Nadira ve Ceren hayatı çalınan iki kadın…Peki siz kimsiniz?

TUANA BILDIRCIN

Ceren Damar cinayeti ve Nadira Kadirova’nın ‘şüpheli şekilde ölümü’ Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ve erkek adaletin geldiği son noktayı gözler önüne seren iki önemli ‘olay’... Ceren Damar davasında kurgulanmaya çalışılan senaryo tanıdık türden. Gencecik bir akademisyen, sınavda kopya çekerken yakaladığı hukuk fakültesi öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından öldürülüyor. Damar’ın katili ‘yasak aşk’ senaryosuyla ceza indirimi almaya çalışıyor. Katilin avukatı ise gazetelere verdiği röportajda “Çok saf çocuk” diyor katil için. Yetmiyor, savcı ile ‘laçka’ sayılabilecek türden diyaloglar da yer alıyor röportajda. Yetmiyor, Avukat Vahit Bıçak sosyal medya hesabından, “Müvekkilim cinsel saldırı suçunun mağduru olmuştur” diyor. Peki, bu senaryonun işlediğini nereden biliyoruz? Çünkü aynı hikâye sürekli erkek adalet sisteminde tekrar ediliyor. ‘Erkekliğime laf etti, ilişkisi vardı, ilişkimiz vardı’ gibi laflar tahrik sayılıyor. Bizler, kadınların öldürülmesinde açık bir çek niteliğinde olan bu tahrik indiriminden faydalanmak adına söylenen yalanlara şaşırmıyor, hayatlarımızın ‘erkeklikleri’ kadar değerli olmamasına da boyun eğmiyoruz!

***

Daha Ceren Damar davasının travmasını atlatamamışken, ‘aydınlatılamayan’ ve intihar olduğu söylenen şüpheli bir ölüm yansıyor gazete sayfalarına. Göçmen bir ev işçisi kadının ölümü: İsmi Nadira Kadirova. Ölümünden sonra fuhuş imaları yapılıyor. Üstelik savcılık makamınca. Ölümü titizlikle incelenmiyor. Ülkesinden uzakta bir ev işçisi, kendi sözleriyle bir ‘gariban.’ Gidecek yeri, kimsesi yok. Çalışmak zorunda olduğu için tacizlere tahammül etmek zorunda bırakılıyor ve bunları yaşayan binlerce göçmen kadın işçiden sadece biri. Fakat sözde intiharı iktidar sahiplerinin evinde gerçekleştiği için olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor. Ölümünden önce yaşadıkları, arkadaşlarına anlattıkları, ‘konuşursam yer yerinden oynar’ ve ‘çok kötü bir şey oldu’ gibi tonlarca beyan hesaba dahi alınmıyor. Özbek devleti bile Nadira’nın ailesine ‘Ölen öldü size bir şey olmasın’ diyor. Hâlâ soruyoruz, neden apar topar ülkesine gönderildi, gerekli incelemeler yapıldı mı? Taciz iddiaları araştırıldı mı? Şirin Ünal neden susuyor? Nadira, vekilin silahına nasıl ulaşabildi? Notları, günlükleri nerede? Sormaya da devam edeceğiz. Üzerinin kapatılmasına izin vermeyeceğiz.

***

Ceren Damar cinayetine ‘yasak aşk’ kurgusu yapmanın ya da Nadira’ya ‘fuhuş’ yakıştırmasında bulunmanın bu ölümlerin hesabını ‘mahşere’ bırakmak dışında bir nedeni daha var ki, Türkiye’de dünyada onlarca yıldır mücadele eden kadınlar bu nedeni iyi biliyor. Erkeklik hıncınız, toplumsal cinsiyet, rejimleriniz, eşitsizlikleri her gün yeniden üreten sistemleriniz katillerin en büyük suç ortakları! Neyse ki, “Siz kimsiniz? Ve bu cüreti nereden buluyorsunuz” diye soracak kadınlar var. Hayatta kalmanın gerektirdiği zorunluluklar altında, iş, aş derdinden sessiz kalmak zorunda bırakılan kız kardeşleri için ve onlarla birlikte bu sistemi yıkacaklar! Mücadeleye devam edecekler ve gün gelecek, erkek iktidarlarınızın sonunu getirecekler… En büyük korkunuz şüphesiz ki bu. Göreceksiniz, yeni doğacak gün kadar yakın o gün. Bir tek kız kardeşimizin daha kirpiği yere düşmesin diye; Susmayacağız! Korkmayacağız! Adaleti Sağlayacağız!