Nabokov’un ‘Lolita’sındaki yaşlı baba figürüyle küçük kızın yaşadığı ilişki diğer birçok yapıta model olmuş...

KANIMA GİR, GİR KANIMA, BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ, VAMPİRLE GÖRÜŞME VE LOLİTA ÜZERİNE BİR DENEME

Nabokov’un Lolita’sından günümüze...

Nabokov’un ‘Lolita’sındaki yaşlı baba figürüyle küçük kızın yaşadığı ilişki diğer birçok yapıta model olmuş. Lolita’nın erkek kahramanı, küçük bir kızın çocukluğunu çalan, onun kanını emen bir vampir figürü olarak hem ‘Vampirle Görüşmede’ki Louis – Claudia (ve Lestat) ilişkisinde, hem de ’Kanıma Gir’in baba/sevgili-küçük kız ilişkisinde yankılanmakta

Bu hafta her zamanki gibi haftanın filmini ya da filmlerini yazacaktım öncelikle. Sonra da Nabokov’un  ‘Lolita’sı ile Barış Bıçakçı/Seyfi Teoman’ın ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’i (BBÇ) arasında bulduğum benzerliklerden söz eden kısa bir yazı yazacaktım, ayrı olarak. Fakat bu hafta girecek ‘Kanıma Gir’i seyredince hepsinin bir araya gelebileceğini düşünmeye başladım. Bir de üstüne, Uğur Kutay yaptığımız sohbet sırasında ‘Vampirle Görüşme’den söz edip, ondaki öyküyü hatırlatınca, işler biraz daha dallanıp budaklandı. 

Nabokov’un klasikleşmiş romanı ‘Lolita’yı kısa bir süre önce okudum. Fakat romanı İngilizcesinden okuduğum için ilk başta şu cümle dikkatimi o kadar çekmedi: ‎"İşte o anda, işte o anda anladım ki umarsızlığı en belirgin olan şey Lolita'nın benim yanımda bulunmayışı değil, sesinin aşağıdaki o çocuk sesleri arasında olmayışıdır.”

Yukarıdaki cümleye yönetmen Ümit Ünal’ın blog’unda rastladım bir hafta kadar önce ve rastlar rastlamaz da aklıma BBÇ’deki, şu cümle geldi:  ‎"Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal'e âşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı."

‎SEVGİLİ/BABA

İlk cümle Fatih Özgüven’in çevirisiyle İletişim Yayınlarından çıkan Lolita'dan (s. 362), ikincisi ise yine İletişim Yayınları’ndan çıkan BBÇ'den (s.102). İki cümle arasındaki benzerlik tesadüfî olamayacak kadar büyük. Bir çalıntıdan söz etmiyorum, belli ki Bıçakçı okurunu ‘Lolita’ya gönderiyor bu cümlesiyle, kendi kitabıyla ‘Lolita’ arasındaki bağa yönelik bir işaret veriyor. Tabii, iki roman arasındaki bütün benzerlik bu cümlelerden ibaret değil, iki romanın kurgularında da benzerlikler var. ‘Lolita’, 12 yaşındaki bir kıza  (Dolores Haze yani Lolita’ya) âşık olan Avrupalı bir orta yaşlı bir akademisyenin hikâyesidir. Hikâyeyi bize orta yaşlı akademisyen Humbert Humbert anlatır. Lolita, Humbert Humbert’ın pansiyoner olarak kaldığı evin sahibesinin kızıdır. Humbert Humbert sırf Lolita’yla yakın olabilmek için ev sahibesiyle evlenir fakat kadın bir trafik kazasında ölür. Humbert Humbert kimsesiz kalan Lolita’yı kapatması haline getirir. Humbert Humbert bir pedofildir kısacası. Fakat Lolita ile Humbert Humbert arasındaki ilişki ensest bir ilişkidir de aynı zamanda. Lolita ‘baba’ diye hitap eder Humbert Humbert’a.

‘LOLİTA’ OLMASAYDI, ‘BBÇ’ DE OLMAZDI

BBÇ’de de Nihal adlı genç bir kız tıpkı ‘Lolita’da da olduğu gibi bir trafik kazasında birlikte yaşadığı ailesini, anne ve babasını kaybeder. Hayatta kalan tek yakın akrabası olan abisi Almanya’da yaşadığı için Nihal, abisinin iki orta yaşlı arkadaşının (Ender ve Çetin) evinde kalmaya başlar. Bu orta yaşlı adamlar ergenlikten yeni çıkmış Nihal’e âşık olurlar. Ama Ender ve Çetin kendi ülkelerindedirler; Humbert Humbert gibi mutlak bir yalnızlık içinde değildirler. Bakışlarını üzerlerinde hissettikleri büyükleri, arkadaşları vardır, az da olsa. Nihal de Lolita kadar küçük ve yalnız değildir. Sonuçta Ender ve Çetin aşklarını/arzularını fiiliyata geçirmeyecek kadar edepli olmayı başarırlar. Ender ve Çetin, Nihal için bir baba figürü olduklarının da farkındadırlar. İki kitabın genç kızları da kanatlı birer melek değildirler. İkisinde de kızlar da erkekleri baştan çıkarmak isterler, onlarla flört ederler. ‘BBÇ’de de, ‘Lolita’da olduğu gibi hikâyeyi orta yaşlı bir erkek (Ender) anlatır. Kısacası BBÇ için ‘Lolita’dan esinlenmiştir, diyebiliriz bana kalırsa. Farklı romanlardır elbette ama ‘Lolita’ olmasaydı, ‘BBÇ’ de olmazdı.

EBEDİYEN ÇOCUK KALMAYA MAHKÛM

‘BBÇ’ ve ‘Lolita’ arasındaki benzerliklere işaret eden ayrı bir yazı yazmayı planlarken ‘Lolita’yla uzaktan akraba olduğunu düşündüğüm ‘Kanıma Gir’ çıkageldi. ‘Kanıma Gir’ İsveç filmi ‘Gir Kanıma’nın, Amerikan yapımı yeni versiyonu oluyor. ‘Gir Kanıma’yı gördüğümde henüz Lolita’yı okumamıştım (tabii ki Kubrick ve Lyne’ın ‘Lolita’ filmlerini seyretmiştim ama…) ve sonuç olarak ‘Lolita’ ile ‘Gir Kanıma’ arasında bağ kuramamıştım. ‘Kanıma Gir’in üç kahramanı olduğu söylenebilir. Lolita ile aynı yaşta yani 12 yaşındaki Abby ile Owen ve Abby’nin babası/sevgilisi bu üçlüyü oluşturuyorlar. Abby ile yaşlı adam tıpkı Humbert Humbert ve Lolita gibi şehirden şehre göç ediyorlar. Abby cinsel kimliğini tanımlayamıyor. Ben ‘kız’ değilim diyor, her şey cinsiyetinin dişi olduğunu gösteriyor olsa da. Belki de bu durum Abby’nin 12 yaşında bir kızın yaşamamış olması gereken şeyleri yaşamış olmasına işaret ediyordur. Belki Abby de Lolita gibi ‘baba’sıyla sevgili hayatı yaşamış olmanın ağırlığı altında kendisini bir kız olarak göremez hale gelmiştir. Ya da tacize uğramış çocuklara olduğu gibi cinsel gelişimi sekteye uğramış, bağımsız bir kimlik geliştiremez olmuştur. Gerçekten de Abby son derece yalnız bir çocuktur. Okula gitmez. Arkadaş edinemez. Owen’a da ilk söylediği şeylerden biri ‘arkadaş olamayız’dır. Babasına bütünüyle bağımlıdır. Dış dünyayla ilişkisini babası/sevgilisi onun için kurar, babası ona yiyeceğini temin eder. Bütün bunlar ensest sonucu her açıdan kimliğini geliştiremeyen, bağımsızlaşamayan bir çocuğa işaret ediyor olabilir. Babası/aşığının davranışları da analiz etmeye değer. Ancak büyük bir suçluluk duygusunun etkisi altında olmasıyla açıklanabilir yaptığı şeyleri yapması. Abby’ye belli ki âşıktır. Abby ise insan kanı içmeden yaşayamayan bir vampirdir. Babası onun için insanları öldürür, kanlarını süzer ve Abby’ye sunar. Adam yaptığı şeylerden nefret etse de, Abby’ye hizmet etmek zorundadır. Neden? Sadece aşk mıdır ona bunları yaptıran? Suçluluk duygusu mu? Abby’yi bu hale getirenin kendisi olduğu bilinci midir? Lolita ile Humbert Humbert’ın ilişkisine benzer bir ilişki var burada da. Abby, tıpkı Lolita gibi doğal gelişimi sekteye uğramış, ebediyen çocuk kalmaya mahkûm edilmiş bir kızdır. Abby, baba figürü öldüğünde yerini Owen ile dolduracaktır. Ve ikili gezgin bir hayat sürmeye başlarlar.

Uğur Kutay’ın hatırlatmasıyla ‘Vampirle Görüşme’yi (Neil Jordan) yeniden seyrettim. Bu film (ki diğerleri gibi bu da bir edebiyat uyarlaması) hem BBÇ ile hem Gir Kanıma’yla hem de Lolita ile ilişkili gibi geldi. İki yetişkin erkek ve bir küçük kızdan oluşan aile tablosuyla BBÇ’yi hatırlatır. Louis adlı genç toprak ağası karısı ve kızını kaybettikten sonra her açıdan çöker. Nihayetinde Lestat adlı bir vampirin yardımıyla vampire dönüşür. Birlikte 12 yaşında (tıpkı Lolita ve Abby gibi!) Claudia adlı bir kızı vampirleştirirler. Lestat’tan kurtulan Louis ve Claudia, tıpkı Humbert Humbert ve Lolita, Abby ile babası ya da Abby ile Owen gibi gezgin bir hayat sürerler. Ve tıpkı Lolita’yla Humbert Humbert ya da  Abby’le babası/sevgilisi gibi birbirinden bıkmış karı/kocalar gibi kavgalar ederler. Louis, Claudia’nın vampirleşmesinde oynadığı rolden dolayı kendisini hep suçlu hisseder. Claudia da Louis’ye bazen baba, bazense aşkım diye hitap eder. Claudia da ebediyen çocuk kalmaya mahkûm edilmiş bir kızdır, Lolita gibi, Abby gibi, büyüyemez. Belki önemsiz ama her filmde poodle cinsi köpek görmeyiz. Hem ‘Vampirle Görüşme’de, hem de ‘Gir Kanıma’da (‘Kanıma Gir’in İsveçli orijinalinde) poodle cinsi köpekler olması tesadüf olmayabilir.

Sonuç Olarak

Karmaşık ve karışık bir yazı oldu ama şunu anlatmak istedim: Nabokov’un ‘Lolita’sındaki yaşlı baba figürüyle küçük kızın yaşadığı ilişki diğer birçok yapıta model olmuş. Lolita’nın erkek kahramanı Humbert Humbert küçük bir kızın çocukluğunu çalan, onun kanını emen bir vampir figürü olarak hem ‘Vampirle Görüşmede’ki Louis – Claudia (ve Lestat) ilişkisinde, hem de ‘Gir Kanıma’/’Kanıma Gir’in baba/sevgili-küçük kız ilişkisinde yankılanmaktadır. Lolita, Abby/Eli ve Claudia, her üçü de aynı yaşta yani 12 yaşındadır. Bu arada şunu eklemek gerek: ‘Vampirle Görüşme’ filminde Claudia’nın yaşı söylenmiyor ama Claudia’yı oynayan Kirsten Dunst filmin gösterime girdiği 1994 yılında 12 yaşında. 

‘Vampirle Görüşme’nin iki yetişkin erkek-bir genç kız ilişkisi, Bizim Büyük Çaresizliğimiz’de de bir anlamda var. Gezginlik hali Lolita, Vampirle Görüşme ve Gir Kanıma/Kanıma Gir’in tümünde mevcut. Lolita’ya en açık gönderme ise BBÇ’de yapılmış, nerdeyse aynı cümle kullanılmış. Fakat BBÇ vampirliğin (pedofilinin /ensestin/ cinsel sömürünün) fiiliyata geçmemesi, bir potansiyel olarak kalmasıyla da diğerlerinden ayrılıyor.

Nabokov’un ‘Lolita’sı, birbirinde çok farklı yapıtlar için bir model ve esin kaynağı olmayı sürdürüyor.