Nasreddin Hoca
“Sultan mı büyük, çiftçi mi?”
“Sultan,” dedi bir can.
“Yo,” dedim, “çiftçi;
o buğday vermese
sultan ölür açlıktan.”
“Dünyanın merkezi nire?”
“Durduğum yer,” dedim.
“İnanmazsan ölç biç; kim
kendini temel almaz -hiç?”
Gece kırda adım adım
yol alırken susadım.
Baktım kuyuya… Vay!
Suya düşmüş Ay!
Hemen kovayı aldım,
kurtarmak için saldım.
Su çektim, yine kuyuda!
E ben de saldım kovayı.
Taşa takıldı çekerken.
Var gücümle asıldım.
İp koptu, düştüm derken.
Baktım, Ay gökte. İşte!
Kuyuda kalırdı, eminim.
Ay’ı kurtaran benim.
İşine gelene inanır insan.
Ödünç kazan, komşudan.
Sabah tencereyle verdim.
“Bak, doğurdu senin kazan.”
“Hoş,” dedi, aldı keyifle.
İçimden: “Sen dur hele!”
Derken yine ödünç.
Adamda bir heyecan!
Sabah elim boş: “Öldü.”
“Hiç ölür mü kazan?!”
“E, inansın öldüğüne
doğurduğuna inanan!”
Ağaç kesen var gerek yokken;
topladım ahaliyi ağaç altında.
Çıktım dala, elimde testere.
“Bindiğin dal! Düşersin!”
Gülümsedim:
“Bindiği dalı kesmiş olur
ağaç kesen. Ağaçlar armağan
-atalardan. Bize yeter.
Fidanlar kimler için?
Bizden sonra gelecekler.”
Gelecekte ‘performans’ denecek
yaptığım türden şeylere.
“İneğin teki inek öldürmüş;
sahibi suçlu sayılır mı?”
“Boş ver,” dedim. “İyi,” dedi
adam; “benimki seninkini
öldürdü.” “Yok yahu?!
Tam davalık bu!
Kara kaplı kitabı veriver.”
Kürkün ucunu bandım çorbaya:
“Ye, kürküm, ye.”
Sordu zengin: “Hayrola, Hoca?”
“Dün geldim, iki köpek saldın;
bunu giydim, baş köşeye aldın.
Demek değer verdiğin giysi.
Adalet için, bu yesin, en iyisi.”
Her tedbir alınır,
yine kusurlu kalınır.
Hırsız girdi evime.
Beni suçlayan çok!
Akıl veren verene!
Hırsızın hiç mi suçu yok?!
İşe yarar mı yalan? Ey
kılıf hazırlamadan minare çalan?
“Eşeğine ters bindin. Niçin?”
“Baktım öğrenciler peşimde,
sırtımı dönmemek, sohbet için.”
Ah, damdan düştüm, canlar.
Damdan düşen beni anlar.
Avukatımı savunan avukatı savunan
avukatı savunan
kendi avukatıyla şu an.
2017-18 sezonu için hazırlanan
‘Bay Fobi’nin Maceraları
adlı oyundan. Tiyatro Su-TH2O.