Yeni albümü ‘İçerde’yi çıkaran Olcay Bayır, “Müzik en iyi ifade biçimi. Hayattaki en büyük tutkum ve yaşadığım ve gözlemlediğim her şeye karşı ifadem. Müzik ve ritim hayatın kendisi aslında” diyor.

Müzik ve ritim hayatın kendisi

Işıl ÇALIŞKAN

Uluslararası müzik kariyerini sürdüren, şarkıcı, söz yazarı ve besteci Olcay Bayır, dört şarkılık yeni albümü ‘İçerde’yi (Inside) müzikseverlerle buluşturdu. Tüm dünyayı derinden etkileyen pandemi döneminin ürünü olan Bayır’ın bu üçüncü albümü, farklı coğrafyalardaki müzisyenlerin bir araya gelmeden yaptıkları kayıtların sonradan birleştirilmiş olması özelliğiyle öne çıkıyor.

Sanatçının üçüncü albümümün sözleri halk ozanı Karacaoğlan’a, müziği Olcay Bayır’a, düzenlemesi Deniz Mahir Kartal’a ait olan ‘Ela’ adlı çıkış şarkısının yanı sıra, ‘Asude’, ‘Kayıp Çocuk’ ve ‘Yalnızlık’ adlı parçalardan oluşuyor.

Guardian’da eleştirmenler tarafından “Britanya dünya müziği sahnesinin en iyi ve en ilgi çekici seslerinden biri” olarak nitelendirilen Bayır, sahnede Türkçe dışında, Rumca, Ermenice, Arapça ve Kürtçe olmak üzere beş dilde şarkılarını seslendiriyor. Bayır ile dünden bugüne müzik yaşamına ve yeni albümüne dair konuştuk.

Bayır ile sohbetimize öncelikle müzik serüvenini dinleyerek başlıyoruz. 22 yıldır Londra’da yaşadığını belirten Bayır, müzik yaşantısının da Londra’da şekillendiğini söylüyor. Londra’da Middlesex Üniversitesi Klasik Batı Müziği, Opera bölümünü bitiren müzisyen, kariyerinin devamını şu sözlerle anlatıyor: “6 sene kadar opera, müzikal tiyatroyla uğraştıktan sonra müziğe dair ilk hayalim olan projemi oluşturup ilk albümüm ‘Neva’yı (Harmony) 2014 yılında çıkardım. Ardından Kalan Müzik etiketiyle ‘Rüya’ ve yeni albümüm ‘İçerde’ ile beraber üç solo albümüm var. Müzisyen bir aileden geliyorum ve bu nedenle hayatımda hep müzik oldu. Babam, abim ve anne tarafımdan müzisyenlerin, sanatçıların olduğu bir ailem var. Ancak eğitim almak ve profesyonel olarak yapma fikri üniversite ile başladı. Kendimi bildim bileli babam saz çalar, söyler, müzikli muhabbetler içinde yer alırdı. Kendine ait besteleri ve birçok yaşıtları olan halk ozanlarıyla aynı sahneyi paylaşmış bir yerel ozan. İlk ilham kaynağım o. Halk müzikleri, geleneksel müzikler her zaman ilgimi çekti ve benim için merak konusu oldu. Hiçbir zaman ana akım müzikler pop, rap, rock, türleri ilgi odağım olmadı.”

Müziğin kendini ifade ediş yolu olduğunu belirten Bayır, “Hayattaki en büyük tutkum ve yaşadığım ve gözlemlediğim her şeye karşı ifadem. Müzik ve ritim hayatın kendisi aslında” diye konuşuyor. Bayır, çift kültürlülüğün kendisinde nasıl bir aidiyet hissi yarattığı sorumuzu, “İçinde doğduğum topraklara karşı büyük bir özlem ve aidiyet her zaman taşıyorum. Ancak çok uzun yıllardır Londra’dayım ve buranın kişisel kimliğimin oluşmasında büyük etkileri var. Aslında arada olma hali var tabi ama sınırların olmadığı bir dünya belki de gelecekte daha önemli olacak diyebilirim” şeklinde yanıtlıyor.

Çift kültürlülüğün müziğine yansımasını ise “Yaşadığımız çok eski, zengin ve sancılı bir geçmişe sahip Anadolu coğrafyasının bir çocuğu olarak, yaptığımız müziği ve kendimi Anadolulu olarak tanımladım. Müziğim de hep bu harmoninin bir yansıması oldu” diye anlatıyor.

Müzisyene yeni albümü ‘İçerde’ için New York Music Daily’deki “Büyüleyici, unutulmaz, döneme çok uygun yeni bir albüm. Yılın en iyi mini albümü” sözlerini hatırlatıyoruz.

Bayır albümünün oluşum sürecini anlatarak sözlerini noktalıyor: “Pandemi süreci, oluşturduğu gelgitler ve tabii ki bu dönemdeki ruh halim ve nasıl üretken olabilirim arayışlarından sonra ortaya çıkan, müzisyenlerle uzaktan uzağa yaptığımız kayıtların bir bütünü bu albüm. Albümdeki şarkılardan biri abim Erdoğan Bayır’a, diğer üç şarkı bana ait. 4 ayrı prodüktörle çalıştım bu nedenle. Her şarkının ruhuna uygun soundu yapan farklı prodüktörlerle, müzisyenler ve prodüktörler ile hiç bir araya gelmedik, uzaktan yapıldı her şey, birçok Zoom, WhatsApp, görüşmeleriyle evden kayıtlar yaparak oluşturduk, Londra’da geçirdiğimiz iki karantina döneminde, albüm bir proje olarak Help Musician UK ‘karantina döneminde 41 müzisyenin çalışmalarına destek veren bir kuruluş’ tarafından beğenilip seçilerek ve onlardan aldığım destek fonuyla hayata geçirildi.”