Antik Yunan’da mutsuzluk ahlaksızlıktı. Mutlu olmanın en kestirme yolu ise erdemli olmak ve erdemli olmayı sağlayacak bilgiye erişmekti. Erdemli olmak iyi bir toplum için çaba sarf etmek ve bilgelik sevdası demekti. Bugün, post-modern çağdaysa, bilmek yalnızca pratik faydası varsa bir değer olarak görülüyor. Bilmek, her türlü ilişkiyi yeni baştan kurabilme kuvvetine sahip olan paraya dönüştürülebilecek […]

Antik Yunan’da mutsuzluk ahlaksızlıktı. Mutlu olmanın en kestirme yolu ise erdemli olmak ve erdemli olmayı sağlayacak bilgiye erişmekti. Erdemli olmak iyi bir toplum için çaba sarf etmek ve bilgelik sevdası demekti. Bugün, post-modern çağdaysa, bilmek yalnızca pratik faydası varsa bir değer olarak görülüyor. Bilmek, her türlü ilişkiyi yeni baştan kurabilme kuvvetine sahip olan paraya dönüştürülebilecek bir şeyse el üstünde tutuluyor. Dolayısıyla “para” -bilgiye de değer kazandıran bir şey olarak- mutluluğun yeni ve tek sahibi olma yolunda hızla ilerliyor.

Modern insan mutlu olması gerektiğine inanmış hatta inandırılmış. Mutluluğun erişilebilecek bir hedef olduğu yanılsamasının dışında, mutluluk tasavvurlarının iktidar ağı tarafından nasıl üretilip servis edildiği konusunda en ufak bir fikre sahip değil. Mutluluk bir fetişizm halini almış durumda. Bireyin mutlu olmak için harcadığı çabanın kendisinin bile iç ve dış çatışma yarattığını görmezden gelerek bir yol izlemesi gerektiği dikte ediliyor. Bunun için reklamlar, yayınlar, kitaplar, reçeteler var. Ancak, dikkatli bakıldığında, bütün mutluluk tasarımlarının merkezinde, çeperinde ya da çevresinde öyle ya da böyle para ve -dolayısıyla- sınıfsal ilişkiler bulunmakta.

Mutsuz olmak, melankoli ve depresyon çağımızın en sağlıksız durumları olarak kodlanıyor. Bütün sistem mutlu olmanın, eğer mutlu olamıyorsanız mutsuz olmamanın yollarını sürekli hatırlatıyor. Ebedi bir huzur ve mutluluk fetişizmi her yanımızı kuşatıyor. AVM’ler, tatil köyleri vb. sizi mutlu etmek için dizayn edilmişler. İnsan ilişkilerini eğer sizi huzursuz ediyorsa kolayca yakıp yıkmanız üzerine birçok “yaşam koçu” telkinde bulunuyor. İnsanı mutsuz yapan asıl nedenlerin ortadan kaldırılması için ileri sürülenler politik ve ideolojik olarak kodlanıp tu-kaka ilan edilirken, tatil sepetleri girilen her internet sitesinde karşınıza çıkıyor.

Tatil, yeme-içme ve dinlenme üzerine kurulu iş-dışı yaşam mutlu olmanın tek yolu olarak dayatılıyor. Yılda beş günlük bir tatil, bütün bir yıl boyunca kırarak, dökerek, didinip uğraşarak çalışmanın büyük ödülü olarak allanıp pullanıyor -Eğer Antik Dünya’daki bir Atina yurttaşına bu tür bir yaşam önerseydiniz muhtemelen kendisine yaptığınız hakaret nedeniyle türlü cezaya maruz kalabilirdiniz- Modern dünya köleliğin iyileştirilmiş hallerini insanlara dayatırken, önce insanları yoksun bırakıyor sonra da yoksun kıldığı şeylere ulaşmak için çabalamaları gerektiğini pompalayarak sahte özgürlük ve mutluluk alanları yaratıyor.

Antik Yunan’da boş zaman yaratmak mutluluk ve erdeme ulaşmak için çok önemliydi ve insanın erdemli olabilmesi için gereken bilgiye erişebilmesi için de zorunluydu. Bugün de durum nitelik olarak farklı olsa da nicelik olarak çok farklı değil. “Boş zaman” insanın mutlu olabilmesinin en etkin yollarından birisi. Ancak onu sağlayabilmek için ihtiyaç duyulan şey: Para. İş hayatında, çoğu alanda ve sektörde, değer üretmenin söz konusu olmadığı bir dönemdeyiz. Çoğumuz aslında çalışmıyoruz. İşimizin başındayken başkalarının boş zamanlarını yaratıyoruz. Böyle bir sistemde çalışanlar için “boş zaman” dediğimiz şey yalnızca yorgunluğun atıldığı bir zaman dilimi oluyor. Bunun çalışanlar için mutluluk kaynağı olmasıysa olanaksız. Para tek efendi olarak mutluluğun üretildiği zaman dilimlerini sınıfsal olarak belirliyor ve dağıtıyor.

Modern köleler ise tefekküre dalmış gibi, bütün ömürleri boyunca çalışıp, yalnızca çalışıp, başkalarının boş zamanlarını üretirken, kendileri de dinlenmek için tatil adı verilmiş şeye gidiyor. Yaşam koçları insanın farkındalığını azaltmak için elinden geleni yapıyor. İnsanın farkında olup huzursuzlanması, huzursuzluk duyup yaşadıkları toplumu değiştirmek istemeleri onları deli ediyor. Sistem mutsuzluk üretip, mutluluğu aratmak için elinden geleni yapıyor, hem mutsuzluktan hem mutluluktan kazanıyor. Mutsuz olmanın yolları mutlu olmaya çalışmaktan geçiyor.