Tespit edilmiştir. Her savaşta Kürtler mevzi kazanmıştır. 1991 Körfez Savaşı sonrasında Barzani güçleri 36. paralel kuzeyinde ABD koruması altına alınmış, PKK Kandil’e yerleşmiştir. ABD’nin 2003 Irak işgali sonrasında Kürdistan Bölgesel Yönetimi resmen ilan edilmiştir. PKK yanı sıra Suriye’de PYD, Irak’ta PÇDK, İran’da PJAK ortak bir çatı, yani Koma Civakên Kurdistan (KCK) çatısı altında faaliyete geçmiştir. 2011 Arap Baharı, Rojava’da Kürt Baharına dönüşmüş, sonrasında IŞİD vahşetine karşı seküler PYD öne çıkmıştır.

Ve şimdi tespit ediliyor ki, 1990’lardaki köy yakmaların ve göç sürecinin çok yoğunlaşmış haliyle, şehir yıkmalar ve göç sürecinde tam bir savaş tırmanıyor... Ama bu kez PYD de IŞİD’e karşı savaşta ABD ve Rusya’nın desteğini alıyor.
İmralı Tutanakları’nın 152. sayfasında tespit ediliyor ki 2014 yılında Öcalan şöyle konuşuyor:

“PKK’nin devletle diyaloğu (yani benim PKK adına devletle girdiğim diyalog) barışı amaçlıyor. Devletle barış siyasi partilerle ya da hükümetle yapılandan ayrıdır. Benim sorunum devletle barışmaktır. Kırk yıldır PKK vardı, AKP yoktu. Ecevit, Çiller hatta Özal yoktu ama devlet vardı. PKK’nin barışı devletle olur, çabamız budur. Devlet isterse müzakereye geçer. İsterlerse olur, istemezlerse olmaz. Siyasi partilerin hükümetle sorunu var. Sizin devletle bir barışa ihtiyacınız yok. Demokratik çözüm diyorlar, siz de geliştirin. Ben barışı devletle yaparım. İsterlerse AKP’den birileri gelir. Dilenci pozisyona girmeyin. AKP devlet değildir. Selahattin Bey’in gelmemesi AKP’nin müzakere istemediğini gösteriyor.”

Tespit çok açık: PKK ile Devlet barışacak, AKP ile HDP ise çözümü tartışacak. Ama artık AKP de bizatihi devlettir. Bu da güncel bir tespittir.

Gerçi hep tespit edilmiştir ki savaş düzleminin aktörleri esas olarak PKK ile TSK’dir. Savaşan TSK ise 2011 açılım sürecinde kendisini Ergenekon sürecinden daha fazla mağdur (yenik) hissetmiştir. Şimdi AKP devletiyle/hükümetiyle işbirliği içinde Devlet’in en önemli aygıtı olarak bir savaş yürütüyorsa da, bu noktada, yeni bir tespite bile gerek olmaksızın, nihayetinde bir NATO ordusudur, NATO ise nihayetinde bir ABD aparatıdır...

Zaten tespit edilmiştir ki 2009 yılında ABD Başkanı seçilen Obama’nın ilk resmi dış ziyareti Türkiye’yedir. Çünkü o sıralar Ilımlı İslam çok lazımdır. 2011 Arap Baharı başlayınca, AKP’ye öyle bir misyon yüklenmiştir. Ama kısa sürede ABD, Mısır ve Müslüman Kardeşler vesilesiyle İslam’ın ılımlısı olmayacağını tespit etmiştir. Ve Suriye’de ABD’nin tüm tespitlerinin çuvallamasıyla, AKP gözden düşmüştür.


Yani? Şu da bir tespittir ki bu konularda bizler hiç yanılmamışızdır, yanılan hep ABD’dir.

Ve son bir tespit olarak, ABD’den pek yüz bulamayan Sünni AKP, Suudi işbirliğine yönelmektedir. Peki, ama Suriyeli Sünnileri, Suudiler nasıl kurtaracak? Çünkü hiçbir Sünni Suriyeli mülteci asla Suudilere sığınmak istemiyor, aynı dili konuşan ve aynı dine mensup gayet zengin Suudiler de onlara kapılarını asla açmıyor. Ve tersine bir tespitle Suriyeliler hâlâ camilerin bile kundaklandığı ve yabancı düşmanlığının dalgalandığı Almanya’yı tercih etmiyorlar mı?
En son ve önemli bir tespit daha var. Suriye’deki cihatçılar zemin kaybetmeye devam ettikçe; PYD, Rusya ve Esad onları önüne katıp kovaladıkça, mültecilerden sonra eski savaşçılar da Türkiye’ye kaçacaklardır. Türkiye, sokaklarında savaşçı cihatçıların pervasızca gezdiği bir diyar olacaktır. Savaş artık Kürtlerle savaş boyutunu da aşacak, NATO ordusu ‘laik’ TSK bakalım ‘içeride’ kimlerle ittifak yapacaktır?

Farkındayım, bu tespitler pek müspet (olumlu, pozitif) değildirler, ama kanıtlarıyla gösterilmiş ve ispat olunmuşlardır.
Bu tür tespitler ışığında değerlendirme yapmak müspet (pozitif) bilimin işidir. Bilimsel tahlil için gereklidir. Üstelik profesörlerin imam hatip mekteplerine müdür atanması konuşulurken ve bu vesileyle (umarım Can Dündar ve Erdem Gül’ün birlikte attığı) Cumhuriyet manşetinde yazdığı üzere “En Hakiki Mürşit İmam Hatiptir” denilen bir memlekette, bu tespitler önemlidir.

Evet, bu hafta tahlil yapamadım, tespitler yaptım. Bu tespitler arasındaki bağlantıları kurarak tahlili de sizler yapın. Ve gidişatın ne yönde olacağını ispatlayın.

Müspet bilim için ispat şart. İspat için önce tespit şart!