Bugün de sıra albümlerde. Beş tane rock diyelim, cüreti ve trajedisiyle. Beş tane de caz albümü ki içlerinde iki tanesi de Grammy ödüllü. Sevdiğiniz müzisyenler vardır diye umuyorum

►The Cranberries- In The End

Cranberries’in albümü In the End, 62’nci Yıllık GRAMMY Ödülleri’ne (2019) En İyi Rock Albümü dalında aday olmuştu. Cranberries’i severiz, en çok da solistleri Dolores O’Riordan’ı. Ne yazık ki o da bu yıl içkili girdiği banyo küvetinde boğulup öldü. Hem ülkesi İrlanda’da, hem bütün dünyada 1990’lardan beri tanınan bir şarkıcıydı. Ona ‘In the End’ ile veda ediyoruz. Rock’ta trajedilerin sonu gelmez.

►Jeremy Pelt- Jeremy Pelt The Artist

Trompetçi Jeremy Pelt her yıl bir albüm çıkartır ve hepsi dinlenmeye değer albümlerdir. Bu ise, kaçırılmaması gereken bir albüm. İlk yarısında Auguste Rodin’in heykellerinin esin verdiği beş-parçalık bir süit var. Grup ise Victor Gould (piyano), Frank LoCrasto (klavye), Chien Chien Lu (vibrafon), Vicente Archer (bas), Allan Mednard (davul) ve Ismel Wignall’den (vurmaçalgı) oluşuyor. Her şeye hâkim bir grup. Pelt’in trompeti ise bir kez daha hayranlık uyandırıyor. Gerçekten güzel, maceracı ama dostça bir müzik.

►Billie Eilish- When We All Fall Asleep, Where Do We Go?

Yılın sürpriz kızı, 17 yaşındaki Billie Eilish’in ilk albümü, Yılın Albümü dahil üç GRAMMY aldı. Yapımcısı olan ağabeyi Finneas O’Connell, bazı şarkı sözlerini de onunla birlikte yazdı. Bir eleştirmen, “Sound’u hiper-modern, ama aynı zamanda klasik duygusu uyandırıyor” demiş. ‘Bad Guy’da ise bir kötü karakter karikatürü olarak konuşuyor: “Ben bir annenin-kalbini-kır tipiyim, kız-arkadaşını-çıldırt tipiyim, babanı-baştan çıkarabilirim tipiyim.”

►Iiro Rantala, Lars Danielsson, Peter Erskine- How Long Is Now?

Finlandiyalı piyanist Iiro Rantala, İsveçli basçı Lars Danielsson (icabında çello da çalar) ve Amerikalı davulcu Peter Erskine (Hatırladınız mı? Weather Report) 13 şarkılık bir albüm yapmış. Erskine, ki her davulcuyla aşık atabilir, kendini pek zorlamıyor. Danielsson kontrbasta yıldız gibi parlıyor. Özellikle Taksim By Night’a dikkatinizi çekeriz. Parçaların çoğunu besteleyen Rantala (Bach’ın da bir katkısı var), ne kadar güçlü, ritmik bir piyanist olduğunu gösteriyor. Sabah dinleyin ki güne ümitle başlayın.

►Lana Del Rey- Norman Fucking Rockwell

Bir eleştirmen Del Rey’in son albümü için, “Bildiğimiz Amerika’nın tarihi tekrar yazılırken geldi” diyor. Norman Percevel Rockwell de eserlerinde ülkenin kültürünü yansıtan ve tam elli yıl Saturday Evening Post’a günlük hayat kapakları çizen bir ressam ve illüstratördü. Lana ise Amerikan efsanelerini hem yeniden canlandırıyor, hem de teşhir ediyor. Birisi onun müziğine poptan ziyade “psikolojik müzik girişimi” demişti.

►Nick Cave & the Bad Seeds- Ghosteen

Her anne-baba, çocuğu kendisinden çok yaşasın ister. İkiz oğullarından birini, Arthur’u 15 yaşındayken merak sonucu ilk LSD deneyişinde kaybeden Nick Cave, onun Brighton’da yardan aşağı düşüp ölmesinden bu yana yaptığı ilk albüm Ghosteen‘de kalbini açıyor, acısını ortaya döküyor. Şarkıda “Çocuk kovasını ve küreğini düşürdü / Ve güneşe tırmandı” diye mırıldanıyor. Bu onun 35 yılda Bad Seeds’le kaydettiği başka hiçbir albüme benzemiyor. Cave bizden, büyük sevgisine ve acısı dinmeyen kaybına tanık olmamızı istiyor.

►Bill Frisell- Harmony

Albümün adı her şeyi anlatıyor. Müzikte armoni, ruhu uyum, toplulukta uyum. Frisell’in ilk Blue Note albümünde onun Amerikan folk müziği ile Great American Songbook dediğimiz şeye olan sevgisini ifade etmiş. Cazın en büyük gitaristlerinden biri olan Frisell’e, gitar ve basta Luke Bergman, çello ve vokalde Hank Roberts ve vokalde Petra Haden eşlik ediyor. Caz ve country miraslarını şahsında birleştiren Petra Haden’ın varlığı çok önemli. Bu sayede Hard Times gibi country klasiklerinden Strayhorn’un Lush Life’ına rahatlıkla geçiyorlar.

►Angel Olsen- All Mirrors

Beş yıl önce onu İKSV Salon’da dinlemiştik. Bu yıl Zorlu PSM, 4’üncü Caz Festivali’ne gelme ihtimali var. İKSV sahnesine o zamanki albümü ‘Burn Your Fire For No Witness’ ile çıkmıştı. Bu sefer nasipse son albümü ‘All Mirrors’ı dinleyeceğiz. Eski bir sevgilinin ardından yazılmış gibi. Peki, Olsen’in bu durumlarda “Benim için mi yazdın?” diyen sevgilisi olmuş mu? “Aa tabii” diyor. “Bir sanatçıyla çıkmaya cesaret ettinizse onun sanatının bir parçası olmayı göze alın.”

►Brad Mehldau- Finding Gabriel

Pazartesi akşamı konserine gitmiş kadar olduk. Mezzo’da çaldı uzun uzun. Brad Mehldau son yıllarda epeyce İncil okumuş. Başmelek Cebrail’in Danyal Peygamber’e gelişinde dedikleri de dikkatini çekmiş. Marifet, bu gürültüde başmeleğin dediklerini dinleyip bu tımarhaneyi anlamada. Ancak peygamber doğruyu söylese de kimse ona inanmıyor, çünkü bütün haberler asparagas, hangi tarafta olursanız olun. Finding Gabriel, emsalsiz Mehldau’ya En İyi Enstrümental Caz Albümü Grammy’sini getirdi.

►Chick Corea & The Spanish Heart Band- Antidote

Meslek hayatı boyunca Chick Corea defalarca ‘Spanish Heart/İspanyol Kalbi’ dediği şeye döndü, yani kimselere benzemeyen sound’unu oluşturan İspanyol, Latin ve Flamenko geleneklerine. Yepyeni Spanish Heart Band’i ile ve İspanya, Küba, Venezuela ve A.B.D.’den müzisyenlerin desteğiyle bir kez daha kendi müzik mirasının Latin yanını yokluyor. Ve Antônio Carlos Jobim, Paco de Lucía ve Igor Stravinsky’yi müzikleriyle anıyor.