NATO beni bulamaz

İsveç için, devletler arası iki kurumun önemi büyük. Bunlardan biri NATO, diğeri Avrupa Birliği. İsveç, NATO üyesi değil, ama her zaman için “gizili ortak” olarak adlandırılır. NATO’yla askeri ve politik ilişkiler bu denli uyum içinde giderken hiç olmayan üyelik “gizli”, ilişkiler açık yürütülür. Avrupa Birliği’ne 1995’te katılan İsveç, üyesi olduğu birliğin, Euro Bölgesi’ne dahil olmadı. Ulusal para birimi İsveç kronunu koruyan ülkenin statüsü ilginç. Kâğıt üzerinde Maastricht Antlaşması gibi bir metin olmadan İsveç, 2003’te yapılan bir referandumla oy kullananların yüzde 56,1’i Euro’ya geçmeye “Hayır” dedikten sonra birlikten ayrıcalık sağladı.

İsveç Kronu, Avrupa Birliği’ni finanse eden önemli bir para birimi. Zengin ortak İsveç’in 2017 için AB’ye 30,4 milyar kron ödemesi ve birlikten de aynı yıl için 11 milyar kron geri alması planlanıyor.

Demografik değerlere bakıldığında ortaya koyduğunun yarısını bile geri alamayan İsveç yine de Avrupa Birliği’nin önemine inanıyor. Öyle ki Norveç’le birlikte dağıttığı Nobel Barış Ödülü 2012’de Avrupa Birliği’ne verilmişti. NATO ve Avrupa Birliği dengesi ve güvencesi, İsveç için farklı siyasi kanatlardan şekilleniyor. Ülke de sosyal demokratlar ve sol güçlü olduğunda, dengeler AB’ye doğru kayarken sağ kanatta, “NATO varken AB’ye gerek yok” duruşu hâkim.

İsveç’te sol iktidarda.

2014 Eylül’ünden beri, Sosyal Demokrat ve Çevre Partisi’nin kurduğu azınlık hükümeti işleri yürütüyor. 2018’de sandık karşısına çıkacak iktidardaki solun, üç yıl boyunca Avrupa Birliği’yle ilişkileri halka açıklarken yaşadığı zor dönemler oldu. “Milliyetçilikle mücadele etmeye devam” kararı almış olan İsveç’in Sosyal Demokratları, mayıs ayının başındaki Fransa seçim sonuçlarıyla rahatladı. Geçen sene 23 Haziran’da İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması, sonrasında 8 Kasım’da Donald Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkanlık seçimini kazanması, milliyetçiliği tırmandırdı.

İsveç solunun “Bu işin önü nasıl alınacak?” sorularıyla karşıladığı artan milliyetçiliğe Avrupa Birliği içinden güçlü bir ses yükseldi. Fransa’nda sosyal demokrat partisinden ayrılıp kendi hareketi-İleri’yi kuran Emmanuel Macron’un Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması, İsveç hükümetini ve Parlamento’daki diğer partileri sevindirdi; ırkçı İsveç Demokratları Partisi hariç. İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, “Kesin bir zafer kazandı” dediği Macron’un seçim sonucuyla İsveç solu için de biraz geri enerji dönmesini bekliyor. Tecrübeli siyasetçi Wallström, 39 yaşındaki Macron’un hareketini partileştirmesini ve 11 – 18 Haziran’daki Parlamento seçimleri için adaylarını bir an evvel belirlemesini istiyor. Bakan Wallström’e göre Fransa’da yüzde 34 oy toplayan yabancı düşmanlığı ve aşırı milliyetçilik asla küçümsenmemeli.

Fransa’nın Almanya ile iş birliği yapacağını söyleyen, Avrupa Birliği’ne yatırım kararları alan bir Macron’u olmasının önemi, geçen haftaki NATO görüşmelerinde daha bir ortaya çıktı. İsveç basınına yansıdığı kadarıyla Avrupalı liderleri, zirvede azarlayan Donald Trump’ım bu tutumu, Amerika’yla Avrupa’nın arasındaki aranın nasıl açıldığının bir özeti. NATO görüşmeleri üzerine yapılan analizlere göre, Avrupa liderleri son dakikaya kadar Trump’ın açık olarak Amerika’nın eğer bir saldırı olursa NATO müttefiklerine yardıma hazır olduğunu açıklamasını umuyordu.

Ama bu olmadı.

Donald Trump, onun yerine Avrupalı liderlere, İsveç basının açıkça “deli saçması” diye ifade ettiği anlaşılmayan cümleler savurdu ki Trump’ın en inci tanesi “Suçlu, çok parası olanlar” nefesi oldu. Çok iyi saklanmış, “NATO beni bulamaz” diyor.