Elazığ’da yaşanan deprem sonrasında; tüm medya ilgiyi depremin sonuçlarına ve depremzedelerin içinde bulundukları zor duruma çevirdi.

Bilim insanları, her zaman olduğu gibi halkı bilinçlendiren ve bir o kadar da uyaran bilgiler verdi.

Deprem öncesi ve sonrası yapılması gerekenler yine tek tek sıralandı.

Hâlâ yapılmayanlar sorgulandı.

Yani hafta, ölenlerin ardından hüzün duyulan, enkaz altından çıkarılanları görünce sevinçle haykırılan Elâzığ depremiyle yaşandı. Zor koşullar altında özverili çalışmalarıyla 45 kişiyi göçük altından çıkarıp yaşama döndüren “arama/kurtarma güçlerine” şükran duyduğumu belirtmek isterim...

***

AFAD’ın sergilediği ve neredeyse Anadolu’nun %70’nin deprem tehdidi altında olduğunu gösteren dehşet verici harita, ülkenin ne denli büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu gözler önüne serdi...

***

Elâzığ depremi gösterdi ki; yakın tarihimizin 2. Büyük felaketi olan 1999 Körfez Depremi’nden siyasi yöneticiler hiçbir ders çıkarmamış... Resmi rakamlara göre 18 bin 373, uzmanların tahminine göre 50 bin yurttaşın can verdiği bu büyük felaket sonrası iktidarlar, ülke de alınması gereken önlemlerin neredeyse hiçbirini gerçekleştirmemişler! Üstelik, salt bu nedenle toplanan “deprem vergisinin” de amacı dışında kullanıldığı AKP’li bakanlarca açıklanmıştır.. Doğal olarak yurttaşlar, bu güne kadar toplanan ve 34 milyar dolar olduğu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan bu vergilerin akıbetini öğrenmek istiyorlar.

***

Ayrıca iktidarın kentlerde; “kentsel dönüşüm planlarını” uygulamadığı, aksine çöken ekonomiye destek olarak çıkarılan “imar affı”yla hasarlı binalarda insanların yaşamasına izin verdiği, özellikle İstanbul gibi deprem olasılığının kuvvetli olduğu kentlerde “deprem toplanma yerleri ve yeşil alanların” imara açıldığı ve üzerlerine AVM’ler yapıldığı gerçeği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

***

Peki sonra?

Hiç!

Deprem hiç olmayacak gibi katil binalar yapmaya, belediyeleri rant için kullanmaya, yandaş müteahhitlere siyasi iltimaslar dağıtmaya devem edilecek!

Üstelik deprem gerçeğini ve devlet aymazlığını sorgulayan, hakkını arayan bilinçli yurttaşlar da baskı ve korkutmayla sindirilecektir…

***

Bilimsel olarak Türkiye’nin en tehlikeli deprem kuşağında olduğunu söyleyen ve Elâzığ sonrası Egeye dikkat edin diyen Prof. Naci Görür, önceki gün Manisa’da 4.4 ve Marmaris’te 5 büyüklüğünde depremlerin olmasıyla haklı çıkmıştır. Neyse ki can kaybı olmamıştır.

***

Şimdi kalpler korku ve heyecanla İstanbul için atıyor.

Ne zaman geleceği belli olmayan ama gerçekleşeceği bilimsel olarak kesinleşen olası İstanbul depremi için nasıl önlem alındığını tüm Türkiye merakla bekliyor.

***

Elazığ’da “Tabii biz kaza ve kadere iman etmiş insanlarız, her şeyden önce Müslümanız” diyen AKP Lideri Erdoğan bir şeyi iyi görmeli.

Depremde “kaza ve kaderi”, o binayı yapan müteahhit, zemin etüdünü belirleyen ve imarını veren belediye, imalatının bilimsel olarak yapıp yapmadığını kontrol eden yapı denetim oluşturur!

Tüm bunları kontrol eden, kentlerin güvenli, binaların sağlıklı olup olmadığından sorumlu olan da iktidardır!

Yani deprem, kaza ve kader değildir, deprem bilimsel bir gerçektir!

Kaza ve kaderi belirleyen görevlerini yapmayan yöneticilerdir! Bu nedenle tüm dünyanın kabul ettiği bir söz vardır! “Deprem öldürmez içinde bulunduğu kötü yapı öldürür!”

***

Müslüman olmamız ölüm nedenimiz olamaz!

Yaşayabilmenin yolu bilimsel verilere, teknolojiye ve çağdaş gereklere inanmak ve uymaktır!