Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı olarak çalışıyor. Adı, doğrudan amacını tarif ediyor; Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu. Muzır, yani zararlı, sağlığı bozan demek. Burada küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak neşriyatlar dikkatle ayıklanıyor. Mesela Doris Rübel’in, “Bebekler nereden gelir?” adlı kitabı, bebeklerin anne karnına leyleklerle transfer edildiğini yazmadığından mı bilinmez, kurul kararıyla küçüklere sakıncalı bulunmuştu. Küçüklerin maneviyatı konusunda oldukça ‘hassas’ olan bu kurul yeni bir ‘sakıncalılar’ listesiyle gündemde. Çocuk ve gençlik edebiyatı alanında deneyimli bir yayınevi Günışığı Kitaplığı. Türkçe’ye kazandırdığı Brigitte Labbé’nin “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisi, eğitimciler tarafından önerilen, ebeveynler tarafından tercih edilen ve çocukların çok sevdiği kitaplardan oluşuyor. Felsefeyi hikâyeler aracılığıyla anlatan yazar, çocukların hayatı sorgulamalarını amaç ediniyor. Nasıl ama? Tam da çocukların korunması gereken muzır neşriyatlarmış değil mi!?

***

Seriye ait yedi kitabı sakıncalı bulup, +18 uyarısıyla poşete sokan kurulu neyin rahatsız ettiğine bir bakalım. Hedefteki kitaplardan ilki “Küçükler ve Büyükler.” Tartıştığı konular; ‘küçük olmak ve ‘büyük olmak’ ne anlama gelir? Büyük yani yetişkin olmak, küçükler yani çocuklar üzerinde güç kullanmayı haklı kılar mı? Çocukları, yetişkin tacizine karşı bilinçlendirmeyi amaçlayan kitapta çocukların taciz karşısında neler yapabileceği ve hakları anlatılıyor. Türkiye, uzun zamandır gerek hane gerek kurum içinde tecavüze uğrayan kız ve erkek çocuklarının hikâyeleriyle sarsılıyor. Geçen yıl Antalya’da, adını, yaşını taşa yazıp yardım isteyen 12 yaşındaki Altun’un 5 yaşından beri tecavüze uğradığı anlaşılmıştı. Erzurum’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kuran kursunda yedi çocuğun cinsel istismara uğramasıyla başlayan hukuki süreç geçen ay sonuçlandı. Ailelerin azmi ve basının ısrarlı takibi sonucu sanık ceza aldı. “Erzurum’un imajı sarsılıyor, İslam›a zarar veriyorsunuz” diyerek davalarını geri çekmeleri için Diyanet’in kendilerine baskı uyguladığını söyleyen aileler hala kızgın, yaralı… Ancak çocukları istismardan koruyacak önlemler bir türlü alın(a)madığı gibi iktidar, tecavüz mağduru çocuğun faille evlendirilmesi halinde cezanın ertelenmesini öngören yasa teklifini defalarca meclise taşıdı. İstismara meşruluk kazandıracağı ortada olan bir tasarının tartışıldığı yerde, bakanlığa bağlı muzır neşriyat kurulunun, çocukları tacize karşı bilinçlendirmeyi amaçlayan bir kitabı zararlı ilan etmesi, nerden bakarsanız bakın bir tutarlılık örneği.

***

Günışığı Kitaplığı’nın ‘sakıncalı’ bulunan diğer kitapları; “Aşk ve Dostluk”: Şiddetin ve kıskançlığın sevgi ile alakalı olmadığını, sevginin kendimizi ve ötekini tanımanın önemli bir yolu olduğunu anlatıyor. “Cesaret ve Korku”: Korku bizi koruyan bir duygu iken bazen nasıl bizi ezmeye ve elimizi, kolumuzu bağlamaya çalışan bir güce dönüşür? Cesaret kendini gösterdiği an korku geri çekilir. Çünkü korku korkaktır. “İyi ve Kötü”: İyi nedir? Kötü nedir? Kötü bir şeyi, kötü olduğunu bal gibi bilsek de yapabilir miyiz? Ya da biri için iyi olan, diğer herkes için iyi midir? “Diktatörlük ve demokrasi”: Birlikte yaşamak için en uygun yol hangisidir? İnsanların özgür ve hakça eşit olduğu fikrini savunan tek yol demokrasidir. Kitapların anlattıklarına bakınca, çocuklar için nasıl da özgürlükçü bir sorgulama alanı açmayı hedeflediğini görünce, sanıyorum ki taşlar yerine oturuyor ve muzırlığın asıl nerede aranması gerektiği iyice berraklaşıyordur.

***

Türkiye’de çocuklar hâlihazırda barınma, sağlıklı beslenme, kaliteli eğitim gibi temel haklarına ulaşmakta zorluk çekiyor. Ama çocukları cinsel istismardan koruyamayan, koruyamadığı gibi, üzerini örtmek için ailelere ve gazetecilere baskı uygulayan, dolayısıyla çocukların ruhsal ve bedensel sağlıklarında büyük yaralar açılmasına seyirci kalan devlet, bakanlığına bağlı bir kurulun kararıyla, felsefeyi poşete koyup küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak neşriyat peşinde koşuyor. Bu tercih, iktidarın yasakçı ve ahlakçı tutumu ile uyumlu; toplumun demokrasi ve özgürlük talebiyle ise uyumsuz. Günümüzde hangisinin vaktinin dolduğuna yine halk karar verecek.