Hayalet Müzik’te yer alan, çok değerli on yazarın kaleminden dökülen öyküler, insanın hayal ettiği, hayalini gerçekleştirdiği ve kendi hayalinden korktuğu, en azından tedirgin olduğu bir dünyayı dışımıza değil, basbayağı içimize yansıtıyor

Müziğin korkutucu öykülerini bir araya getirdik

Mehmet UTKU ŞENTÜRK

Gazeteci ve yazar Özlem Ertan ‘Hayalet Müzik’ isimli öykü derlemesini Artemis Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturdu. Özlem Ertan ile yazma serüveni, ‹Hayalet Müzik’i, bu söyleşiyi yaptığımız sırasında yeni bitirdiği ve yakında baskıya girecek son romanını konuştuk.

Yıllardır sizi gazeteci kimliğinizle tanıyoruz ama son dönemde edebiyata da yöneldiniz. Yazma serüveniniz nasıl başladı?

Aslında edebiyat gazetecilikten çok önce vardı hayatımda. Ortaokul yıllarımda şiir ve kısa öyküler yazardım. Sonraki yıllarda da bunu sürdürdüm. Lisedeyken Mehmet Özgürce isminde bir edebiyat öğretmenim vardı. Hiç unutmuyorum, bir keresinde bana “Siz yazarsınız” demişti. Bendeki edebiyat tutkusunu ilk keşfeden ve beni daha çok yazmaya yönlendiren insanlardan biri olmuştur edebiyat öğretmenim. Gazeteciliğe merak sarmamda da yazmayı çok sevmem etkili oldu. İlk romanım ‘Âşık Kadınlar Denizhanesi’ 2015’te, ikinci romanım ‘Benim Güzel Ölülerim’ ise 2017’de İthaki Yayınları’ndan çıktı. Her iki romanımı da bilfiil gazetecilik yaparken tamamladım. Sabah 07.00’de gazeteye gider, mesai başlayıncaya kadar yazardım.

Daha önce ‘Aşkın Karanlık Yüzü’ ve ‘Karanlık Yılbaşı Öyküleri’ gibi yine korku temalı öykü seçkilerinin içinde yer aldınız. Korku edebiyatına ilginiz nasıl oluştu?

İyi bir korku okuru olduğumu söyleyebilirim. Edgar Allan Poe, Howard Phillips Lovecraft, Shirley Jackson, Stephen King en sevdiğim yazarların başında geliyor. Korku, edebiyatçıya geniş alan sağlayan bir tür. Zira her insanın karanlık bir yanı ve çeşitli korkuları var. Genel kanının aksine, korku denince sadece doğaüstü olaylar gelmemeli akla. Yalnızlık korkusu, parasız kalma korkusu, ölüm korkusu, özgürlüğünü kaybetme korkusu… Bunların hepsi insan doğasıyla ilgili. İki romanım da doğaüstü öğeler barındıran ve karanlık yanları olan kitaplardı. Ancak son iki yılda korku edebiyatına biraz daha yaklaştığımı söyleyebilirim. Bunda kısa aralıklarla çıkan üç tane korku temalı antolojide öykü yazarı olarak yer almamın etkisi büyük.

’Hayalet Müzik’ten bahseder misiniz? Müzik temalı korku öyküleri yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Uzun zamandır gazetelerde, dergilerde müzik yazarlığı yapıyorum. Çok iyi bir klasik müzik ve opera dinleyicisiyim. Korku edebiyatıyla da iç içeyim. Bu iki ilgi alanımı bir proje kapsamında birleştirmek istedim.

Kitaptaki öykülere ilham veren eserler ve bestecilerden birkaç örnek isim vermenizi istesek?

Kitaptaki 10 öykü de birbirinden farklı müzik türlerini ve eserlerini barındırıyor. Benim öyküm ‘Gece Gelen’de Klasik Müzik ve Opera ön planda. Öykümü kurgularken Wagner, Verdi, Çaykovski gibi bestecilerin eserlerini ve Hitit ritüellerini kullandım. Zeynep Çolakoğlu’nun öyküsünde Metal müzik parçaları, Mehmet Berk Yaltırık’ın öyküsünde hem Karadeniz kemençesi hem de Paganini var. Uğur Kılınç, Aşkın Zengin Akkuş ve Murat S. Dural’ın hikâyeleri ilhamını Klasik Müzik eserlerinden alıyor. Murat Baykan’ın hikâyesinde Rock müzik, Nurgül Çelebi’ninkinde ‹Notre Dame de Paris’ müzikali, Hakan Balcı’nın öyküsünde ‘Çökertme’ türküsü, Funda Özlem Şeran’ın kurgusunda ise Seyyan Hanım’ın ‘Çapkın’ tangosu duyuluyor.

Kitabın oluşum sürecinde yazarları nasıl belirlediniz, bağlantıları nasıl kurdunuz?

Kitaba öyküleriyle katılan yazar arkadaşlarımın hemen hemen hepsiyle daha önce başka korku antolojilerinde bir araya gelmiştik. Bir buluşmamızda, arkadaşlarıma müzik temalı korku öykülerden oluşan bir kitap hazırlamayı önerdim. Onlar da heyecanıma ortak oldular. Müzikle yakın ilişki içinde olduğunu bildiğim korku ve fantazya yazarlarını buluşturmaya özen gösterdim.

’Hayalet Müzik’te sizin de bir öykünüz var; ‘Gece Gelen’. Biraz öykünüzden de bahseder misiniz?

‘Gece Gelen’, 1980 darbesinin sonrasında, İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde geçiyor. Eşinin hapishanede işkenceyle öldürülmesinden sonra yalnız kalıp bebeğiyle birlikte aile evine dönen bir kadının müzikle iç içe geçen gerilimli öyküsünü anlattım. Öyküde müzikle hayata tutunmaya çalışan kahramanın iç dünyasına ve korkularına inerken, Hitit müzik kültürünü ve ritüellerini de aktardım. Hititler ile 1980 sonrası Kemalpaşasını nasıl bağdaştırdığımı merak eden okurlar bunun cevabını ‘Gece Gelen’in satırları arasında bulabilirler.

Yeni öykü ya da roman çalışmaları var mı?

Evet, var. Üçüncü romanımı kısa önce tamamladım. İstanbul’da ve günümüzde geçen, ama mitolojiyle antik çağ kültürünün de ön planda olduğu, Gotik Edebiyatın olanaklarını kullandığım bir roman oldu. En kısa zamanda okurlarla buluşacağını umuyorum. Bunun yanında her ay internet üzerinden yayınlanan Lemur Dergi için öykü yazmayı da sürdürüyorum.

Kitapla ilgili olarak nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

‘Hayalet Müzik’le ilgili çok güzel dönüşler alıyoruz. Öykülerde bahsi geçen müzik eserleri ve besteciler hakkındaki dipnotların da ilgiyle okunduğunu görmekten mutluyum. Dipnotları hazırlarken de çok keyif aldım. ‘Hayalet Müzik’ benim müzik ve öykü yazarı kimliklerimi birleştirebildiğim bir çalışma oldu. Bu arada kitabın yazarlarından Zeynep Çolakoğlu, ‘Hayalet Müzik’te adı anılan tüm müzik eserlerini bir playlist’te topladı. YouTube’da ya da Spotify’da ‘Hayalet Müzik’ adıyla aradığınızda, müzik listesi karşınıza çıkacak ve parçaları dinleyebileceksiniz.