Müzik dünyası ile virüsün etkilerini konuştuk. Yaşanan sorunlara kendilerinin ve sektörün tek başına çare olamayacağına dikkat çeken müzisyenler, müzik dünyasının ikinci dalgayı kaldıramayacağını söylüyor.

Müzik dünyası ikinci dalgada boğulur

Işıl Çalışkan

Salgının müzik dünyasında açtığı yara derinleşiyor. İkinci dalga uyarıları gelirken müzik dünyasının ikinci dalgaya hazır olup olmadığını sorduk. Selen Gülün, Harun Tekin, Doğan Duru ve Ece Ulusum cevapladı.

YENİK BAŞLIYORUZ

Doğan Duru:

muzik-dunyasi-ikinci-dalgada-bogulur-771813-1.

Müzik dünyası ikinci dalgada boğulur. Dalga bilmediğimizden veya alışık olmadığımızdan belki, etkisini daha çok korku olarak gördüğümüz ve ilk zamanlarda sağlığımızı öne koyduğumuzdan işlerimizi güçlerimizi çok düşünmediğimiz bir bölümle başladı. Sonra zamanla durumun vahameti ortaya çıktı. O zamandan bugüne neredeyse hiç destek görmeyen, hiç çözüm üretilmeyen sektörlerin (ki bence sektörcük) başında geliyor bizimki. Sırada ikinci dalga var. Birinci dalgadan yenik çıkan biz olduk, ikinci dalgaya da öyle başlıyoruz. Online işler deneniyor ama içinde komiklik yoksa izlenme sayıları ilgi çekici olmuyor. Herkes gerçek sahne ve seyirci ilişkisini bekliyor. Zaten işin içinde sadece müzisyenler yok. Bu sektörden birçok insan ve meslek grubu geçimini sağlıyor. Benim umudum yok. Kültür Bakanlığı karşısında tek muhatap olabilecek kurumlar ortada, onları da eleştirince bozuluyorlar. Belki de ellerinde değil, çabalasalar da çözemiyorlar. Bunu bilemiyorum. Ama ikinci dalga sonrası göreceğiz ki finalde Covid kazanmış olacak. Umarım yanılırım.


NASIL AYAKTA DURACAĞIZ!

Selen Gülün:

muzik-dunyasi-ikinci-dalgada-bogulur-771814-1.Pandemi dönemi boyunca gördük ki müzik sektörü organize hareket edebilmekten çok uzak. Müzisyenler işsiz kaldığı 6 ay boyunca devletten ve özel sektörden destek göremedi. Şikâyetler ciddiye alınmadı. Sosyal medyayı genellikle durumumuz ifade edecek bir merci olarak kullandık, durumumuzu anlayabilecek organizasyonlardan, meslek birliklerinden destek görmemiz gerekirken bizim anlayış göstermemiz gerektiği ile ilgili geri dönüşler aldık. Kulüpler de aynı şekilde kapalı kaldıkları aylar boyunca destek görmedi, seslerini duyuramadılar. Zaten caz müziği çalabildiğimiz birkaç kulüp dinleyici desteği ve kitlesel fonlama ile ayakta durmaya çalışıyor. Bazıları da kulüpte aynı anda bulunan dinleyici sayısını azalttığı için müzisyene düşük ücret politikası uygulayarak, biraz da müzisyenlerin anlayışına sığınarak devam etmeye çalışıyor. Bu politikanın kalıcı olmayacağını umarım çünkü sosyal güvencesi olmayan müzisyenlerin pek kimseye destek olabilecek hali kalmadı. Toplu bir çaresizlik yaşadık. Dönemin başında evlerden yapılan solo canlı performansların gelire dönüştürülmesi mümkün olmayınca zaman içinde sönümlendi. Harun Tekin ve Redd’in denediği biletli çevrimiçi konser sistemi var ama ne kadar başarılı olabilir, bir alternatife dönüşebilir mi, zaman içinde göreceğiz.
Bu çaresizliğin ortadan kalkabilmesi için bir önlem alabilmişiz gibi gözükmüyor. Dolayısıyla ikinci dalgaya hazır olmaktan çok uzağız. Müzisyenler üretim süreçlerini devam ettirmeye çalışıyor, bazı planlar üzerinde çalışıyoruz ama sonuçlarının ne olabileceğini kestiremiyoruz. Pandemi aslında ne kadar kırılgan bir sektör olduğumuzu gözler önüne serdi. Bütün bu sebepler dolayısıyla ben ve müzisyen arkadaşlarım bu seneden gelir beklentisi içinde değiliz ama maalesef nasıl ayakta durabileceğimizi de bilmiyoruz.

muzik-dunyasi-ikinci-dalgada-bogulur-771817-1.

MADDİ KAYNAKLAR SINIRLI

Ece Ulusum:

muzik-dunyasi-ikinci-dalgada-bogulur-771815-1.

Pandemide dünyanın buna hazırlıksız olduğu görüldü. Hatta Back on Stage’i nisan ve mayıs sayılarında biz de incelemiştik. En çarpıcı olanıysa, dünyada neredeyse hiçbir müzik etkinliğinin mecburi iptal durumları için sigorta yaptırmamasıydı. 10 milyon dolarlık zararla iflasını duyuran SXSW işlerin nereye gelebileceğini gösterdi. Türkiye’de hiçbir müzik kurumunun bu tarz sigortası yok.

Bu dönemde dijitalin değeri anlaşıldı, ancak aşırı üretimden içerikler takip edilemez oldu. Yayınlardan elde edilen gelir genelde vokallere gitti. Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde devlet desteği aldı, Türkiye’de kültür-sanat dünyası ne yazık ki destek bulamadı. Can Kazaz, Patreon’dan ücretli müzik dersleri vererek müzik emekçilerine destek olacağını duyurdu. CES Yapım’dan Volkan Bozacı müzik sektöründen insanlarla bir sendika kurmak istedi. Bu iki girişim başarısız oldu. Şimdi Zorlu PSM ve İKSV’nin işbirliğiyle kültür-sanat dünyasının ne yapacağına dair konuşma serileri başlıyor. Bu sektörü bilinçlendirmek için önemli ancak ortada maddi kaynak sağlayacak az kurum olduğundan ikinci dalgada sektörün kalkınması güç olabilir.

GENİŞ İTTİFAKLAR GEREKLİ

Harun Tekin:

muzik-dunyasi-ikinci-dalgada-bogulur-771816-1.Tüm performans sanatları gibi canlı müzik de zaten salgın öncesinde yeterince soruna sahipti. Her krizde, her olağanüstü durumda ve her yasta ilk vazgeçilen şey konserler ve gösteriler oldu; oysa mesela çok daha büyük kalabalıkların çoğu zaman çok da büyük coşkuyla bir araya geldiği seyircili spor etkinliklerinden hiç de kolayca vazgeçilmedi. Salgınla birlikte, insanların fiziksel olarak bir araya geldiği hemen her etkinlik öyle ya da böyle iptal edildi, ertelendi, ciddi biçimde sınırlandı veya form değiştirdi. Buna, bir yandan acil çözümler aranması gereken, ama bir yandan da geleceğin eski dünyadan çok buna benzeyeceği tahminiyle hazırlanılması gereken bir durum olarak bakıyorum. Olacaklara dair tahminde bulunmak zor, ancak salgın kaynaklı sınırlamaların en azından aylarca, muhtemelen biraz daha uzunca bizimle olacağını kabul edip, daha uzun soluklu çözümlere odaklanmak gerek. Biletli modellerle sponsorlu modelleri, bunlarla kamu destekli modelleri, canlı ve dijitali birleştiren hibrid modelleri tasarlamaya ve gerçekleştirmeye başladık aslında - dünyada da ülkemizde de. Fakat müzisyenlerin veya sektörün tek başına çare bulması mümkün olmayan büyüklükte bir ekonomik sorundan bahsediyoruz. Devletin, belediyelerin, kurumların ama çok daha önemlisi toplumun performans sanatlarına sahip çıkması, destek olması ve sanatın anlamı ve işlevi üzerine düşünmesi gereken bir döneme girdik. Bu alanları destekleyip desteklememek, aslında pek çok durumda “bunlar hayatımızda olsun mu?” sorusuna vereceğimiz cevabı belirleyecek. Çok kolay cevapları olmayan, hatta net cevaplarını kimsenin bilmediği sorularla doldu hayatımız. Bunlara cevap ararken de belki biraz reflekslerimizi aşarak, mümkün olduğunca geniş ittifaklar kurarak düşünmek daha kalıcı sonuçlar getirebilir.