Haftasonu Eskişehir’deydim. Pazar sabahı Fatih Ekspresi Haydarpaşa’ya yanaşırken arka taraflardan iki ses duyduk: “Var mı kongreye

Haftasonu Eskişehir’deydim. Pazar sabahı Fatih Ekspresi Haydarpaşa’ya yanaşırken arka taraflardan iki ses duyduk: “Var mı kongreye gelen?” Ankara’dan iki arkadaş oy vermek için Kongre’ye doğru yola çıkmışlar. Aynı trene denk geldik. Sabah uyku sersemi “kime oy versek hâlâ karar veremedik” konuşmalarına kulak misafiri olduk. Artık ‘yoklama’ mı çekiyorlardı yoksa gerçekten bir belirsizlik mi vardı bilemiyorum. Akşama doğru Burcu bizdeydi. “Kimin kazanması daha iyi olur?” mealinde bir soru da o yöneltti. Ezelden Beşiktaşlı olan ama son bir yıldır Baba Hakkı’yı, Seba’yı okuyarak, yenileri ise izleyerek öğrenen Burcu da kararsızdı. 
* * *
Beşiktaş tarihinin en katılımlı kongrelerden biri Pazar günü gerçekleşti. Yeni dönem için, eski dönemleri yüzüne gözüne bulaştıran Yıldırım Demirören yeniden başkanlığa seçildi. 5 bine yakın oy aldıktan sonra kendini kürsüde alkışlayarak kutlayan Demirören oldukça mutlu görünüyordu. Demirörenli maçlar artık hepten tatsız geçecek. Taraftarın çoğu huzursuz ve şevksiz. Böyle olunca da ne maça gidesi geliyor insanın, ne de zorla gidilen maçtan keyifle ayrılması. Zaten takım da ne tat veriyor ne tuz. 
“Artık liderlik yapacağım” diyen bir başkanımız var. Bununla övünmeli miyiz, yoksa adının önüne titrler koyan adama Uğur Meleke’nin “Duruşunu anlatmaya çalışma, sadece ‘dur’ yeter” lafını mı hatırlatmalıyız? Zira her ne zaman açıklama yapmaya başlasa kişisel bir gerginlik hali vuku buluyor. Bundan sonra da bu tip şeylerle karşılaşacak mıyız göreceğiz… Ahmet Çakar’a “Küçük Ahmet’le oyna sen” diye çıkışacak mı mesela. Ya da 30 saniyelik basın toplantıları artık olmayacak mı? “Gerekirse PAF takımla çıkarız” türünden bir iddiayı, Topuz olayındaki “Beşikaşlıyım diyen futbolcu başka hiçbir takımda oynayamaz” gibi külhanbeyli bir tavır mı izleyecek? Yoksa tüm bunların haricinde tüm kulüplerce saygın bir yere yerleşen bir Yıldırım Demirören mi karşımızda bulacağız üç yıllık süreçte?
Kısacası huylu huyundan vazgeçmeyecektir. Başkanlık koltuğuna herkes elini uzatamasın diye şahsını alacaklandıran, atan, tutan, kesen, paraları saçan bir şımarık çocuk edasıyla kulübü en büyük oyuncağı haline getiren, altyapıyı görmeyen, üstyapıda beceriksiz bir üç yıl daha bizi bekliyor.
Şu dakikadan sonra Murat Aksu hariç muhalefetin çıkıp Demirören’i eleştirmesine bırakın Beşiktaşlıları diğer kulüp seyircileri de dahil herkes güler. Bu samimiyetsiz tutuma en azından cesaretiyle, onca borç yüküne ve küflü yönetim anlayışına mücadele için Murat Aksu çıkıp karşı koymuştu. Kendisinin bu köhne yapı içerisindeki tek elle tutulur tarafı da Demirören’in karşısına rakip olmasıydı. Umarım Beşiktaş camiası bugünleri de arar hale gelmez. Ülkü Ocakları üyelerinin peşi sıra kulübe üye yapıldığı, derneklerle içten içe seçim öncesi bir şekilde oy için pazarlıkların yapıldığı sevimsiz bir kulüp olduk çıktık. Önce muhalefete, sonra bu altyapıyı oluşturamayan bizlere sanırım müstahaktır bu sonuç.