Mustafa Abi

Konuk yazar: Barış Uluocak

Üç yıl oldu...

Memlekette iyiye ve güzele tahammülü olmayan ve artık bugün olağanlaşan hoyratlığın Mustafa Abi’yi aramızdan almasının üzerinden tam üç yıl geçti.
Mustafa Turgut ve daha nice eğitimci arkadaşımız çocukların önlerine inşa edilen karanlık duvarları aşmaları için onların yanlarında oldular. Gençlerin hayatla kurdukları coşkun, zapt edilemez, ele avuca sığmaz bağlarını önemsediler. Biliyorlardı ki bu beden bu gömleğe sığmazdı. Biliyorlardı ki hayatlarını adadıkları, uğruna nice sıkıntıyı göze aldıkları o güneşli günlerin yolu her türlü “projeye”, baskıya, kalıba rağmen kendi yolunda giden bu gençlerin yoluyla aynıydı. Mustafa Abi bu bağlantıyı tüm berraklığıyla görecek kadar o gençlerin içinde, hayatlarının tam ortasında yanlarındaydı. Her zaman...

Ülke uzun zamandır bir dönüşümün içinde. İktidar yönetim mimarisinden, kültürel alana, eğitimden ekonomik ilişkilere kadar her şeyi yeninden dizayn ve inşa ediyor. Bu inşanın şüphesiz ki en radikal adımları eğitim alanında atıldı. Proje okullar kıyımı bu adımların en tahripkâr olanlarından biriydi.

Ereğli’de maden işçilerinin yanında, Diyarbakır’da devrimci öğrencilerin içinde, okulda sendikal mücadelenin en önünde yer alan Mustafa Turgut’un bu kıyıma sessiz kalması beklenemezdi elbette...

Direndi; öğrencileri ve arkadaşlarıyla, sendikası Eğitim Sen’ le ve velilerle... Önüne dayatılan seçeneklerden tercih yapmadı, zorla koparılıncaya kadar okulundan ayrılmadı. Susmadı konuştu… Sonunda evinden kilometrelerce uzak bir okula sürgüne yollandı pes etmedi. Artık vaktinin çok daha büyük kısmını harcamak zorunda olduğu bir belediye otobüsünde haksızlık karşısında pes etmeyen ama yorulan kalbine yenik düştü...

Ona sorsanız muhakkak iyiyim derdi.. “bir şeyim yok oğlum” .

Sendikal ve siyasal mücadele içerisinde bir kez dahi olsun sızlandığı umutsuzluğa kapıldığı görülmemiştir Mustafa Abi’nin. Umudun ve gülümsemenin kaynağı mücadelenin en kararlı ve mütevazı parçasıydı. Devrimci Öğretmen ekolünün tüm niteliklerini üzerinde toplamış örnek bir mücadele insanıydı.

Okullarımız dağıtıldı, cendereler sıkıldı, çocuklar kültürel ve siyasal olarak kısıtlanmaya kıstırılmaya çalışıldı, başaramadılar. Cağaloğlu Mezunları’nın Mutu’yu anarken verdikleri umut verici ve net mesaj, gençlerin zihninde ve yüreğinde zorbalıkla değil emekle ve samimiyetle yaratılanın asla tükenmeyeceğinin işaretiydi adeta

“Eserin biziz, öğrettiğin dinginlikteyiz. Kötülük kapkaranlık biz bembeyazız. Güçleniyoruz.”

Liseliler karanlığa sırtını dönerken onların yanında yer alan Mustafa Abi eğitimdeki piyasacı ve gerici dönüşüme karşı verilen mücadelenin sembol isimlerinden biriydi. Bugün tüm kozmetik hamlelerin arkasında bu dönüşüm tüm şiddetiyle devam ediyor.

Kamusal ve laik eğitimden bu dizginsiz ve kontrolsüz kaçışın bedelini öğretmenler, öğrenciler ve veliler ödüyor. Niteliği erozyona uğrayan devlet okulları, ortada kalan, geleceği çalınan öğrenciler, maaşları ödenmeyen öğretmenler, kaygılı anne babalar... Okullarımız gerici vakıf ve derneklerin kuşatması altında. Son yaşananlar da gösteriyor ki rejimin niteliği açısından bu alanda verilen mücadele çok kritik bir öneme sahip. Mustafa abi ve onun mücadelesini omuzlayanlara tahammülsüzlüğün sebebi budur. Bu nedenledir Mustafa Abi’yi aramızdan alan zorbalıkların kesintisiz devamı...

Bir yokluğun üç yıllık muhasebesini yapmak zor iş. Hele de bu Mustafa Turgut gibi, hayatın her anına ve alanına temas etmiş bir insansa daha da zor.
Arkadaşların, yoldaşların, öğrencilerin, yakınların bir muhabbetin özlemiyle üç yıl tükettiler.

Sendika, siyaset, yemek, müzik, arkadaşlar,kedilerin ... Patenti sana ait küfürlerle süslediğin rezervsiz, önyargısız, dizginsiz muhabbetin içimizde büyük boşluk..

Üç yıldır menzilini arayan bir ses gibi selamın dolandı durdu içimizde. Şimdi üç yılın sonunda o selamı büyük bir özlemle buraya bırakıyorum:

Merhaba Abi! Güçleniyoruz...