Yöneticiler artık sanatçısıyla kavga etmeyi bırakıp, onlarla empati kurmayı öğrenmeli. Sarayın kapısından ayrılmayan birkaç ünlü sizleri yanıltmasın. Sanatçı dediğin muhalif olmalı. 2022’de de, 2023’te de. Mutlu seneler.

Çocukken simli yılbaşı kartpostallarına bayılırdım. Bunların hemen hemen hepsi karlı olurdu. Geyiklerin çektiği arabasıyla evlerin bacasına hediyeler bırakan Noel Baba, kartopu oynayan, kızak kayan çocuklar, ışıl ışıl bir çam ağacı ve yeni yılı güler yüzle karşılayan insanlar…

Son yıllarda kutlamalardaki çocuksu neşe ve geleceğe dair umut bir nebze azaldı sanki. Bunda hem hayat pahallığı, hem insanların kalabalık yerlerde kendilerini güvende hissetmemesi, hem de gericilerin noel ile ilgili yaptıkları dezenformasyonun da payı büyük. Ne yazık ki ülke olarak ortak bir sevinci paylaşmayalı yıllar oldu. Ne milli bayramlar, ne dini bayramlar, ne de özel günlerde tek bir ses olabiliyoruz.

Ben her şeye rağmen nedense 2023 senesinden çok umutluyum. Hem Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100’üncü yılını kutlayacak olacağımızdan, hem seçimlerle ülkemizin hakettiği yönetime kavuşacağından, hem de Grup Gündoğarken olarak 40’ıncı yılımıza gireceğimizden dolayı olsa gerek bu iyimser ruh halim. Umarım yanılmam. Zira 2022 senesi müzisyenler ve müzik sektörü için çok kötü geçti.

İktidarın artık paranoyaya varan korkusu birçok yasaklamayı ve hukuksuzluğu da beraberinde getirdi. Şöyle hep beraber bir hatırlayalım isterseniz.

Geçtiğimiz yılın ocak ayında Sezen Aksu Yaşar Gaga ile birlikte 2017 yılında çıkardığı “Şahane Bir Şey Yaşamak” adlı şarkısındaki “Selam söyleyin o cahil/ Havva ile Adem’e” dizeleri yüzünden gerici basının ve aktrollerin hedefi haline geldi. Sezen Aksu’nun Kanlıca’daki evinin önünde basın açıklaması yapmak isteyen bir grup ise polisin müdahalesi sonucunda bu isteğini gerçekleştiremedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu şarkıyla ilgili, Sezen Aksu’yu kastederek “Dilini kopartırız” dese de sonra bu söyleminden vazgeçti. Bunun üzerinden henüz bir ay geçmişti ki bu sefer de Tarkan’ın “Geççek” şarkısı da “Gitçek gitçek, geldiği gibi gitçek/Her şeyin sonu var, bu çile de bitçek" sözleri nedeniyle AKP’li yöneticilerin, AKP’li yazarların ve trollerin hedefi haline geldi. Ama bu tepki Tarkan’ın bu şarkıya çektiği video klibin birkaç saatte 3 milyon izlenmesinin önüne geçemedi.

HAKSIZ CEZALAR

Bahar mevsiminin gelmesiyle yoğunlaşması beklenen konserler ve festivaller ise tamamen soyut gerekçelerle, arkasına iktidarın gücünü alan vakıf ve derneklerin şikâyetiyle yapılamaz oldu. Eskişehir Anadolu Festivali, Munzur Kültür ve Doğa Festivali, Zeytinli Rock Festivali, Zonguldak Kozlu Müzik Festivali, Kazdağı Ekoloji Festivali, Milyon Fest gibi festivallerin yapılamaması sadece müzisyenleri ve sektörü değil yüzbinlerce dinleyiciyi de cezalandırmış oldu.

Apolas Lermi, Aynur Doğan, Mem Ararat, İlkay Akkaya, Niyazi Koyuncu, Metin-Kemal Kahraman, Flört gibi isimlerin konserleri de siyasi görüşleri yüzünden -tabii ki böyle açıklanmadı- yasaklanırken ana akım medyada yer alan Melek Mosso ve Aleyna Tilki gibi isimler ise katılacakları festivallerin listesinden çıkartıldı. Her yıl yapılan ODTÜ ve YTÜ Bahar Şenlikleri de Pençe Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlerimiz gerekçe gösterilerek iptal edildi. Hem de aynı günlerde televizyonlarda magazin, eğlence programları, diziler, spor karşılaşmaları, davullu zurnalı toplantılar, karşılamalar devam ederken…

YARGISIZ İNFAZ

Bu baskı ve yıldırma politikası yayılırken Gülşen’ in bir prova esnasında İmam Hatipliler ile ilgili yaptığı bir esprinin video olarak sosyal medyada yayınlanması tam bir yargısız infaza dönüştü ve Gülşen, gözaltına alınmasının ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ekim ayı içerisinde bu sefer Ankara’da korkunç bir olay yaşandı. Müzisyen Onur Şener istek şarkı çalmadığı gerekçesiyle 3 bürokrat tarafından saldırıya uğrayarak öldürüldü.

Bu üzücü olayın ardından Bursa’da ikinci kez çiftetelliyi çalmadığı için yaklaşık on kişi tarafından öldüresiye dövülen üç çocuk babası Özkan Süslüer, İzmir’de kimliği belirsiz kişilerce katledilen Şener Esen, Gaziantep’te Kürtçe müzik çaldığı için yüzüne tekme atılıp sazı kırılan Erdal Erdoğan ve son olarak da Piiz grubunun davulcusu Mehmet Dudarık. Bu saldırıların bir an evvel sonlandırılması için hepimize önemli görevler düşüyor. Ama en önemlisi, ülkeyi yönetenler artık sanatçısıyla kavga etmeyi bırakıp, onlarla empati kurmayı öğrenmeli. Eleştirileri de hoşgörüyle karşılamalı.

Sarayın kapısından ayrılmayan birkaç ünlü sizleri yanıltmasın. Sanatçı dediğin muhalif olmalı. 2022’de de, 2023’te de. Mutlu seneler…