Daha kapsamlı bir değerlendirmeyi önümüzdeki haftalarda yapmak üzere Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin ekonomik boyutu üzerine ilk izlenimler:

Öncelikle Saray’ın, RTE’nin kullanımındaki köşk ve yalıların halkın kullanımına açılması, Türkiye Varlık Fonu’nun kapatılması, Strateji ve Planlama Teşkilatı kurulması, TBMM’de “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” oluşturulması, bütçe hakkının tanınması, kesin hesap komisyonunun çalıştırılması, Kamu Özel İşbirliği projelerinden oluşan zararların geri tahsil edilmesi gibi sembolik adımlar önemli. Saray rejiminin geride bırakılacağına ilişkin topluma net bir mesaj veriliyor.

Öte yandan Merkez Bankası bağımsızlığının vurgulanması, bütçede Mali Kural uygulamasının hayata geçmesi, dalgalı kur sistemine aykırı uygulamalara son verilmesi gibi ifadeler 6’lı Masa devrinde de neoliberalizme özgü piyasacı zihniyetin devam ettirileceğini gösteriyor.

Belki de hepsinden daha önemlisi, ülkede iyice bozulan gelir ve servet dağılımını düzeltecek, milli gelir içerisindeki payı giderek düşen emek gelirlerini artıracak, işsizliğin tek haneli oranlara indirilmesi vaadi dışında çalışma saatlerinin kısaltılması ve mevcut işlerin paylaştırılması doğrultusunda adımlar atacak bir irade görünmüyor. Sosyal politikalarda çocuklara ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği verilmesi gibi anlamlı adımlar içerse de, CHP’nin aile destek sigortası planının dahi rafa kaldırılması dikkat çekiyor. Emek kesimi lehine sosyal programların yaygınlaştırılacağı bir atılım görünmüyor.

Makro ekonomide telaffuz edilen iddialı hedeflerin ise yakalanması kuşkulu, eğer bu başarılsa dahi bunun istenir olup olmadığı tartışmalı. Örneğin, enflasyonun iki yıl içerisinde tek haneye indirilmesi hem zor görünüyor, hem de böyle hızlı bir inişin, tansiyonun ani düşüşü gibi bünyeye zararları olabilir. Böyle bir durumda tüm kredi borçluları büyük bir maliyete katlanmak zorunda kalır, rantiye mevduat sahipleri ise çok yüksek reel faiz kazanır. Beş yılın sonunda 600 milyar dolar seviyesinde ihracat ise, kısa sürede üretimin dönüşümü, eğitim sisteminin rehabilitasyonu başarılıp, bunun mal ve hizmet satışlarına yansıması zor olduğu için gerçekçi görünmüyor. Diyelim bu TL’nin değer yitirmesi “rekabetçi kur” ile başarıldı. O zaman da beş yılın sonunda dolar cinsinden kişi başına milli gelirimizin en az iki katına çıkarılması hedefi tutturulamaz. Hatırlanırsa dolar cinsiden yüksek kişi başına gelir rakamları TL’nin değerli olduğu yıllarda gözlemlenmişti.

Kur Korumalı Mevduat hesabı açılmasını durduracak, mevcut hesapları vade sonunda kapatacağız vaadi genelde isabetli. Ancak bu durumda KKM’den çıkanların dövize yönelmesi nasıl engellenecek ? Eğer umut edildiği gibi yabancı sermaye girişleriyle TL’nin reel değerlemesi süreci başlar, dövizin cazibesi azalırsa, bu kez de ihracatta rekabet gücü kaybedilir, cari açık sorunu baş gösterir.

Aslında 6’lı Masa merkez eğilimli, burjuva demokratik düzeni restore etmeye yönelik bir birliktelik. O nedenle kendi misyonu dışında fazla iyimser beklentiler içine girmemek gerekiyor. Bu İslami baskı rejimini bir an önce geride bırakmak için 14 Mayıs’ta en geniş bir birlikteliğin gereğini unutmadan; bu metin bizlere emekten, soldan, kamuculuktan yana ekonomi politikası önerilerimizi bütünlüklü bir biçimde topluma sunma ve bu doğrultuda halkı örgütleme sorumluluğumuz bulunduğunu hatırlatıyor.