Müziğin ayıplanabildiği nadir kültürlerden birinde yaşıyor olsak da, bu tuhaf baskıya rağmen sesini kısmayan festivaller içimizi rahatlatıyor. Onlardan biri, Zeytinli Rock Festivali bu hafta gerçekleşecek

Müzik de festivaller de susturulamaz

2007’nin –bugünküne nazaran çok daha- serin bir Ağustos akşamında, İstanbul’dan Edremit’e, daha doğrusu Zeytinli’ye doğru yola çıkıyoruz. Rolling Stone’da editörlük yaptığım o yıllarda bir taraftan da dönemin büyük takdir toplayan grubu Sakin’in menajerliğini sürdürüyorum. Zeytinli Rock Festivali’ndeki konserimize gitmek için, Cameron Crowe’un Almost Famous’undakine benzer bir turne otobüsüne doluşuyoruz. Ya da abartmayayım, bizimkisi minibüsün biraz daha hallicesi. Ama içerideki hissiyat Almost Famous’takini aratmıyor. Bizimle birlikte, aynı plak şirketinde ‘kader yolcusu’ olduğumuz Gren de seyahat ediyor. mor ve ötesi’nin plak şirketi Rakun o yıllarda muhtelif türlerde müzikle iştigal olan, özellikle -yeni- isimleri bünyesine katmaya başlamıştı. Sakin ve Gren de bunlardan ikisiydi. Bu güzel ekiple, bazen bize göre derin mevzularda ciddileştiğimiz, bazen de kahkahalar attığımız uzun bir yolculuk yapmıştık. Sohbetimizin muhteviyatını tam olarak hatırlamasam da, yolculuğun bende bıraktığı o güzel tadı anımsıyorum.

Müzik, yeryüzünü güzelleştiren en özel şeylerden biriydi. Sadece müzisyenlerin kendisi için değil, o müziği dinleyen insanlar için de her şeyi daha özel yapıyordu müzik. Zeytinli’ye müzik icra etmek için gidenle, icra edileni dinlemek için giden arasında hissiyat açısından anormal bir fark yoktu aslında. Sahnenin üstündekiler de, önündekiler de müziği bir paylaşma aracı olarak görüyorlardı. Mutluluğu, acıyı, sevinci, hüznü, binlerce farklı hissi ve pek tabii düşünceyi de paylaşıyordu insanlar müzikle. O uzun minibüs yolculuğu boyunca, yıllar sonra birilerinin çıkıp da, “Müzik susmalı” diyebileceğini elbette hayal bile edemezdim. Üstelik bunun -müziğin temsil ettiği değerleri kavrayamamış olsalar dahi- bazı müzisyenlerin kendi ağzından çıkabileceğini hiç ummazdım. Ama gelin görün ki, derdimizin tasamızın bitmediği son yıllarda ne zaman bir felaket yaşansa ihale hep müziğe kalıyor. Birileri illa ki “Yastayız, müzik sussun” diyor.

Yıllar sonra Zeytinli Rock Festivali’ne -bu sefer dinleyici olarak- tekrardan gitmeye niyetlendiğim şu günlerde bunları düşünüyorum. Müziğin ayıplanabildiği nadir kültürlerden birinde yaşıyor olmak büyük talihsizlik olsa da, tüm bu tuhaf baskıya rağmen susmayan müzisyenleri gördükçe de ümitleniyorum. Benim Zeytinli Rock Festivali’ne, ilk albümünü henüz yayınlamış bir toplulukla, Sakin’le gittiğim yıllarda orada sahne alan yeni grup sayısı iki elin parmaklarını geçmezdi. Bu seneki, dört gün boyunca Dalyan Sahili’nde gerçekleşecek olan festivalde ise tamamen yeni topluluklara adanmış, Keşif Sahnesi isimli bir sahne dahi mevcut. Bu sahnedeki; Yüzyüzeyken Konuşuruz, Can Güngör, Yok Öyle Kararlı Şeyler, Son Feci Bisiklet gibi topluluklara bakınca, Türkiye’de icra edilen alternatif müziğin ulaştığı noktaya da pek bir mutlu oluyorsunuz. Adını saymadıklarımla beraber bu sahnedeki birbirinden yetenekli yeni (ya da görece yeni) isimlerin her birine kişisel bir teşekkür etmek isterim. Müziğin sıklıkla hor ve boş görüldüğü bir ülkede, cesaret edip –üstelik de deneysel- bir şeyler yapabildikleri için. Hiç susmayın. Size kulak kabartan birileri her zaman olur. Zeytinli’nin, festivalle güzelleşen sahillerine doğru, müzikle susmamak için yola çıkan dinleyicilere de iyi eğlenceler dilerim.

Not: 20-23 Ağustos tarihleri arasında, Dalyan Sahili’nde gerçekleşecek olan festivalin headliner’ları arasında Şebnem Ferah, Teoman, Duman ve Pentagram var.