Ölemediniz mi hâlâ? Ya pis fakirler size çok üzülüyorum. Paso hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Biz krallar gibi yaşıyoruz. Tamam görgüsüzüz biraz ama para bizde, sapı bizde, kökü bizde. Siz fakirliğe devam ederken biz bir günde sizin hayatınızda göremeyeceğiniz kadar parayı spor arabamıza, çantamıza, gözlüğümüze ya da görgüsüzlüğümüze harcayabiliyoruz. Bizim çocuklarımızın başına kötü hiçbir şey gelmiyor pis fakirler. Biz yaşayalım diye siz çile çekiyorsunuz. Biz daha zengin olalım diye toprak altında kalıyorsunuz. Biz daha huzur içinde uyuyalım diye siz göreviniz olmadığı halde bizim işlerimizi yaparken hayatlarınızı kaybediyorsunuz. Biz var olmasak siz olamazdınız pis fakirler. Ancak Instagram’dan ya da oradan buradan yaşadığımız hayatların bir yansımasını görebilirsiniz. Sizin imrendiğiniz hayatı en çapsız şekilde yaşamaya devam ediyoruz.

Gün geliyor jakuzimizin içindeyiz, gün geliyor acayip pahalı arabamızı parçalıyoruz, gün geliyor bir lahmacuna sizin bir ayda kazandığınız kadar para veriyoruz ve umrumuzda bile olmuyor. Çünkü siz, biz yaşayalım diye çalışıyorsunuz. Siz biz çile çekmeyelim diye çile çekiyorsunuz. Hatta çoğu zaman bizim evlatlarımız, eşimiz dostumuz bir olaya karıştığında hooopppacık, suçlusu yine siz oluyorsunuz. Bu dünya böyle pis fakirler, yapacağınız bir şey yok. Ağlamayın boşu boşuna. Çocuğunuz mu hasta? Umrumuzda değil, biz zenginiz. Size koklatmayacağımız zenginliklerimiz, hayatında say say bitiremeyeceğimiz kadar canlımız, taşıyamayacağımız kadar çok nakitimiz, odaları dolduracak kadar çok mücevherimiz ve zevksiz kıyafetimiz var.

Siz yeter ki fakir olduğunuzu kabul edin, bu hayat sizin için de güzel geçecek o zaman. Hatta sonunda öldüğünüzde rahat bile edebileceksiniz. Ya bir de işin güzel tarafını söyleyelim mi? Öbür taraf da yok. Yani günahlarımızın cezasını filan da çekmeyeceğiz. Kefenin cebi yok, o yüzden pantolonlarımıza, ceketlerimize, gömleklerimize, ayakkabılarımıza, terliklerimize dolduruyoruz paracıklarımızı.

Siz hiç bir jipe sahip olabilecek misiniz? Ya siz onun MTV’sini bile ödeyemezsiniz. Ancak önünüzden geçeriz jiplerimizle, lüks arabalarımızla, korumalarımızla… Tabii ki sizin gibi fakirlerden bir farkımız olması lazım. Bizi sizin pis elleriniz ve ayaklarınızdan, açlıktan kokan nefeslerinizden, leş gibi ter kokunuzdan koruyacak korumalar lazım. Biz adalarımızda “inzivaya” çekilirken, siz inşaatlarda, adalet saraylarında, işyerlerinizde, metrobüslerde, vapurlarda, trenlerde zavallı gibi koronaya yakalanmamak için anca dua edersiniz. Edin edin, işe yarıyor. En azından manevi olarak rahatlatır. Siz ertesi günü düşünmekten uyuyamadığınız zamanlarda biz her türlü zevkleri tatmış ama yine de tatmin olmamış bir şekilde kafamızı yastığa koyuyoruz.

İşin ilginç tarafı da ne biliyor musunuz? Biz çok rahat uyuyoruz. Hiç size dedikleri gibi bizi tedirgin eden bir şey yok. Bu dünyanın düzeni bu. Siz fakir olmayı kabul etmişsiniz, biz de sizin üzerinizden zengin olmayı. Siz aşağılanmaya alışmışsınız, biz ise aşağılamaya. Siz üzülmeye alışmışsınız, biz sevinmeye… Siz aza kanaat etmeyi erdem sanarken biz çokla yetinememe peşindeyiz.

Şimdi bugün buradan çekip gitsek, bizim birkaç nesil sonramıza bile yeter bu zenginliğimiz ama yağma yok. Çalışa çalışa, sizin sırtınızdan kazana kazana, damlaya damlaya zengin olduk. Bunu sizlerle paylaşmaya niyetimiz yok. Zaten herkes de bizim arkamızda. Paranın satın alamadığı tek şey mutluluk ya da huzur ya da zaman filan da değil. Gayet de mutluyuz, keyfimize bakıyoruz. Huzurumuz yerinde. Ayrıca para zamanı da satın alabiliyor. Açıyorum çakarlarımız vınnnnnnn.

Hadi çok fazla ağlamayın pis fakirler, gözyaşlarınız da bize lazım.

Daha onları bile satacağız elaleme.