Geçen hafta köşemizde Eluana’nın dramının nasıl bir siyasi krize ve ranta dönüştürüldüğünü işlemiştik, muhtemelen Vatikan ve İtalyan hükümetinin tavrı sizlerin...

 

Ulaş Bardakçı’ya...

 

Geçen hafta köşemizde Eluana’nın dramının nasıl bir siyasi krize ve ranta dönüştürüldüğünü işlemiştik, muhtemelen Vatikan ve İtalyan hükümetinin tavrı sizlerin de asabınızı bozmuştur. Fakat İtalya’da Mussolini’ye mezarda göbek attıracak tartışmalar, yasalar, uygulamalar durmak bilmiyor. Mussolini kimdi diyecek BirGün okuru olacağını sanmıyorum ama her ihtimale karşın kısacık bir özet yapmak gerekirse, faşizm İtalya’nın tarihinde üzeri kan lekeleri ile dolu simsiyah bir sayfaya tekabül ediyor ve faşizmin hepinizin tanıdığı lideri Andrea Mussolini namı diğer “Il Duce”’li yıllar.  Mussolini, Ulusal Faşist Parti’nin kurucusu ve bir iktidar biçimi olarak faşizmin dünyada ilk lideri. 1922 yılında iktidara gelen karanlık, 1943 yılına kadar hükümdarlığın sürdürüyor ve 1945 yılında partizanlardan kaçmaya çalışırken İtalya’nın kuzeyinde yakalanarak idam ediliyor. İtalya’da partizanların uzun soluklu mücadeleleri  sonucunda elde edilen özgürlük döneminde oluşturulan Anayasaya göre hem faşizm ve hem de ırkçılık suç olarak tanımlanıyor ve faşist bir parti kurmak da yasak.

Oysa yaşam hiç de yasalara göre akmıyor. İtalya’da haftasonu 3 tecavüz olayı yaşandı, Roma’da 14 yaşında bir kız çocuğu 2 Doğu Avrupalı erkeğin tecavüzüne uğradı. Milano’da Bolivyalı bir kadın Kuzey Afrikalı olarak tarif edilen bir adamın ve Bologna’da da 15 yaşında bir kız çocuğu Tunuslu bir adamın tecavüzüne uğradı. Aklıma ‘barışın gelini’ Pippa Bacca geliyor, insan hem erkek olmaktan, hem de insan olmaktan utanıyor bazen...

Berlusconi hükümeti bu olaylara karşı toplanarak ‘Acil Anti-Tecavüz Kararnamesi’ni kabul etti, kararname 60 gün içerisinde parlamentoda görüşülecek.  Göçmen düşmanı tavırları ile bilinen İçişleri Bakanı Roberto Maroni, “Kararnameye göre bundan sonra şehirlerde, emekli polis ve askerler öncelikli olmak üzere   gönüllü vatandaşlardan oluşan, silahsız(!) fakat telsizlere sahip ekipler, güvenlik kuvvetlerini sürekli bilgilendirerek sokakların güvenliğini sağlayacaklar, yerel yöneticiler bu gönüllülerin nasıl, nerede ve ne zaman kullanılacağına karar verecek” dedi. Fakat yasa çıkmadan sokakların güvenliğini sağlama gönüllüleri işe koyuldular. Cumartesi günü yaşanan tecavüz olayının ardından Pazar günü Roma’da bir kebapçı dükkânı önünde 4 Romanyalı 20 kadar maskeli ve sopalı ırkçının saldırısına uğradı.

Öte yandan yaklaşık 2 yıldır çoğu kuzey İtalya bölge ve illerinde bilhassa ayrılıkçı ırkçı parti Kuzey Ligi tarafından yerel yönetimlerin desteği ile doğan ve uygulanan gece asayiş yürüyüşleri de böylelikle yasal meşruluğa kavuştu. Ellerinde mumlar, yanlarında özel giysili sözde güvenlik görevlileri ile ‘ronde’ adı verilen bu yürüyüşleri Treviso, Padova, Trieste ve Verona vb. gibi birçok kuzey ili gerçekleştiriyor. Faşizm zamanında ‘komünist avı’ olarak da bilinen bu yürüyüşler sırasında komünistler yakalanıp dövülüyor ve zaman zaman öldürülüyordu da. Şimdi bu yürüyüşlerin hedefi; evsizler, yasadışı göçmenler, uyuşturucu madde bağımlıları ve satıcıları ile seks işçileri. (‘turnusol. biz’, İtalya’da Faşizmin Ayak Sesleri, Murat Çınar).

İtalya’da 4 milyon [en yüksek göçmen nüfusuna sahip toplumlar; Romanya (625,278), Arnavutluk (401,949), Fas (365,908), Çin (156,519), Ukranya (132,718), Filipinler (105,675), Tunus (93,601), Kaynak: Caritas/Migrantes, Istat] göçmenin ekonominin yüzde 10’unu ürettiği tahmin ediliyor. Şehirlerin marjinlerinde, içme suyu olmayan, elektriksiz ve sağlıksız şartlarda yaşamaya çalışan, en zor işlerin altına giren bu insanlar şimdi de ırkçılıkla karşı karşıya. Gelişmeleri birlikte izlemeye devam edeceğiz fakat gelmek istediğim başka bir nokta var.

Görüldüğü üzere kapitalizm belli halüsinasyonlar yaratarak yatay düşmanlıklar üretmeyi çok iyi başarıyor. İtalya’da tecavüz oranları geçen yıla göre yüzde 10 azalmış durumda iken toplum bir anda tecavüze ve potansiyel tecavüzcü göçmenlere karşı alarma geçiriliyor, kararnameler çıkartılıp, açıklamalar yapılıyor: Güvenliğimiz Tehlikede!.. Bu risk algısı, “biz ve onlar ikilemi” ise Berlusconi’nin kişiliğinde ruh bulan muhafazakâr ve neo-liberal politikaların destek görmesine yol açıyor. İşten çıkartılan İtalyan yurttaş, hükümete, patrona ya da sisteme kızacağına, gözünü iş sahibi göçmene dikiyor ve sınıfsal olarak aynı yerde durduğu kişiye diş biliyor. Bu arada kriz nedeniyle işsiz kalan on binlerce insan, küçülen ekonomi konuşulacağına tüm televizyonlar cinayet, gasp ve tecavüz olayları ile dolup taşıyor. Kapitalizm bu işi iyi kıvırıyor!..  Mussolini Bize Gülümsüyor... 

Yazıyı bitirirken bir de haber vereyim. İtalya’da merkez “solun” temsilcisi ve ana muhalefet partisi (PD) Demokrat Parti’nin Genel Sekreteri Veltroni, en son Sardunya adaları olmak üzere yerel seçimlerde ardı ardına gelen yenilgilerin üzerine bu hafta istifa etti, dolayısıyla bu noktada Berlusconi’nin politik bir alternatifi de mevcut değil.