Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşık bir ay kala, adaylar Pazartesi sabahı Toulouse kentinde bir Yahudi ortaokuluna yapılan ve üçü çocuk dört kişinin ölümüyle sonuçlanan ırkçı saldırının akabinde seçim kampanyalarını geçici olarak askıya aldılar. Seçimlerin ilk turu 22 Nisan’da, ikinci turu ise 6 Mayıs’ta yapılacak.

Anayasa Konseyi başkanı Jean-Louis Debré Pazartesi günü 500 yerel yönetim temsilcisinden destek imzası alan 10 adayı açıkladı. 2007’de 12, 2002’de ise 16 aday yarışta yer almıştı. Sürpriz yok sayılır: Nicolas Sarkozy (UMP), François Hollande (Sosyalist Parti), Marine Le Pen (Milli Cephe), François Bayrou (Modem), Jean-Luc Mélenchon (Sol Cephe), Eva Joly (Avrupa Ekoloji-Yeşiller), Nicolas Dupont-Aignan (Kalk Cumhuriyet-Debout la République), ile Troçkistler Nathalie Arthaud (Lutte ouvrière-İşçi Mücadelesi) ve Philippe Poutou (NPA-Yeni Antikapitalist Parti). Onuncu aday, kendini “solcu de Gaulle’cü” olarak tanımlayan Dayanışma ve Kalkınma hareketi lideri Jacques Cheminade oldu.

Son yapılan kamuoyu yoklamalarında Sarkozy, aylardır önde giden Hollande ile arasındaki farkı birinci turda kapatıyor gibi olsa da (% 27,5, % 30), ikinci turda Hollande eski cumhurbaşkanı karşısında rahatça kazanıyor görünüyor. Ama yükselen yıldız Mélenchon. Sol Cephe adayı seçmen niyetlerinde yüzde beşlerden yüzde on eşiğini aşıyor. Ve bitiş ipini göğüslemese de, birinci turda kendisine oy verenlerin ikinci turda önemli bir rol oynamasını garantiliyor.

Geçtiğimiz günlerde alanları seçim nutukları atan adaylarla dolup taşıyor. Sarkozy 11 Mart’ta Villepinte’de binlerce militanı toplarken, Hollande üç gün sonra Marsilya’da kapalı gişe çekerek aynı boyda bir militan grubuna sesleniyordu. Ama hiçbiri Mélenchon’un Pazar günü Paris’te Bastille meydanında topladığı kalabalığın seviyesine ulaşamıyordu. Sol Cephe’nin ilan ettiği gibi 120 000 kişi olmasa da, Bastille meydanı hıncahınç doluydu. Aralarında çok sayıda gencin bulunduğu kalabalık, “ne biri, ne diğeri” diyerek Sol Cephe adayını dinlemeye gelmişti. Adayların karşısında bulunan toplulukların arasındaki en önemli fark, iki geleneksel partinin kendi militanlarının karşısına çıkması, Mélenchon’un ise “sıradan halkı” birleştirebilmesiydi.

Sarkozy giderek aşırı sağcı oyları cezbedici söylemlere başvurarak, Villepinte’deki konuşmasında sözünü ettiği gibi, Schengen anlaşmasını yeniden masaya yatırmak istiyor ve “Avrupa Malı Alma Yönetmeliği” gereğini öne sürüyor. Bu söylemin Avrupa karşıtı ve korumacı ögeleri ise diğer AB ülkelerinin kamu oylarını ve yöneticilerini kızdırmaya yetiyordu. Hollande ise hala “en büyük düşmanın finans dünyası olduğunu” ilan ederek savlarını yenileyemiyordu. Buna karşılık Bastille meydanındakiler 6. Cumhuriyet’in ivedilikle ilan edilmesini talep ederken, Hollande’ı yeterince solda bulmayan sol sempatizanlar da Mélenchon’un kendi beklentilerini karşılayıp karşılamadığını tartmaya gelmişti. “Biz büyük bir yürüyüş başlattık bu tarihi alanda” diyen Mélenchon, Fransızları “sivil başkaldırıya, ardından da yurttaş devrimine” çağırıyordu. 6. Cumhuriyeti şekillendirecek önerilerden bazıları ise şöyle: Cumhurbaşkanlığı sisteminin kaldırılması (Ey Türk halkı, duy sesini!), Senato’nun lağvedilerek Meclis’in tek siyasi organ olması, laikliğin Alsace-Lorraine Konkordatosunun iptal edilerek tüm Fransa’da uygulanması, Fransa topraklarında doğan herkese Fransız vatandaşlığının verilmesi, kamulaştırmalar, her tür evliliğin anayasal hak ilan edilmesi...

Sosyalistler Mélenchon’un başarısını takdir etseler de, birinci turda Hollande’ın oylarından ne kadar tırtıklayacağınından endişelenmeye başladılar bile... Bu durumda Hollande’a düşen rotayı daha da sola çevirmek.!