Mustafa Hoca’nın Türkiye’de şeffaf internet ve açık kaynak kodlu yazılım için verdiği çabayı söylemezsem bu yazının zerre kıymeti kalmaz. Bu ülkeye internet girdiğinden bu yana yaygınlaşması için samimiyetle çaba sarf etmiş bir avuç insan vardır. En inatçısı da Mustafa Hoca’dır

Mustafa Akgül Hoca’nın ardından

İlker Birbil - Sabancı Üniversitesi BolBilim.com

İyi mühendisler hep sessizce ayrılıyorlar aramızdan. Bu seferki kaybımız Mustafa Akgül. Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi, bilim insanı, şeffaf internetin ve özgür yazılımın savunucusu. Mustafa Hoca. Akgül Hoca.

Hafızam beni yanıltmıyorsa Mustafa Hoca ile sadece bir kez yüz yüze konuştuk. Fakat nasıl oluyorsa onu yakından tanıyor gibiyim. Yok yok, nasıl olduğunu buldum; birçok kişiden dinledim onu. Öğrencilerinden, bölüm arkadaşlarından ve güvendiğim daha pek çok insandan. Biraz onlardan duyduklarım, biraz da kendi öğrendiklerimle çizdiğim türlü türlü resim var kafamın içinde.

İlk resim, uzun yıllar önce Mustafa Hoca’nın öğrencisi olan bir arkadaşımın anısından: Hocanın masası tepeleme dolu, yerde kağıtlar var. Öyle ki, odanın zemini bile gözükmüyor. Dışarıdan bakan için tam bir kaos. Fakat Mustafa Hoca’nın kafasında bir düzen var. Sınav kağıdını görmek için odasına gelen öğrencilere koordinat veriyor: “Sol ayağının yanındaki kağıt yığının altından ikinci sıra.” Bu, nevi şahsına münhasır hoca imgesi hep aklımda.

Mustafa Hoca, eğitimini Kanada’da tamamladıktan sonra benim de doktoramı aldığım üniversitede çalışmış. Maalesef aynı zamanlarda orada değildik. Keşke olsaydık. Belki takıldığım yerlerde ona danışırdım ya da en azından yanına uğrardım. İnsan kendi öğrenciyken, memleketinden birini başka diyarlarda hoca olarak görünce seviniyor, göğsü kabarıyor. Koridorlarda kendisine rastlayamadım ama yine de bölümde bahsi geçince göğsümün kabardığını hatırlıyorum.

Şimdi ben de hoca oldum. Üstelik Mustafa Hoca’nın yıllar önce önemli yayınlar yaptığı matematiksel programlama alanında çalışıyorum. Ben ufak ufak bu alanda palazlanmaya başladığımda, Mustafa Hoca kendini internet ve özgür yazılıma çoktan vakfetmişti. Hem de nasıl vakfetmek! İşte asıl Mustafa Hoca’ya en çok imrendiğim kısma geldik. Ama önce üniversitelerin yarışını ve serbest makale piyasasını anlatmalıyım.

Dünyanın en iyi üniversitelerine bir bakın. Oralarda iyi bilim yapılır ve çokça bilimsel makale yazılır. İstisnaları elbette vardır ama genel kaide budur. Bunu gören diğer üniversiteler de kendi hocalarını teşvik etmek isterler. Türlü yollar denense de eninde sonunda bir üniversite için hesap, herkesin ağırlığınca makale yazmasına gelir. Makale sayıları arttıkça söz konusu üniversite basamakları tırmanır, listelerin üst sıralarına yerleşir. Bu makale yazma işi son yıllarda öylesine abartıldı ki yayın yapma resmen bir endüstri haline geldi. Makale yaz, gönder; daha çok yaz, daha çok gönder. Evet, makale yazmak önemlidir ama bu düzenin akademiyi sinsice tek yönlü yaptığını da görmek gerekir. Sosyal sorumluluk, toplumsallık arada kaynayıp gider. Hatta çoktan gitti. Ve işin fenası, pek çok akademisyen için bu fasit çemberi kırmak iyice güçleşti. Mustafa Akgül hariç.

Diyeceğim o ki Mustafa Hoca’nın Türkiye’de şeffaf internet ve açık kaynak kodlu yazılım için verdiği çabayı söylemezsem bu yazının zerre kıymeti kalmaz. Bu ülkeye internet girdiğinden bu yana yaygınlaşması için samimiyetle çaba sarf etmiş bir avuç insan vardır. En inatçısı da Mustafa Hoca’dır. Yaygınlaşma yazmışım; özgürleşme demeliydim. Türkiye’de herkesin sanal dünyaya erişebilmesi ve sansürsüz bir internet için mücadele vermiştir Mustafa Hoca. Yazılar, konferanslar, konuşmalar, öğrenciler, gençler, gençler, gençler... Hızla büyüyen bu hareketin hepimizin internet hakkına sahip çıkmak için orada olduğunu bilelim lütfen. Bir sivil toplum örgütü mertebesine zaten eriştiler. İnternetin tamamen tek bir hükümetin eline geçtiğini tasavvur edebilir misiniz? Korkunç. Bizi öyle bir felaketten koruyacak tek şey, özgürlük için ısrar edip, örgütlenen o arkadaşlar işte.

Doğru, ben bunları Wikipedia’nın kapatıldığı ülkemizden yazıyorum. Hoş nasıl kapatıldı, kime kapatıldı belli değil. Basit bir numarayla herkes hâlâ fink atıyor Wikipedia’da. Demek ki bir ümit hep var. Eh, o zaman mücadeleye Mustafa Hoca’nın bıraktığı yerden devam etmek tek şansımız. Müsaadenizle ben hocanın idealizmini almaya çalışacağım. Siz de durmayın; Mustafa Akgül’ün yaptıklarının listesi uzun. Siz de birini seçip devam edebilirsiniz...

Her veda yazısı geç kalmış bir yazıdır. Bu da öyle. Maalesef öyle. Mustafa Hoca; Akgül Hoca. Üzgünüm.