun beğenilmesi, NBA’e geçmem. O zaman NBA’i de çok az insan takip ediyordu. Bir de Ahmet Kurt’un dergisi ve Cumhuriyet’teki spor eki olsun fotoğraflarım orada kullanıldı. Ben Amerika’dan çok güzel bir dergi koleksiyonu getirdim. Onları hep oralarda kullandık. Acaba fotoğraflardan dolayı mı bana kalem verdiler acaba diye düşünüyorum. İlk maçlarımı annem falan izleyemiyordu o kadar kötüydüm. Ama sonra beğenildi. Sonra Türkiye ligi olsun, Koraç, Saporta olsun İsmet abiyle çok beğenildik ve sahiplenildik. Bu günlere geldik.

murat-murathanoglu-kariyerim-icin-internetin-olmamasi-torpil-oldu-639088-1.► İsmet Badem’le sizin çok yakın arkadaşlığınız var. Yıllarca ikinizin sesini birlikte duyduk. Bu uyum nasıl sağlandı?
İsmet abi çok kararlı bir insandı. İlk kez Atina’da bir otel odasından çıkarken o “torpilin nerden geliyor” olayı, sonra bir deplasmanda maç önü maç sonu yapmak için kimseyi vermediler. Ben de yetişemezdim. O da yanımdaydı, “Ben yaparım” dedi. İlker Yasin’le kanlı bıçaklı olduk hatta. Bana sormadan nasıl çıkarırsın dedi. İsmet abiyle bizim arkadaşlığımız başka bir şeydi. Çok kavga ederdik, çok küserdik. Ben NTV’ye gittiğimde onu aldıramadığım için bozuldu bana. İnsanlar beni çok güçlü falan zannediyorlar. Geçen gün oğlu tepki göstermiş. Lig TV’den ayrılış şekliyle ilgili. Ona dedim, genel yayın yönetmeninin numarasını vereyim konuş dedim. Hakikaten İsmet abi bir şeye karar verdiğinde vazgeçmezdi. Ama biz ne zaman kavga etsek bir şekilde barışırdık, ekranda kaldığımız yerden devam ederdik. Halk birbirimizi çok iyi tamamladığımız için sanırım acayip sevdi. İki kere benim hayatımı kurtardı. 2010’da bütün bağışıklık sistemim çökmüştü. Çok yardımcı oldu. Önemli olan bizim bir arada olmamız diyerek kaç sene birlikte çalıştık.

► İsmet Badem’in İspanya’ya girişinizi engelleyen bir olayı var. Anlatır mısınız?
Biz bu işte hakikaten çok iyi yönetmenlerle çalıştık. Musa Çözen vardı o zaman. Bizi sürekli dinleyip ekrana görüntü getirirdi. Son saniye Litvanyalı bir hakem vardı. Barcelona’nın attığı basketi geçerli saydı. Tekrarını göstermese ahlar vahlar içerisinde kalacaktık. Tekrarı gösterince gördük ki karar hatalı. Ben sadece çok fazla tepki gösteririm. Ama İsmet abi öyle değildi. Kalktı hakem masasına gitti. “No basket” diye masaya vurdu İsmet abi. Hakem de masa hakemi sandı ve iptal etti. İspanyollar kızdı elbette. Kazandıkları maç gitti. Sanırım Ülker’e bildirmişlerdi gelmesinler diye. Ondan sonra ilk defa Erol Aksoy döneminde bir deplasman maçını biz anlattık. Kocaman bir pankart açmışlardı. İsmet abiye mesaj yolluyorlardı. “Sen hakem değilsin” gibi bir şey yazmışlardı. Ben kalkıp oyuna müdahale etmem ama o değiştirdi.

► Türkiye Sırbistan maçı herhalde sizin en heyecanlandığınız maçlardan biriydi. Ne hissettiniz o an?
Çok heyecanlandığım maçlar elbette var ama o başka. Oraya kadar muhteşem oynayan bir milli takım vardı, o gün tıkandık. Sona doğru yaklaştıkça heyecan artıyor ama benim açıkçası biraz da umudum azaldı. O son topu oyuna sokarken oyunun gelişmesi felaket. Locadan anlatıyorduk. O kargaşada tam umutlar tükenirken aniden son turnikeyi görünce orada plak takıldı. Ama o kadar büyük bir mutluluk ki. Tabii bu arada maç da bitmemiş. Herkes Kerem Tunçeri’de kalmış. Belki Semih Erden’in son bloku olmasa yine kaybedeceğiz çünkü çok iyi bir Sırp takımıydı.

► Biraz da NBA konuşalım istiyorum. Golden State’le başlayan Boston ve Philadelphia ile devam eden bir oyun değişimi var. Siz nasıl görüyorsunuz NBA’in ve basket bolun değişimini?
Basketbolda İki tane pozisyon bence basketbolda belirleyici bir ve beş. Klasik beşler yok. Joel Embid, DeMarcus Cousins klasik 5 mi? Bir numaralara baktığında sadece takımı oynatmayı, topu getirmeyi, savunma yapmayı düşünen üst seviye bir numara yok. Kyrie Irving, Harden, Curry, Westbrook öyle mi? Değil. Oyun o kadar değişti ki. Bir de Golden State’in şöyle bir katkısı da oldu: İlk şut en doğru şut. Eskiden iyi pozisyon olsa da top çevirelim savunmayı yoralım diye düşünülürdü. Şimdi tak diye atılıyor. Bunu da Curry başlattı. Basketbolun bence zaten 24 saniye süresini azaltacaklar. Çok gereksiz saniyeler geçiyor. 24’ten 18’e ilk aşamada, sonra da 14 bekliyorum. Şimdi 4 sayı atışını da tartışıyorlar.

► Peki Kobe Bryant’ın birçok maçını anlattınız. 81 sayılık maçı anlatmak nasıl bir şeydi?
Kobe Bryant ile tanışana kadar çok fazla sevmediğim biriydi ama çok fazla takdir ederdim. Babasının hatalarından bir insan bu kadar güzel dersler alabilir. Babası çok yetenekliydi ama biraz laylaylomcuydu. Ne zaman onunla tanışıp sohbet ettim, gerçekten o fırındaki ateşin nerden geldiğini anladım. O basketbol değil başka bir spora merak salsa bir yıl içerisinde zirveyi zorlayacak duruma kendini getirir. Öyle bir çalışma arzusu var. Shaq ile olan döneminde biraz daha olgun davranabilseydi, olgunluğu Shaq’tan beklemeseydi… Çünkü Shaq hala aynı Shaq. 50 yaşına geldi değişen bir şey yok. Ama Kobe mi LeBron mu tartışması çok oluyor. Ben Kobe’yi seçtim.

► Jordan’ı tartışılmaz görüyorsunuz. LeBron, Clevelean’da yaptıklarından sonra o seviyeye çıkabilir mi, en iyi olabilir mi diye konuşuldu. Space Jam 2’yi de LeBron’la yapıyorlar? LeBron ya da başka biri onu yakalayamaz mı?
Jordan kadar çalışan bir tek Kobe var. “Beni ancak onunla mukayese edin. Benim kadar çalışıp mukayeseyi hak edecek tek oyuncu” o demişti. Ben bir Jordan geleceğini sanmıyorum. NCAA’ler de çok değişti. Şimdi Jordan seviyesindeki yetenekler üç sene NCAA’de kalmıyor. Büyük okullarda beş yıldızlık lise oyuncularına ağabeylik yapıp onları okula bağlamak önemli. O zamanlar Boby Right Dean Smith çok başka şeyler öğretiyorlardı. Ondan önceki efsaneler yetenek seviyesi ne olursa olsun çocuğa bir şey öğretiyordu. O da kalktı. O açıdan Jordan’ın bir daha geleceğini düşünmüyorum. LeBron James inanılmaz bir oyuncu ama ben Jordan’ın seviyesini çok başka görüyorum. İki yıl baseball oynayıp ki iki çok farklı sporlar sonra dönüp yine şampiyon ol. 6 final yaptı ve 6’sında da final MVP’si.

►Herkes sizi çok iyi bir basketbol yorumcusu, spikeri olarak biliyor. İlerde de herkes sizi öyle hatırlayacak. Hiç Amerika’dan Türkiye’ye dönerken böyle bir planınız var mıydı?
Tamamen rastlantı. Türkiye’ye gelince hemen askere gidecektim. İlk akşam yemek yerken TRT’de yer olmadığı için yoğunluktan dolayı ikiye böldüklerini söylediler. Ben ikinci bölüme atılmışım. Tam ailemle tartışıyorum, gideyim mi geleyim mi diye düşünüyorum. Tam o sırada bizim okuldan mezun, bütün tatillerini bizim evde geçirmiş Bengü diye bir arkadaşım hoş geldin demeye geldi. Ben Aydan abiyi tanıyorum, dört ay çalışır öyle gidersin dedi. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. Aydan abi Fenerbahçe’ye transfer oldu. Görev almak da hiç aklımdan geçmiyordu. Aydan abi Efes’e gitti, bana seni de aldıracağım dedi babam karşı çıktı. Ben dönmedim annemin rahatsızlığı falan da vardı gitmedim. Ben de İngilizcemi kullanabileceğim birçok işte çalıştım. Hobi olarak da bu işi yapıyordum. Böyle bir şey olacağı hiç aklıma gelmedi. İsmet abinin çok katkısı oldu. O beni tanımadan çok inandı. Biz müthiş bir ikili olacağız diyordu. Böyle bir kariyeri televizyonculukta hiç beklemiyordum. Ama hayat öyle. Fırsat geldiğinde çok hazırdım, o tarafımı takdir ediyorum. Sporla alakam olmamasına rağmen çok iyi takip ediyordum. Bilgi akışı da çok sınırlıydı. Öyle bir bilgi birikimim olması çok iyi denk geldi.