Dünya ve Türkiye’de koronavirüsün altıncı dalgası başladı. Son iki haftada tüm dünyada toplam vaka artışı yüzde 50, ölüm artışı ise yüzde 18 oldu. Örneğin Fransa’da yoğun bakım yatışlarında yüzde 17’lik bir artış var.

Müsterih olmak
Fotoğraf: AA

Prof. Dr. Esin DAVUTOĞLU ŞENOL

Yaklaşık dokuz yüz gündür salgının bir gün kendiliğinden bitmesini umarken ve artık pandemiyi bile unutturacak dertler başımızı aşmışken bu şaşkın virüs yine oyun bozdu. Bazen kendime, naif iyimserliğime, insandan, memleketten ümit kesmeyişime şaşırmıyor değilim. Belki bu tuhaflığımı, bir kenara düştüğüm şu not ve mesleki biçimleniş açıklar; “Bir şeyi kurtarmanın ilk adımı ne kadar harap görünürse görünsün onarılabilir olduğunu bilmektir” (Kendime Notlar, Kurtarma Fantazisi, hekimliğe dair).

Ayrıca ilham ve cesaret veren geri bildirimlerin, müsterih olmayıp, dikkati, izlemi sürdürenlerin ve salgının çok kritik eşiklere tırmanmasını önlemek için üzerine düşeni yapanların bende büyük hatırı var. Bu salgın boyunca saçmalıkları arşa çıkmış insan güruhunun bende açmaya çalıştığı hasarı aşacak kadar da okumuş, yazmış, yaşama değer katan insanlar tarafından onurlandırıldım. İşte bu nedenlerden, gerçekler yaşamsalken gerçeğe hakikatli sadakatimden ve cesaret isteyen bu vazgeçmeyişimden, ben kendi payıma çok MÜSTERİHİM. Ama artık hiç güven duymadığım için MÜSTERİH olamadığım, verisizlikle iyice hiç’leştirilen bu salgında, deneyimim, hasta pratiğindeki gözlemlerim ve ilintili gruplardan, yeni dalganın gelmekte olduğunu hemen fark ettim. Ve kamuyu gerçeklerle buluşturunca da, altı dalgadır olduğu gibi, yeni dalgadan dahi süratli bir “trol” akınına maruz kaldım. Ben onlara “Twitter Suç Örgütü” diyorum hatta kısaca TSÖ denilmesini öneriyorum.

Sosyologlar bunu bir kenara kayıt ederse diye belirteyim ki, örtülmeye çalışılan gerçekleri dile getiren, gözlerinin içine bakarak onları söyleyen her birimiz için atanmış ayrı gruplar sinir uçlarımız üzerinde zıplatılıyorlar. Mesela, beni çalışması için atananlar beni izleyen gruba da hitap edecek “prototip” ler olarak seçiliyor, genel olarak sarı saçlı, spiker, unvanlı kişi, seküler olduğunu iddia eden eski gazeteci formatında kadınlar . En az salgın kadar tarihsel değerleri var. Çünkü türümüzün yüzyıldır gezegene ve türdeşlerine, memleketlerine veremediği kadar çok hasara yol açtılar ve açıyorlar.

BA4 VE BA5 VARYANTLARI

Dünya ve Türkiye’de altıncı dalga başladı. Son iki haftada toplam vaka artışı yüzde 50, ölüm artışı ise yüzde 18 oldu. Bazı ülkelerde örneğin Fransa’da yoğun bakım yatışlarında da yüzde 17’lik bir artış var. Nüfusunun büyük çoğunluğu temel aşılama dediğimiz üç doz aşı ile aşılanmış olan İngiltere’de, bir önceki hafta 600 bin olan vaka sayısı, 24 Haziran haftası 2,3 milyona ulaştı . Son 28 günde bu dalga nedeniyle 197 bin kişinin öldüğü belirtiliyor. Bu yeni dalga 2022 kış mevsiminden beri hâkim olan “omikron” un yeni türevleri ile ilişkili. Anlaşılacağı üzere omikronun ilk türevleri ile hastalananları ve aşılananları da etkiliyor. Çünkü BA4 ve BA5, hastalık ve aşı bağışıklığı basıncına rağmen gelişti, serpildi, bulaşıcılığını ve çevreye uyumunu artırdı. Bazı çalışmalar, bu yeni BA5 türevin bir öncekinden-BA2’den- 1.4 kez daha bulaşıcı olduğunu, duyarlı bir grup için bu bulaşıcılığın kızamık virüsüne yakın olduğunu gösteriyor. Kızamık hava yolu ile bulaşan ve bulaşıcılığı çok yüksek bir virüstür. Kapalı, kalabalık iyi havalanmayan bir ortamda tek bir hasta kişinin olması, aşı ya da hastalıktan kalan bağışıklığı rahatlıkla bertaraf edecektir.

Aslında bu dalga gelmedi, bizler dalganın ortasına atıldık. Pek çok ülke, uluslararası hareketliliğin ortasında önlemlerin önemli bir bölümünü kaldırdı. Aşılamanın etkisinin her dalgada düştüğü, virüsün hareketliliğini sürdüreceği aşikâr olduğu halde, maske, mesafe gibi basit ama etkili önlemler kaldırıldı. Beklenilenden çok daha erken başlayan bu dalga ve dalga sonrası fasılaların iyice kısalması virüsün gelişmesini sürdüreceğini ve pandeminin sonbaharda farklı bir varyant ile farklı bir dalga başlatacağını gösteriyor. Pandeminin bitişini ilan etmek başlamasını ilan etmekten çok daha güçtür. Bittiğini söyleyebilmek için sürecin hayretten göz kapaklarımızı yerinden oynatacağı sürprizlere gebe olmaması gerekir. Ben, Türkiye etkili bir aşılama stratejisi geliştirmezken tüm önlemleri kaldırdığında, geçirdiğimiz bir önceki fırtınanın yarattığı “toplumsal geri çekilme” ve “hastalık bağışıklığı” nedeniyle bir süre yatışmış gibi görüneceğini, bunun salgının bitişine yorulamayacağını söylemiştim. Dokuz yüz gündür izlediğimiz salgını, vicdanlı, sağduyulu biçimde izleyen herkes gibi ben de MÜSTERİH olamıyordum.

ERKEN REHAVETE KAPILMAK

Nisan 2022’de maske, test gibi önlemler kaldırılırken, “salgın bitti dağılalım” diye destekleyen bilimsel unvanlı kişiler de benim göz kapaklarımı hayretten tavana fırlatmıştır. Aslında daha 2022 başında bulunup paylaştığım şu öngörümü kendim de unutmuş olmalıyım. “Salgın toplumsal ve yönetsel süreçler bakımından bir başarısızlık abidesi olarak sürdürülebilir durumda değildir, bu nedenle politik olarak bitirilecek, bazı bilim insanları da bu mektuba kenar süsü çizecektir.”

Diyorum ya kendi naif ama yersiz iyimserliğimden çok sıkılmış vaziyetteyim. Yerkürenin üzerinde tepinenlerin kulağımda eko yapan gürültüleri arasında ve tüm radarlar kapalıyken, önümüzdeki mevsime dair ilk söyleyeceğim hiç MÜSTERİH olmadığımdır. Neden MÜSTERİH olamadığıma gelince; bu erken dalga, bu hareketlilik ve başlangıçta yaptığımız aşıların her varyantta azalan etkisini denkleme konulduğunda, virüsün hareketliliğinin süreceğini, sonbaharda maske, aşı, test tedarik sıkıntıları ve etkisi yüksek bir dalga olacağını öngörmek yalnızca bir tahmin değil kuvvetli bir ihtimaldir.