1991 yılı müzik açısından en üretken yıllardan biriydi. Artık efsane haline gelmiş pek çok müzisyen bu yıl kült denilebilecek sayısız albüm çıkardı. Ve her biri hâlâ her yerde çalmaya devam ediyor.

Müzik açısından kıymetli bir yıl: 1991

Ali Murat Akdemir

1991 senesi çıkan albümler açısından epey kıymetli bir yıldı. Kimlerin albümü çıkmadı ki o sene? Pearl Jam, Soundgarden. Nirvana, R.E.M, U2, Primal Scream, Red Hot Chili Peppers, Massive Attack, Blur, Temple of the Dog ve daha nicesi.

Pearl Jam - Ten

Ten, Pearl Jam'in ilk albümü. Klasik rock etkisinin bir hayli hissedildiği albüm hayli yüksek ve güçlü Once şarkısı ile açılır. Once'ı takip eden Even Flow, Pearl Jam'in Ten'den yayınladığı ilk single'dır. Grubun canlı olarak en çok çaldığı şarkı unvanını elinde bulunduran Even Flow'u takip eden Alive ise kuşkusuz ki grunge'ın hatta rock müziğin marşlarından bir tanesidir.

Şarkının sözleri Eddie Vedder'ın aile dramını yansıtsa da yıllar içinde sözler dinleyiciler için çok daha farklı anlamlar kazanmıştır. Sonrasında gelen Why Go ise Dave Krusen'in snare yürüyüşünü takiben Jeff Ament'in 12 telli Hammer bass'ı ile harika bir introya sahiptir. Bu harika bass sound'unu şarkının geri kalan kısmında da epeyce hissederiz. Ve Black... Bir nesli hüzne boğan, boğmaya da devam eden ağıt nitelinde çok naif ve kişisel bir şarkıdır. Black sonrasında gelen Jeremy ise okulda zorbalığa uğrayıp yalnızlık içinde intihar eden Jeremy adlı bir çocuğun gerçek hikâyesine dayanır. Pek çok insanın elektrikli gitar introsu zannettiği introyu Jeff Ament yine 12 telli bassı ile çalar. Bu şarkı sonrasında Eddie Vedder'ın sörf tahtasında yazdım dediği Oceans gelir. Oceans'ı albümün en zıpır ve punk şarkısı Porch takip ederken, albümün gizli yıldızı Garden ise Porch sonrası bize nefes aldırır. Son iki şarkı ise Deep ve Release'dir. Release'in mükemmel bir açılış şarkısı olması ve grubun bu şarkıyı albümün sonuna koyması da hayli ironiktir.

Ten, Pearl Jam'in ticari açıdan hâlâ en başarılı albümü. Pearl Jam'i Amerika'nın hatta dünyanın en güçlü gruplarından biri yaptığı aşikâr ancak Pearl Jam bu başarıdan memnun olmayıp sonraki 30 yılda başarılı olmamak için elinden gelen her şeyi yaptı. Klip çıkarmadı, röportaj vermekten kaçındı, ticketmaster ile davalık oldu ancak tüm bunlara rağmen "Ten hâlâ hayatta"

Soundgarden -Badmotorfinger

Badmotorfinger, hiç kuşkusuz ki Soundgarden için bir dönüm noktasıydı. Kurulduğu 1984'ten albümün çıktığı zamana dek evrimleşen grup, bass gitarist Ben Shepherd'ın gruba dahil olmasıyla çok daha yaratıcı, kompleks ve deneysel bir sound ile karşımıza çıktı. Led Zeppelin ve Black Sabbath etkisindeki ağır gitar riffleriyle heavy metal olarak sınıflandırabileceğimiz Badmotorfinger'da, grubun ilk iki albümünde de sıkça rastladığımız punk ve saykodelik öğeleri hissetmek mümkün. Örneğin, Face Pollution şarkısı koşarak çalınan ve punk etkisinin yoğun şekilde hissedildiği bir şarkı. Searching with My Good Eye Closed ise grubun saykodelik köklerini kaybetmediğinin kanıtı. Öte yandan açılış şarkısı Rusty Cage'te Kim Thayil'in Wah pedalını kullanış tarzı, müthiş bir bass partisyonuna sahip. Slaves and Bulldozers, Chris Cornell'in güçlü sesini sonuna kadar hissettiğimiz Outshined, albümün ne kadar harika olduğunu bize hatırlatır. Yayımlanan üç single'dan ilki olan Jesus Christ Pose ise insanı sanki bir aksiyon filminin araba takip sahnesinde hissettirir. Harika bir introya sahip bu şarkı çok tanıdık olduğumuz din sömürüsüne bir eleştiri niteliğindedir. Albümün bir diğer satirik şarkısı ise son parça New Damage'tir. Grup bu şarkıda Amerikan Cumhuriyetçi kanadı eleştirir. 12 şarkıdan oluşan Badmotorfinger, kendisiyle hemen hemen aynı anda yayımlanan Ten ve Nevermind ile beraber grunge'ı tüm dünyaya duyurdu. Bu iki albümün dolayısıyla Pearl Jam ve Nirvana'nın gölgesinde kalsa da grunge'ın baştan sona gelişiminde en etkili grup hep Soundgarden'dı. Badmotorfinger da Superunknown çıkana kadar Soundgarden'ın en etkili albümüydü.

Nirvana - Nevermind

Albümlerin kültürel etkileri üzerine bir çalışma yapılsa, Nevermind kullanılacak ilk kaynaktan biri olabilir. Bir neslin oduncu gömleği ve salaş hırkalarla gezmesinin nedenidir Nirvana. Onları kültürel bir ikon haline getiren ise hiç kuşkusuz ki Nevermind'tır.

Basit olmak bazen çok da kötü bir şey değildir. Nirvana, Nevermind ile Amerika'yı yeniden keşfetmedi. Yüksek frekanslı, agresif pop-punk Nirvana'nın icadı da değildi. Birkaç akor üstüne yapılan şarkılar daha önce de vardı. Ancak bazen bir riff ve sözler sizi Elvis'in ya da Michael Jackson'ın yanında anılan bir ikon haline getirebiliyor. Nirvana ve Kurt Cobain bunu yaptı. Smells Like Teen Spirit gibi bir şarkı yaptı ve istemeden de olsa bir neslin sesi haline geldi. Albümün etki alanından bahsetmeye lüzum yok. Eğer en çok coverlanan şarkılar listesi yapacak olsaydık Smells Like Teen Spirit, Lithium ya da Come As You Are'ı bu listede en yukarılara koymamız gerekirdi. Bu şarkılar o kadar büyük hit oldu ki albümdeki Breed gibi pür punk bir şarkının hakkı hiçbir zaman verilmedi. Hatta Something in the Way'deki müthiş yaylılar bile pek konuşulmadı. In Bloom'a ise özel bir parantez açmak gerekiyor. Şarkının sözlerindeki "şarkı söylemeyi ve silahını ateşlemeyi sever" kısmı bir hayli dramatiktir zira bu Kurt Cobain'in sonudur.

R.E.M - Out of Time

18 milyon kopyadan fazla satarak R.E.M'in en başarılı çalışması olan Out of Time, grubun 7. stüdyo albümüdür. Albümün ilk single'ı Losing My Religion'ın çıkışıyla beraber grup uzun süre listelerde birinci sırada kalmıştır. Out of Time tuhaf bir şekilde funk bir şarkı olan Radio Song ile açılır. Gitarist Peter Buck'ın mandolini ile çaldığı Losing My Religion ve Half a World Away'de folk ezgileri hissedilse de albümün genel sound'u pop-rock'tır. Bass gitarist Mike Mills'ın vokalini ilk kez duyduğumuz Near Wild Heaven ve Texarkana şarkıları dışında kalan 9 şarkıda vokaller alıştığımız üzere Michael Stipe'a aittir. Stipe'a Radio Song'un rap kısmında KRS-One, Shiny Happy People'da ise Kate Piersen eşlik eder. 11 şarkıdan oluşan ve pop-rock türünün en iyi albümlerinden biri olan Out of Time'ın etkisi 30 yıldır hiç azalmadı.

U2 - Achtung Baby

U2, 80'lerde çıkardığı albümlerle çok başarılı oldu. Özellikle 1987'deki The Joshua Tree, grubun ününe ün kattı. 90'lara geldiğimizde ise U2, sound'unu baştan aşağı yenileyerek modern dünyaya merhaba dedi. Hiç olmadığı kadar duygusal, içe kapanık, biraz da karanlık yeni U2, distorte bir gitar sesiyle Achtung Baby'i açar. Albümün genelinde de hiç olmadığı kadar distorte bir U2 görürüz. Tartışmaya açıktır ancak Achtung Baby, U2 külliyatının en farklı, en cesur ve en iyi albümüdür.

Temple of the Dog - Temple of the Dog

1990'ın ilkbaharında, Mother Love Bone'un vokali Andrew Wood aşırı doz uyuşturucudan hayata gözlerini yumar. Bu ani ölümü sonrası Soundgarden'ın vokali ve Wood'un ev arkadaşı Chris Cornell derinden sarsılır. Cornell, şu andaki tüm Pearl Jam üyelerini toplar ve Wood'a saygı niteliğindeki bu albümü yapar.

Primal Scream - Screamadelica

Genre'lara sığmayan, ilk kez dinliyorsanız ne olduğunu anlamak için epey uğraşacağınız bir albüm. Prodüktörün bir albümün sound'unu nasıl şekillendirebileceğinin kanıtı. Aslında burada prodüktörlerin demek daha doğru çünkü Primal Scream bu albümde birden fazla prodüktör ile çalıştı. Geçen sene kaybettiğimiz DJ-prodüktör Andrew Weatherall ise albüm üzerinde Primal Scream ile beraber en etkili kişiydi. Pop, rock, saykodelik, dans, dub, tekno, acid house... Hepsinin birleşimi harika bir albüm.

Massive Attack -Blue Lines

Trip-Hop'un doğuşu... Amerikan ve İngiliz kültürünün kaynaşması... Başka bir deyişle R&B, dub, dans ve hip hop'un Bristol kültürüyle etkileşimi. Albümün içinde o kadar çok ses var ki bu kültürel alaşımı sürekli hissediyorsunuz.

Red Hot Chili Peppers -Blood Sugar Sex Magik

Bir önceki albümleri Mother's Milk ile gruba eklenen Chad Smith ve John Frusciante'nin etkisinin tam anlamıyla hissedildiği RHCP'nin en olgun albümü. Tartışmaya açık ama en iyi RHCP albümü bile olabilir.

Blur - Leisure

Blur'ün ilk albümü. Brit Pop'un ilk temsilcilerinden The Stone Roses etkisinin hayli hissedildiği Leisure, Blur'ün en iyi işlerinden biri değil belki ancak Blur'ü bizle tanıştırdığı için burada olmayı hak ediyor.

Bunlar dışında Guns N' Roses-Use Your Illusion, Pixies-Trompe Le Monde, Metallica-Black, Primus-Sailing the Seas of Cheese, Mudhoney-Every Good Boy Deserves Fudge, Smashing Pumpkins-Gish, Dinosaur Jr.-Green Mind, Fugazi-Steady Diet of Nothing, My Bloody Valantine-Loveless, Talk Talk-Laughing Stock ve Public Enemy-The Enemy Strikes Back gibi albümler de 1991 yılında çıktı. Hepsinin 30. yaşı kutlu olsun!