Taraflardan birinin, aksini düşünmediğim şekilde Başbakan titrini bırakmadan topladığı milyonları, devletin bütün imkânlarının üzerine katarak çıktığı bir seçim yarışıydı.

Taraflardan birinin, aksini düşünmediğim şekilde Başbakan titrini bırakmadan topladığı milyonları, devletin bütün imkânlarının üzerine katarak çıktığı bir seçim yarışıydı. TRT’nin logosu RTE’ye dönüştüğünde yükselen itiraza, partinin kadın kahkahasından sorumlu ağabeyi Bülent Arınç şu cevabı vererek, AKP’nin adalet ve eşitlik kavramlarına da açıklık getirdi: “TRT’de eşit değil ama adaletli davranıyoruz. Onlar kim, Başbakan kim?” Uyduruk bir tişört alırken bile seçenekleri yan yana tezgaha serip karar verirken, memleketin başına başkan seçerken üç adayı yan yana göremedik. Aynı sebepten tabii; İhsanoğlu-Demirtaş kim, Erdoğan kim?!

***

Demokrasi, sadece içine zarf atılan şeffaf plastikten sandık anlamına geldiği için, yarış boyunca sürdürülen anti-demokratik uygulamalar bir yana; halk, 10 Ağustos’ta sandığa giderek Cumhurbaşkanını seçti. Son seçimde yüzde 90’a varan katılım oranı, bu kez yüzde 75 civarında kalarak 15 puan düştü. Yılgınlar, küskünler, umursamazlar, boykotçular; oy kullanacağım da ne olacak, aynı tas aynı hamamcılar; trafoya yine kedi girer, değmezciler; al birini vur ötekineciler...

***

Erdoğan yüzde 51,7 oyla ilk turda seçildi. Seçime katılımın düşük olması neticesinde, yarışın ikinci tura kalmayacağı öngörüsünde bulunanlar haklı çıktı. ‘Oy ver’ çağrısının, halk iradesinin güçlü bir şekilde sandığa yansıması bakımından bir anlamı olsa da, halkın karşısına tıpış tıpış değil, gönül rahatlığıyla oyunu verebileceği bir adayla çıkılmadığı taktirde havada kalacağı görüldü. Erdoğan, bir önceki yerel seçimlerde partisinin aldığı oya yakın bir sonuçla Cumhurbaşkanı seçildi. Kaymakamından valisine, belediye başkanından medyasına, devletin uçağından helikopterine her türlü desteğe sahip Erdoğan’ın, yüzde 50’yi ancak geçebilmiş olması, sonucu padişahlık kutlamalarından uzaklaştırdı.

***

Yasağa rağmen, seçime günler kala araştırma şirketleri tarafından açıklanan anketlerde, Erdoğan’ın hanesine yazılan yüzde 57’ler-58’lerin; AKP’nin önüne gelen gerçekçi anket sonuçları neticesinde başlatılan bir algı yönetiminin aracı olduğunu, hem alınan sonuç, hem de Erdoğan’ın seçim yaklaştıkça artan kutuplaştırıcı tavrı doğruluyor diye düşünüyorum. Elbette ki, Erdoğan’ın kendi tabanını konsolide etmek için kullandığı dışlayıcı tavrı siyasi bir taktikten öte, kendinden olmayanı küçük görme, beğenmeme hislerinin de kuvvetli bir tercümanı... Erdoğan’ın Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olma yolunda, affedersin Gürcü, daha ‘çirkini’ Ermeni, sen Zaza’sın, sen Alevi, sen Mısırlı... diye halkı yapboz parçalarıymış gibi ayırması, bu koltuğa bakışının güzel bir özeti olarak kayda geçti.

***

Erdoğan’ın arzuladığı başkanlık/padişahlık düzenine geçişe “bir saniye canım” diyen yüzde 51.7 oy oranının yanında CHP-MHP’nin çatı aday formülünün de tutmadığı ortada. İki ay içinde iki partinin tabanlarının el ele tutuşup, salt Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir yarış yürütüp kazanabileceği başından beri tartışmalı bir girişimdi. Gönülsüzlük, partililerin çalışma hevesini kırdı, İhsanoğlu, seçmende heyecan yaratmadı. CHP ve MHP’nin, Türk-İslam sentezli seçim taktiği tutmadı. Adayı benimsemeyenler sandığa gitmedi. CHP’den Demirtaş’a, MHP’den ise Erdoğan’a oy kaydı.

***

Padişahlık çıkmadı, çatı tutmadı, yeni yaşam çağrısına kapı aralandı. Seçimin kazananı, üçüncü olmasına rağmen Demirtaş’tır. CHP-MHP çatısının dışladığı Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, LGBTT bireyleri, sosyalistleri bir araya getirerek; hedefine kişileri değil, ilkeleri-değerleri alarak birleştirici bir söylemle parti oyunun iki katı kadar üzerinde bir oy almayı başardı. Sahip olduğu olanaksızlıklar da göz önünde bulundurulduğunda bunun ciddi bir başarı olduğu yadsınamaz. Ortaya çıkan tabloda, Erdoğan’ın inandırmak istediği gibi yeni bir Türkiye değil, yeni bir muhalefet dili var. İnsanı, yaşamı, hakkı, özgürlüğü, adaleti, emeği ve demokrasiyi öne koyan kişisel büyümeden değil, ilkesel bir ilerlemeden söz eden, genç, dinamik ve umut veren bir muhalefet...

***

Evet, yüzde 9.8’in içinde emanet oylar var. Onları korumanın ve çoğaltmanın yolu, birleştirici, özgürlükçü ve seküler değerlere sahip çıkan politikaları sürdürmekten geçiyor. Tek bir kabuk altında yan yana duran nar taneleri, Türkiye’nin ihtiyacı olan muhalefeti tarif eden çok güçlü ve güzel bir simge. Türkiye artık, kazansanız da, eski dilde yeni Türkiye yalanlarıyla yönetilemez. Güçlü bir muhalefeti hedefleyen partilerin not defterine yazması gereken ilk şey; ülkeyi bütün renkleriyle kucaklayıp, emek eksenli politikalar üretmek.

Özlenen bir aradalığın ilacı, özgürlüktür. Demokrasi de küserek değil, mücadeleyle kazanılır.