“Müzik emekçileri belirsizlikle boğuşuyor”

RECEP YILMAZ

Pandemi koşullarıyla beraber müzisyenlerin aslında bu ülkede bulundukları vahim durum daha da ortaya çıktı. Müzik emekçilerinin hobileriyle uğraşan insanlar değil, büyük baskı ve zorluklar altında işlerini yapmaya çalışan bireyler olduğu gerçeği yok sayılmış durumda.

17 Mart 2020’den itibaren konser salonları ve gösteri merkezlerinin faaliyetleri durduruldu. 1 Haziran 2020 tarihinde ise sosyal mesafe koşulları ile sadece açık hava sahneleri tekrardan açıldı ancak zaten yazlık olan bu sahneler de yaz sonunda tekrardan genelge yoluyla fiilen kapandı. Sektöre görünür bir fayda sağlamayan bu geçici açılmaların ardından gelen dönemde müzik emekçisinin durumu günden güne daha da kötüleşti. Gerek turizm için gerekse iktidar partisinin kongreleri için gösterilen özveri bu sektör için asla gösterilmedi.

İktidarın pandemiyi Allah’ın lütfu sayması ve süreci yurttaş lehine yönetmek yerine belli iş kollarının kâr marjını düşürmemek için elinden geleni yapmasıyla birçok yurttaş işsiz kaldı, birçok yurttaş yoksulluk sebebiyle intihar etti. Adeta kaderine terk edilen en önemli alanlardan biri de müzik sektörü oldu. Bir senedir atıl durumda olan sektörün yok sayılması akıl tutulması gibi dursa da altta yatan nedenlerin çok daha bilinçli olduğunu iddia etmek zor değil. Devletin sağlık işlerinden sorumlu hastane patronu ise lebaleb yapılan kongreler hakkında bile savunmasını yapabiliyorken; konserler ve sahne etkinlikleriyle ilgili yasakların sebebi asla tam olarak açıklanamıyor, tıpkı sokağa çıkma yasağının saatleri gibi. Sektöre yapılan maddi destekler benzer boyutta ekonomilere sahip ülkelerle karşılaştırınca çok yetersiz kalıyor. Geçici çözümler yerine işlerini geri isteyen müzik emekçileri ise belirsizlikle boğuşmaya devam ediyor.

1 Haziran 2021 genelgesinden sonra Piyanist Ayşe Tütüncü, Moğollar grubundan Cahit Berkay, Müzisyen Ezgi Aktan, mor ve ötesi grubundan Harun Tekin ve Menajer Serkan Fidan’ın görüşlerine başvurduk. Sanatçılara “Son kararlardan sonra müzisyenin hali nedir?,” “Çözüm olarak ne yapmak gerekir?,” ve “Devlet desteği beklemek mi yoksa özel müdahalelerde bulunmak mı gerekir?” sorularını yönlendirdik.

Serkan Fidan: Müzisyenlerin hali son karardan önce neyse sonra da aynı. İşin bir ekonomik bir de psikolojik boyutu var. Maske/mesafe kavramları hayatımızdan tamamen çıkmadığı sürece müzisyenlerin ve canlı müziğe bağlı diğer meslek sahiplerinin hayatlarının ekonomik anlamda normale dönmesi mümkün değil. Yani son kararname bazı kısıtlarla konser yapılmasına izin verse de bu sektörün dertleri çözülmeyecekti. Sadece psikolojik olarak iyi gelecekti.

Memleketin geldiği duruma bakınca beklentiyi minimumda tutuyor insan. Müzisyenler işlerine tutku ile bağlı insanlar. Biz sektör olarak zaten uzun bir süredir yarınki konserimizin olup olmayacağından emin olmadan yaşıyorduk. Yani zor koşullarda hayatta kalmayı başarmak konusunda çok idmanlı bir sektör bizimkisi. Yeter ki işimizi yapacak zemin oluşsun, biz çözümü buluruz.

Devletin pandemi sürecinde sektöre derman olacak ekonomik bir katkı yapabileceğine inanmıyorum. Pandemiden bağımsız olarak eğlence sektöründe vergi ve bürokrasi reformu yapılması gerekiyor. Keşke onu yapabilseler.

Cahit Berkay: Ne olacak ki? Yok hükmündeyiz işte. Devlet yok sayıyor, toplum yok sayıyor…

Şimdi işin zaten çok sert bir ekonomik boyutu var. Motorlu kurye olan müzisyen de var, elinde değerli ne varsa satan da. Ama işin bir de manevi tarafı var. Yok sayılmak, yalnız bırakılmak gerçekten üzüyor insanı…

Bu saatten sonra müzisyenlere işlerini yapmaya müsaade etmekten başka çözüm olacağını sanmıyorum. Ama aslında sektörün kronik sorunları da bu sayede çok belirgin hale geldi. O kronik sorunları çözmek için sektörün tüm bileşenlerinin sendika ya da meslek birliği kurup ortak hareket edebilme yeteneği geliştirmesi gerekiyor. Sonra da Kültür Bakanlığı ile tüm bu meslek birliklerinin işbirliği içerisinde kronikleşen bu sorunlara teker teker çözüm üretmesi gerekiyor.

İkisi de gerekir. Ancak “taşıma su ile değirmen dönmez” diye bir laf vardır. Destekler yaraları iyileştirmiyor ama pansuman oluyor. yaraların iyileşmesi için yaşamların normale dönmesi gerekiyor.

Harun Tekin: Müzikle uğraşan insanların hali son kararlardan veya pandemiden önce de hiç iyi sayılmazdı. Bu yüzden de salgın ve salgın yönetimindeki hatalar hem mevcut sorunları büyüttü, hem de yepyeni sıkıntılara yol açtı. Müzik emekçilerinden ya da sahne sanatlarıyla uğraşan profesyonellerden bahsedince aslında iç içe geçmiş birkaç konuyu birden konuşuyoruz: İlki, belli bir meslek grubuna ait on binlerce insanın çektiği maddi ve psikolojik sıkıntılar. İkincisi, bunların toplumun sağlığı, esenliği, iyiliği üzerindeki etkisi - sahnelerin eksikliği en az sahnedekiler kadar izleyenlerin de hayatını fakirleştiriyor. Hep birlikte neşemizi, umudumuzu kaybetmiş buluyoruz kendimizi. Üçüncüsü de idarenin bu ilk iki konuya verdiği cevaplar, ki burada ne çok sorun olduğu hep yazılıp çiziliyor ve şu sıralarda buna biraz daha çok dikkat çekilebilmiş durumda. Bunların hepsini birden ele alan yaklaşımların iki ihtiyaca birden cevap vermesi beklenir: Acil çözüm isteyen konular (yangın söndürmek gibi) ve uzun vadeli, stratejik kararlarla çözülebilecek konular (o kadar kolay yanmayan yapılar kurmak gibi). Her ikisi de ancak toplumdaki tüm insanların yaşama sevincini, neşesini, sağlığını önceleyen bir bakışla çözülebilir. Şu an eksikliği hissedilen bu bakışı, bu çözümleri, bizzat bu dertlerin içinden geçen insanlar ve onları dinleyecek politik özneler üretebilir. Başka bir sürü şeyin de yeniden tarif edileceği, pek çok şeyin yeniden kurulacağı bir dönemin ayak sesleri yaklaşıyor. Şimdi kulağa çok uzak gelse de pandeminin öğrettiklerinden yola çıkarak eskisinden daha sağlıklı bir yere de varılabilir. Dayanışma, iyi iletişim ve doğru bilgilere dayanan doğru akıl yürütme ile bunu başarmamız mümkün.

Ezgi Aktan: Kötü. İşimizi yapamıyoruz ötesi var mı? Her şeyi yapabiliriz ama konser yasak. Bunun iyiye yorulacak hiçbir açıklaması olamaz. Dijital mecralara tıkılı kaldık. Bu çok tatsız ve haksız bir durum.

Belli fiziksel mesafe kurallarına uyumlu bir şekilde konserlere izin verilmesi bence en önemlisi. 1,5 yıldır zaten yeterince zorlanmış olan müzik sektörünün tüm yaralarını bir anda sarmak mümkün olamaz ama bu yönde atılacak her adım bir şeydir.

Devlet desteği şart. Bunu beklemek hakkımız. Biz de bu ülkede ticari olarak varlık sürdüren, vergisini veren bir sektörüz. Bekledik, beklediğimizi alamadık. Halihazırda meslek birlikleri aracılığıyla devletin yapmakta olduğu ufak destekler var ki bu değerli, bunu tenzih ederek söylüyorum ki dahasına ihtiyacımız var. Konser çalmamız, mümkün olduğunca desteklenmemiz gerekiyor. Devlete ait konser mekan ve alanlarının kiralarının revize edilmesinden tutun reklam alanlarının kullanımına pek çok masraf kaleminin azaltılması da mesela verilecek destekler arasında olabilir. Kapsamlı bir destek planı gerekli. Özel müdahaleler de elbette çok değerli. Müzisyenin müzisyenle dayanışması, dinleyici inisiyatifiyle yapılan destekler... Bunlar da hem büyük motivasyon hem de bir damla su gibi bu çoraklığa.

Ayşe Tütüncü: Son kararlara bakacak olursak ülkede bir sanat ve müzik alanı yokmuş gibi duruyorsa da bizler elbette çözüm önereceğiz:

Canlı mekanlar elbette mesafe ve hijyen kurallarına uyulan önlemlerle birlikte açılabilir. Belki yüzde 30 kapasiteyle seyirci alır ama sonuçta çark dönmeye başlar. Sokağa çıkma yasağı saati 22.00’den 24.00’e itilebilir veya bu haftanın bazı günlerinde yapılabilir,

Aylardır kapanmış olan canlı müzik mekanlarına maddi destek ve vergi indirimi gelebilir,

Konser biletlerimizin bir kısmı devlet tarafından subvanse edilebilir.... vs

Ama bir yandan da müzik kültürü için yapılmasında zaten çok gereklilik ve hayır olan bazı projelerde müzisyenlerle birikte çalışılabilir. Müzik dünyası ile ilgili bilinmeyen bir çok şeyin dökümü çıkarılabilir, örneğin Anadolu Müzikleri Derneği’nin raporunda yapıldığı gibi.. Türkiye’de gerçekten kaç müzisyen var, nasıl çalışıyorlar, nasıl kazanıyorlar, ne kadar kazanıyorlar, müzisyenlerin dağılımı ülkenin bölgelerine göre nedir... Türünde bir sürü bilgiye ihtiyaç var. Başka başka müzik kültürü projeleri de olabilir. Aynı şekilde müzikle ilgili yapılacak işlerde müzisyenler danışman olabilirler, mesela bu sayede kulisi olmayan salonlar yapılmamış olur. Bu çalışmalarla böylece iki kazanım birden elde edilir, hem bilgiler derlenmiş olur ve müzik sektörünün gerçek durumunu nihayet görebilir, izleyebiliriz hem de bu projelerde çalışmak müzisyenlerin bir bölümü için bir süre bir gelir sağlar.