Tam bir yıl önce, 19 Aralık 2021 günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şah damarı kızarmış halde şöyle diyordu: “Nas var nas! Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak nas neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim.” Dediğini yaptı da. Ve sadece bir yıl içinde bankalara ülke tarihinin en yüksek faiz gelirini sağladı, emeğiyle geçinen milyonlarca insanı ise açılık sınırına sürdü.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, bankacılık sektörü tüm zamanların en kârlı dönemini yaşıyor. Bankaların toplam net kârı 2022 yılının tamamında yüzde 366 artışla 433,5 milyar liraya çıktı. Bu rakamın ne anlama geldiğini daha iyi görmek için, son birkaç yıllık kar rakamları hatırlayalım: İlk kur şokunun yaşandığı 2018’de toplam kar 54.1 milyar liraydı. 2019’da 49 milyar liraya geriledi. Ama hızlı faiz indirimleriyle beraber bankacılık sektörünün karı da sıçrama yaptı. 2020’de önce 58.5 milyar liraya, 2021’de 92.9 milyar liraya ve nihayetinde 433.5 milyar liraya yükseldi.

Bir ülkede, sadece bir yıl içinde rantiye sınıfının geliri böylesine sıçrıyorsa, o ülkenin sokaklarında yıkım yaşanıyor demektir. “Bankacılık sektörümüz ne şahane yönetiliyor” denilecek türde bir başarı değil bu. Toplumun tüm ayarlarını bozan, gelecekten koparan, umudunu yıkan, gelecek nesillerin boynuna ağır bir borç zinciri vuran; ahlaki, vicdani tahribatı artıran korkunç bir manzara. Gerçek hayattaki bilançonun öteki tarafında yaşananları yakından biliyoruz. Bankacılık karlarının kademe kademe arttığı yıllarda emeğiyle geçinen insanların ücretlileri günden güne eridi; kiralarını, faturaların ödeyememeye başladılar; temel gıda ürünlerini kıstılar ve nihayetinde çocuklarını okula aç göndermek zorunda kaldılar.

Hikâyenin tamamı, şu sıralar açıklanmaya başlanan bankaların bilançolarında rakam rakam ayrıntısıyla anlatılıyor. Oraya bakanlar parlak bir tabloyu değil, toplumsal bir yıkımı görür. Meseleyi bu açıdan inceleyelim şimdi…

ÜLKE TARİHİNİN REKORU

Bankacılık sektörünün 2022 yılında toplam faiz geliri 1 trilyon 403 mil­yar lirayı buldu. Önceki yıla kıyasla artış yüz­de 118,7. Resmi enflasyonun iki katı. Faiz giderlerini çıkardığımızda net faiz geliri yüzde 187,8 yükselerek 764,3 milyar liraya ulaşıyor. Dolaysıyla ülke tarihinin faiz geliri rekoru tam da Erdoğan’ın ‘nas politikası’nı ilan ettiği dönemde gerçekleşti.

Merkez Bankası 2022 yılına Erdoğan’ın talimatıyla faizi yüzde 14’e indirerek başladı. Yıl içerisinde kademe kademe 500 baz puanlık indirimler yapıldı ve politika faizi yüzde 9’a çekildi. Böylece bankaların borçlanma maliyetleri geriledi. Merkez Bankası’ndan yüzde 9 maliyetle aldıkları parayı iki üç katına satmaya başladılar. Erdoğan’ın faiz tutkusu enflasyonu patlatıp halkı inletmeye başlayınca bu sefer de bankalara yeni bir koruma zırhı daha devreye girdi. TÜFE’ye endeksli devlet tahvilleri, devlete ağır bir borçlanma yükü getirirken, bankalara da enflasyonun üzerinde gelir garantisi sağladı. Bankaların bilançolarına baktığımızda TÜFE’ye endeksli devlet tahvillerinin sağladığı gelirdeki rekor artış dikkati çekiyor zaten.

Devlet, halktan topladığı kaynaklarla bankaları ucuza fonluyor. Yetmiyor; devlet yüksek enflasyon oranına endeksli araçlarla borçlandırılıyor ve Hazine’den bankalara aktarılan kaynak güvenceye alınıyor. Nitekim rekor kar açıklayan Garanti ve Akbank’ın bilançolarında ‘nas etkisi’ni açıkça görüyoruz. Diğer bankalarda da manzara pek farklı olmayacaktır. Haliyle iki bankanın bilançosu tüm sektör için fikir verecektir.

GARANTİ VE AKBANK’IN BAŞARISI!

Garanti’nin 2022 yılı net karı yüzde 331 artarak 58.5 milyar liraya yükseldi. Net faiz geliri ise yüzde 151 artışla 33.6 milyar liradan 83.3 milyar lira çıktı. Bunun içindeki TÜFE’ye endeksli devlet tahvili gelirinde yüzde 425 gibi muazzam bir artış var. Faiz gelirinin neredeyse dörtte biri buradan gelmiş. Benzer bir durum Akbank için de geçerli. 2021 yılında 12.1 milyar lira net kar açıklayan banka, 2022 yılında ise 60 milyar lira kar elde etti. 5 kat bir büyüme. Bankanın yüzde 259 artışla 84.4 milyar liraya fırlayan gelirinin içinde TÜFE endeksli tahvil geliri 51.3 milyar lira. Bir önceki yıla göre artış tamı tamına yüzde 489!

Özetle Erdoğan, halkın enflasyonla ezildiği bir dönemde kredi genişlemesi ile şirketlerin, faiz politikasıyla da bankaların karlılığını sürdürmelerini sağladı. Yani ‘nas siyaseti’ apaçık bir servet transferiydi ve eşi görülmemiş biçimde bunu başardılar. Şimdi bu çığırından çıkmış politikaların yarattığı risklerin maliyetinin ileride kime yıkılacağında. Erdoğan gitse de kalsa da siyasetin esas gündemi budur.