Müsilaj felakete doğru yol alıyor: Marmara, Karadeniz ve Kuzey Ege tehlikede
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV), müsilaj nedeniyle biyolojik çeşitlilikteki azalmanın Marmara Denizi'nin yanında Karadeniz ve Kuzey Ege’yi de olumsuz etkileyeceğini bildirdi.
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı'ndan (TÜDAV) yapılan yazılı açıklamaya göre, Marmara Denizi’nin kirlenmesinin 1980'li yıllarda başladığını ve o dönemde fitoplankton patlamaları ve aşırı çoğalmaları görüldüğünü belirtildi.
Yaşanan aşırı çoğalmanın ilkbahar aylarında en fazla üç gün devam ettiği ve zaman zaman suyun üstünde kırmızı renkli bir tabakanın oluşması nedeniyle bu durumun denizin kirlenmesinin ön belirtisi olarak bilindiği belirtilen açıklamada, "2007, 2008 ve 2009 yıllarındaysa Marmara tekrar renklendi ama bu sefer Gonyaulax fragilis türü dinoflagellat türünün etkin olduğu sarı renkli bir oluşum görülmeye başlandı. Dışarıdan bakıldığında bir ebru çalışmasını andıran bu durum ne yazık ki bu fitoplankton türünün aşırı artışı sonucu deniz suyu üzerinde çamurumsu bir kümeleşmeyi göstermektedir. Bu kümeleşmede suda yüzey gerilimi oluşturan petrol ve diğer yabancı maddeler kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Daha kötüsü belli süre sonra dağılan bu küme cisimler dibe çökerek parçalanmak için deniz suyundaki oksijeni tüketerek bu sırada oksijensiz kalan canlılarda toplu veya kısmi ölümler görülecektir." denildi.
Deniz suyuna giren ışığın azalmasının fotosentezi engellemesi nedeniyle dip canlılarının, başta da sedenter deniz canlılarının ölmesine neden olacağının aktarıldığı açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Müsilaj son iki yıldır çok yoğun olarak Batı Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi’nin birçok bölgesini kaplamıştır. Çok geniş bir alana yayılan ve uzun hatlar oluşturan bu Müsilaj, rüzgarın etkisiyle belli alanlarda daha fazla toplanmaktadır. Bu toplanmadan sonra ise su yüzeyinde parçalanarak kümeler halinde çöküp bentik bölgede 'Deniz Karı' olarak bilinen oluşumlar meydana gelecektir. Bu tür oluşumlar görece sığ olan Adriatik Denizi’nde de sıkça görülmektedir. Marmara Denizi’nde balık ağlarının gözleri Müsilaj nedeniyle kapanmış durumda ama sezon açılınca sorun büyüyecektir. Aşırı Müsilaj oluşumu sadece su kolonundaki pelajik ve bentik ekosistemi olumsuz etkilemez. Başta suda çözünmüş oksijen azalması görülecek daha sonra bentik bölgede yaşayan birçok 2 tür ortadan kalkacaktır. Bunlara örnek olarak Gorgonlar, süngerler, kabuklular gibi hareketsiz türler verilebilir.
Musilaj nedeniyle biyolojik çeşitlilikteki azalma Marmara Denizi'nin yanında Karadeniz ve Kuzey Ege’yi de olumsuz etkileyecektir. Bu tür ani gelişen ve iki yıldır devam eden uzun süren Müsilaj olayının oluşması için gereken özel koşullar su sıcaklığının yüksek olması ki bu sıcaklıklar mevsim normallerinin 2 derece üzerinde seyretmektedir. Aşırı fitoplankton artışlarının denizel ekosistemde ikinci basamakta olan zooplanktonları baskılayarak türlerin azalmasına neden olmaktadır. Bu bitkisel canlıların üstel olarak artmasının ana sebebi bu denizin başta evsel atıklarla kirlenmesidir. Ayrıca, üst akıntı yoluyla da Ege Denizi’ne taşınması ve ilkbahar dönemindeki süregelen sıcaklık artışlarıyla üremenin üstel olarak artışıdır."
"ARITMA İÇİN YATIRIM YAPILMADI"
Özellikle, Marmara Denizi’nde 20 yıl önce hiçbir binanın ve tesisin olmadığı kıyıların yerleşimle dolduğu kaydedilen açıklamada, "Arıtma için yeterli yatırımlar yapılmadı. Diğer yandan, bu denizde artan habitat kaybı, aşırı avcılık, kirlenme, yabancı türler ve iklim krizine karşı kendisini koruyacak tedbirleri alamadık. Mesela hiçbir ciddi koruma alanı oluşturamadık, kirlenme için ciddi tedbirler alamadık. Koruma için ciddi, gerekli yasal ve teknik altyapıyı kuramadık. Şimdi yapılması gerekenlerden biri deniz üstünde biriken bu Müsilaj’ı fiziksel yöntemlerle mesela petrol yayılmasına engel olan teknelerin sistemleriyle toplamaktır. Böylece batınca daha fazla oksijen tüketmesine engel olmak, dolayısıyla toplu canlı ölümlerini azaltmak mümkün olabilir. Ancak bu kesin bir çözüm değildir. Batı Karadeniz, Marmara ve Kuzey Ege ‘de görülen Müsilaj için çok disiplinli izleme çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır.” ifadeleri kullanıldı.