Kimileyin alıntı yapmayı yeğliyorum, hoşuma gidiyor. Örneğin, yaptığım bir alıntı sanki bir haber olarak belgeselleşiyor ve yazıda yorumlananları yaşamın gerçekliğine yakın tutarak daha somut, daha inanılır kılıyor...

Bu kez, gündemdekilere değinen -hiç aralara girmeden- belki ilginizi çekecek biri AKP, diğeri CHP ile ilgili iki alıntıyla yine bir yerlere varmaya çalışabiliriz ola ki…

Prof. Dr. Özdemir Nutku’dan: “Rumelihisarı’nın 50’li yıllarda restorasyonu ele alınır, bu kapsamda 1958 yılında içine Muhsin Ertuğrul tarafından o bilinen tiyatro yapılır… Bu tiyatro alanının kıyısında bir minare kalıntısı vardır. 15. yüzyılda yapılıp 18. yüzyılda yıkılıp yerle bir olduğu belirtilen, ihya edilmek istense dahi elde buna olanak verecek hiçbir mimarî verisi kalmamış bir camiye ait… Ecdad yadigârı hisar içerisinde tiyatro olur mu? Hele de eskiden cami olan bir konumda? Olmaz… Tiyatro alanına şimdi cami yapıldı… Hisar’a yakın meskûn bir bölge yok. Dolayısıyla cemaat de yok. Zaten çok yakında bir cami de var. Ama illâ da bu camide namaz kılmak isteyenlerin, Hisar müze statüsünde olduğu için girişte ücret ödemeleri ya da kendilerine ‘namaz serbest kartı’ verilmesi gerekecek. Bunlar sorun değil elbet. Maksat, cami olsundu. Oldu…”

Tiyatrocu Sabahattin Mutluer’den: “Kadıköy Belediyesi saçmalamaya devam ediyor hâlâ... Kadıköy Belediyesi yeni yönetimle birlikte üst üste çuvallamaya başladı. Şimdi de Tiyatro salonlarını DT’ye (Devlet Tiyatrolarına) kiralıyormuş. Gerekçe ne? Halkçıyız, halktan yanayız biz demişlerdi! Sanırım halkçılıkla DEVLETÇİLİĞİ karıştırmışlar. Yerel yönetim görünümlü genel yönetim misiniz kardeşler? İlçesiniz, il değil, ülke değil… Belediye binasının 300 metre aşağısından geçen dereden yayılan bok kokusuna alışmışlar. Aldıkları kararların ne kadar boktan olduğunu fark edemiyorlar. Kurbağalıdere işin kamuflajı, halk oraya yıllardır ‘boklu dere’ diyor. Böyle giderse belediyenin de başına bir ön ad koyuverirler…”

Alıntılardan yola çıkarak görüş sunmayacaksam da Mutluer’in yazısında bir bitmemişlik duyumsuyorum ‘söylenecekler var da söylenememiş olanlar’la. Öyle ya, sözünü ettiği DT’yle ilgili ‘tek karar’; ‘kararların’ dendiğine göre ‘çoğul’; o zaman diğerleri nelerdir? Dile getirilmemiş bunlar ya da kim bilir belki daha sırası gelmemiş konular…

Özdemir Nutku öğretmenimiz karttan söz etmişken, çağrışıveriyor da uçuyorum işte: “Acaba DT’ye ‘serbest giriş’, Kurbağalıdere’ye de ‘temiz geçiş’ kartları bir gün gelir de verilebilir mi?!” diye…