“Artık dünya Türk sanatçılara ilgi duymaya başladı, bizim müziğimiz çok büyük bir hazine”

Müzisyen Mustafa Özkent: Dünya Türk sanatçılara ilgi duymaya başladı

Burak Abatay

‘Gençlik ile Elele’ albümünü 1973 yılında yayımlayan ancak Türkiye’de beklediği üne kavuşamayan bir isim Mustafa Özkent. Aynı albüm 2006’da Finders Keepers isimli plak şirketi tarafından İngiltere ve Amerika’da tekrar basılıp listelere girdikten sonra ses getirdi. Mayıs ayında ise ‘Funk Anatolian’ adında ‘Gençlik ile Elele’nin devamı niteliğinde bir albüm daha yayımladı. Anadolu müziğinin Dr. Frankestein’ı olarak anılan Özkent için ne yazık ki değeri az bilinmiş bir müzisyen diyebiliriz. Özkent, 15 Aralık’ta Mixx Festival kapsamında Zorlu PSM’de sahne alacak. Konseri öncesinde Özkent ile müzik kariyerini ve müziğini konuştuk.

■Sizi çok sayıda insan 2000’li yıllarda “Gençlik ile Elele” ile bildi. Oysaki yaptığınız işler 70’lerde zamanın çok ötesindeydi. Bu nasıl olabiliyor?
Ben, Gençlik ile elele plağımı 1973’te yaptım ama o yıllarda maalesef beklediğim ilgiyi göremedim. Bunun en büyük nedeni, o yıllarda yabancı hayranlığının tavan yapmış olmasıdır. Gerçi, bugün de aynı şeyi daha az da olsa yaşıyoruz. Bunun en güzel örneği, bu plak 2006’da İngiltere’de tekrar basılıp listelere girince, yurdum insanı benimle ilgilenmeye başladı. İlk konserimi yıllar sonra 2015’te Belçika’da Europalia Arts Festival’de verdim ve daha sonra Almanya, Hollanda ve Fransa ile devam etti. Beni hâlâ Belçikalı sananlar var. Bunun nedeni, sanırım orada müzik eğitimi görmüş olmam ve konserlerimde bana Belçikalı orkestramın eşlik etmesi. Nitekim, İstanbul’da geçen yıl ilk konser teklifini Hollanda konserimi izleyen Babylon ekibinden almıştım. Bu plağın zamanın ötesinde bir çalışma olduğu söyleniyor, ne güzel. Bu plakta çalan müzisyenler ben de dahil olmak üzere o yıllarda Türkiye’de çıkan tüm plaklarda çalan stüdyo orkestrasıdır ve bu başarıda onların da payı vardır ve maalesef bir kısmı artık aramızda değiller.

■Her şeye rağmen geç kaldığınızı düşünüyor musunuz?
Evet, kesinlikle geç kaldığımı düşünüyorum ama bunun sorumlusu ben değilim. İkinci plağı tam 44 yıl sonra yapmış olmamın nedeni, o yıllarda kendi sanatçılarına gereken ilgiyi göstermeyen yurdum insanıdır. Eğer öyle olmasaydı, şimdi belki de aynı serinin onuncusu piyasada olurdu.

■“Bir müzisyenin değerinin geç anlaşılması” ne kadar mümkün peki? Ya da bu ne demek?
Bir müzisyenin değerinin geç anlaşılması onun için ve sanat adına kayıp yıllar demektir.

Devlet, kendi sanatçısına bigane
■Özellikle Selda Bağcan’ın günümüzde dünyada müthiş bir fırtınası esiyor. Keza Özdemir Erdoğan da dünyada, Türkiye’de bilindiğinden daha fazla biliniyor. Buna şaşırıyor musunuz?

İnanın, Buna hiç şaşırmıyorum zira artık dünya Türk sanatçılara ilgi duymaya başladı, bizim müziğimiz çok büyük bir hazine.

■Bir kabahatli var mı bu geç kalmışlıkta?
Kesinlikle kabahatli, hatta kabahatliler var bu konuda. Devletin kendi sanatına ve sanatçısına karşı bigane oluşu vs… Bakın size ilk defa burada açıklayacağım, kendimden bir örnek vereyim. 2015’te yapılan ve Türkiye yılı olması nedeni ile bizim Kültür Bakanlığımızın da maddi katkıda bulunduğu Europalia Arts Festival için Belçika’dan içinde benim ismim de olan 100 kişilik bir sanatçı listesi gönderiliyor. Kültür Bakanlığı benim ismimin üstünü çiziyor, “Bu da kim?” diyor. Bunun üzerine Festival komitesi Ankara’ya bir elemanını gönderiyor. Eleman diyor ki, sizin elinizde bir dünya starı var ama sizin haberiniz yok.

■Gençlik ile Elele, Türkiye müzik tarihinde de önemli bir yere sahip bildiğim kadarıyla. Türkiye’de stereo kayıt yapılan ilk albüm, değil mi?
Evet, bu plak Türkiye de yapılan ilk stereo kayıttır ve Istanbul’da Grafson studiosunda stereo kaydın başlaması dönemine denk gelmiştir. Bu albümde 2 bateri 2 perküsyon olmak üzere 8 kişilik bir grupla canlı olarak analog kayıt yapılmıştır.

■“Dr. Frankenstein of Anatolian Pop” benzetmesi nereden çıktı?
Dr. Frankestein benzetmesi ünlü İngiliz dj Andy Votel’ın kullandığı ve benim üzerime yapışan bir benzetmedir. Bu tabiri neden kullandığını kendisine sorduğumda cevabı aynen şu olmuştur: “Mr. Özkent yaptığınız müzik öylesine değişik, öylesine güzel, öylesine kategori dışı ve öylesine ilerici ki, bunu da ancak Dr. Frankestein yapabilirdi” demiştir. Finders Keepers Records’un web sitesinde “Gençlik ile Elele” ile ilgili yazının tamamını görebilirsiniz.

Yetenekli gençler var
■Bu dönemin müzisyenleri de çok güzel işler çıkarıyor. Genç müzisyenlerle kendinizi kıyaslarsanız, sizce nasıl bir fark var?
Evet, kesinlikle katılıyorum, çok yetenekli harika gençler var, onları takdir etmemek mümkün değil. Ama bende olup da onlarda olmayan tek şey yılların birikimi ve tecrübesidir. Zaten zamanla ona da sahip olacaklar doğal olarak. Genç yeteneklerimiz müziğimizin geleceğidir, onları da destekleyeceğiz ki bizim yaşadığımız olumsuzlukları yaşamasınlar.

■Onlarla beraber sahne alıyorsunuz. Ruh aynı ruh mu?
Onlarla birlikte aynı festivalde sahne almaktan elbette mutluluk duyuyorum ama ruh aynı ruh mu sorusuna cevap vermem mümkün değil.

■Gençlik İçin Elele’ gibi 1973’te yayınlanıp 40 yıl sonra efsane haline gelmiş bir plağın sahibisiniz. Bugün yeniden üretim için çabanız var mı?
Ben 1973’ten bu yana 15 tane daha enstrümantal plak yaptım ve yüzlerce sanatçının albümlerinde aranjörlük, prodüktörlük yaptım. Yeni üretim derseniz, bu yıl mayıs ayında Brüksel ‘Belçika orkestramla ‘Gençlik ile Elele’ albümümün devamı niteliğinde analog live yeni bir albüm yaptım. Adı “Funk Anatolian”. Geçen hafta Hammer Müzik’ten çıktı ve tüm dünyaya dağıldı. 15 Aralık’ta MIX Festival’deki konserimde de bana aynı orkestra eşlik edecek.