Bugün Sol, Rusya ile birlikte NATO’nun ve NATO’cuların sorumluluğunun, savaş kışkırtıcısı çevrelerin, uluslararası silah tekellerinin yoğun çabasının da bilincindedir.

NATO yandaşları Sol’a ders veriyor!

Sol açık, net bir şekilde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınamış, durumu tüm ayrıntılarıyla, öncesi, sonrası, şimdisiyle ortaya koymuş, barışı savunmanın, savaşın sona erdirilmesinin her iki ülkenin halkı için ivediliğini vurgulamıştır. Sol’un farklı odaklarının yazarları, savaşın kapitalist ülkeler arasında siyasi ve ekonomik çıkarların çatıştığı bir paylaşım savaşı olduğunu sürekli belirtmişlerdir. Sol aynı zamanda savaşın öznelerinin gizli açık niyetlerinin ortaya konulmasından, nesnel durumun ikirciksiz sergilenmesinden yanadır. Rusya ile birlikte NATO’nun ve NATO’cuların sorumluluğunun, savaş kışkırtıcısı çevrelerin, uluslararası silah tekellerinin yoğun çabasının da bilincindedir.

Ama bu açıklığa, netliğe karşın Sol’a, Rusçu demekten vazgeçmiyorlar. Bu konuyu pek tipik bulduğum üç yazıyı ele alarak tartışmak istiyorum.

“Nato mermer nato kafa”

İlk yazı daha önce adını duymadığım, benim kabahatim, Suat Kınıklıoğlu’na ait. İlginç bir “kişilik” olduğu anlaşılıyor. Hikâyesi var çünkü. Eski bir asker. 1995’te Ecevit’in DSP’sinde siyasete başlıyor, Daha sonra AKP’ye geçiyor, 2007 seçimlerinde AKP’den Çankırı milletvekili seçiliyor. 2009-2012 yılları arasında AKP MKYK üyesidir. 2010-2011 yıllarında da Türkiye- ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanlığı yapıyor. ABD’yi AB’yi ve NATO’yu çok seviyor. Sol’un Ukrayna konusundaki tutumunu eleştirmeye karar veriyor ve işe koyuluyor. Yazısının başlığı “Solun Ukrayna Pespayeliği”dir. Pespayeliği iade ediyor, ipe sapa gelmez tezlerine kısaca göz atıyoruz. (Politik Yol,10 Nisan 2022)

Kınıklıoğlu saldırı için BirGün gazetesinde yer alan bir haberi gözüne kestiriyor. “ABD’nin uç beyleri” başlıklı haberi “Ukrayna’daki işgale Soğuk Savaş döneminden kalma bir gözlükle bakarken 44 gündür devam eden somut olguları da görmezlikten gelip işgali NATO/ABD/Batı komplosu olarak lanse etmekle” suçluyor. İlgisi yok. Haber, eski Sovyet ülkelerinin tavrına dikkat çekiyor ve bu ülkelerin geçmişten baki kalan hesapların da etkisiyle Rusya karşıtlığında en ön saflarda yer aldıklarını öne sürüyor. Kınıklıoğlu, BirGün üzerinden SOL Parti’yi vurmaya çabalıyor. Peki, SOL Parti gerçekten de Kınıklıoğlu’nun anlattığı gibi mi yaklaşıyor savaşa? Yetkili kişilerin yazdıklarından yola çıkalım. SOL Parti yöneticilerinden Hayri Kozanoğlu’nun konu ile ilgili bir makalesinden aktaralım. (6 Mart 2022, BirGün) Kozanoğlu şöyle yazıyor: “Putin ve Rusya’da kurduğu baskıcı rejim, servetin iktidara yakın oligarklar elinde toplandığı berbat bir kapitalizmdir. Dolayısıyla Putin’in emperyal özlemleri vardır.” Kozanoğlu Rusya’nın saldırısının bir an önce son bulması gerektiğinin de altını çiziyor: “Evet, Ukrayna işgalinin bir an önce son bulması gerekiyor. Ancak bunun NATO’nun doğuya doğru genişlemesini meşrulaştırması, dünyada yoksulluk kol gezerken, ekolojik felaket gezegenimizin kapısını çalarken silahlanmaya hız verilmesi için basamak yapılması savaşın kendisi kadar tehlikelidir”

Ama Kınıklıoğlu yazısında Sol’un neden NATO’cu olması gerektiğini de pek güzel anlatıyor. “Polonya, Çekya ve Baltıkların kendi iradeleri ile güvenliklerini garanti altına almak için NATO’ya üye olabilecekleri akıllara yatmamış olsa gerek bunların illa ‘ABD’nin uç beyi’ veya ‘Truva atları’ olmaları icap etmektedir. Üstelik bunu 1945’te Rusya tarafından boğazlar, Kars ve Ardahan’a yönelik bazı taleplerin sadece ima edilmesi sonucunda soluğu hızla NATO’da alan bir ülkenin yurttaşları olarak yazıyorlar.”

Bırakın artık şu NATO düşmanlığını, diyor kısaca Kınıklıoğlu. Bir de tam çarıklı erkanıharp edasıyla söylediği sözlerle yıkıyor Sol’u ki aktarmasak ayıp: “Tabii bir de Türkiye sosyalistlerinin içerideki baskıdan veya takipten bunaldıkları zaman Rusya’ya değil Batı ülkelerine kaçtıkları gerçeği var.” Sizi gidi köftehorlar demeye getiriyor, sıkışınca soluğu Batı’da alırsınız, gitseydiniz ya Rusya’ya. O BirGün üzerinden SOL Parti’ye yüklenmekle kalmıyor, Türkiye İşçi Partisi’ne de laf atıyor: “Türkiye İşçi Partisi’nden başlayarak solun önemli bir bölümü ise Stalinist ve Rusçu tutumlarıyla otoriter sol eğilimleri olduğunu gösterdi.” Bu TİP, sosyalist kapitalist fark etmez mi demekte yani? Hay Allah bilemedik şimdi.

Nuray Mert kızınca

Kınıklıoğlu’nun “Pespayeli” yazısı, bir zamanlar özellikle laiklik konusunda ulusalcılarla mücadele edeyim derken, soldan uzaklarda liberal dünyada parlamış Nuray Mert’i de kızdırdı. (Politik Yol,13 Nisan 2022) Şöyle yazıyor Mert: “Benim takıldığım birinci mesele, Türkiye’de sağcıların, ‘sol’ siyasetin nasıl olması gerektiği hakkında ahkâm kesmeye çok meraklı olması, dahası kendilerini bu konuda yetkin görmeleri.” Kınıklıoğlu solu beğenmiyor, yanlış ve yetersiz buluyor. Nuray Mert beğeniyor mu peki?

“Türkiye İşçi Partisi başlı başına bir kategori; onu geçelim de, ilginç olan onların da Suat Bey gibi, Rusya ve Çin’in bugünü ile geçmişini devamlılık içinde görüyor olmaları. TİP ve benzerleri fazladan bu ülkeleri hâlâ kapitalizm/emperyalizm karşıtı bir cephe olarak tanımlıyorlar.” Besbelli ki Nuray Hanım da Kınıklıoğlu da Sol’u izlemiyorlar. Ama Nuray Mert’in Sol’un yıllardır anlattığı konuyla yakından ilgili saptamasını anlaşılır bir dile çevirerek aktaralım: “Kısacası, Kınıklıoğlu’nun Ukrayna üzerinden söylediği, aslında küresel bir stratejik bir kapışmanın ilkesel bir mesele gibi pazarlanmasına mütevazı bir katkı.” Küresel stratejik kapışma, çıkar ve paylaşım savaşının bir başka ifadesidir. Kınıklıoğlu ise bu kapışmayı ilkesel bir mesele yani herkesin uyması, kabul etmesi gereken bir durum olarak görüyor. Hepsi bu.

Nuray Mert’e teşekkür borçluyuz. Çünkü solu hizaya çekme gayretinde olan bir başka “sosyaliste” gönderme yaparak konuyu derinleştiriyor. Bu “sosyalist” NATO’culuk konusunda epeyce mesafe almış bir akademisyendir. Ahmet İnsel’den söz ediliyor. Önce Mert’in öfkesini aktaralım: “Diğer tarafta, Ukrayna meselesi üzerinden ‘aleme nizam verme’ iddiasında daha önemli ve bu kez Sol’dan bir katkıyı da Birikim dergisinde Ahmet İnsel yapmış; ‘Ukrayna Savaşı Karşısında Putinciliğin Farklı Çeşitleri’ diye bir yazı yazmış. Almış eline kılıcı Ukrayna konusunda kendi ile aynı fikirde olmayan herkesi ‘Putincilik’le suçlamış ve ‘özgürlük ve demokrasi yandaşları’ için Ukrayna’da nasıl bir tutum takınılması gerektiğini adeta dikte etmiş. Akıl alır gibi değil, özellikle de üslubu dolayısı ile tam bir düşünce polisliği! ‘Arkadaş kendine gel’ demek isterim.”

Arkadaş kendine gelmez

Ahmet. İnsel’in “Putinciliğin farklı çeşitleri” yazısında en önemli bulduğu gruba bakalım “Bütün bunların içinde, sanırım üzerinde en fazla durulması gereken Putincilik türü, en başta işaret ettiğim ılımlı olanı. Bu tavırda olanlar, genellikle sorunun çok karmaşık ve uzun tarihi bir arka planı olduğunu anlatarak söze başlıyorlar. Ardından NATO’nun yaptıkları, Sırbistan’ın bombalanması, ABD’nin Irak saldırısı, Libya’ya askeri saldırı gibi gerçekten menfur (menfur ama geçip gitti cancağızım) girişimleri sıralayarak, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını terazinin karşı kefesine koyuyor… sorunun sadece diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini söylüyorlar.” Halbuki savaşa devam etmek, işi bitirmek gerekir öyle mi sayın İnsel?

Burada duruyor, derin bir nefes alıyor ve kendimizi “iyi emperyalist - kötü emperyalist” masalına hazırlıyoruz. Açık yazıyor İnsel: “Emperyalist ülkeler arasında denklik olduğunu iddia etmek, “al birini vur ötekine” demek, bugün Batı’da halen emperyalist politikalar yürüten veya yakın tarihe kadar yürütmüş olan devletlerin, o ülkelerde toplumsal mücadeleler sonrasında atmak zorunda kaldıkları geri adımları, toplumsal mücadelelerin kazanımlarını, asgari bir demokratik yaşamın bu mücadeleler sayesinde kurulabilmiş olduğunu inkâr etmek anlamına geliyor.” İyi de Almanya, İngiltere, Fransa vd. bu emperyalistler toplumsal mücadeleler sonucunda geri adım atmışlarsa neden iyi oluyorlar ki? Unut sen onları, bak şimdi taptaze Rus emperyalizmi var. “Putinizm'in önde gelen bir temsilcisi olduğu otokratik yönetimlerle Batı emperyalizmlerini aynı kefeye koymak...” Ne ayıp! Devam ediyoruz, “Bugün özgürlük ve demokrasi yandaşları açısından savaş karşıtlığının yegâne geçerli olduğu ülke Rusya Federasyonu'dur.” Demek ki neymiş, bundan böyle savaş karşıtı olma hakkı yalnızca Ruslara ait imiş. Biz de katılsak savaş karşıtlığına olmaz mı? Olmaz, siz işi karıştırıp konuyu ille de iyi emperyalistlerin eski menfur eylemlerine bağlıyorsunuz ki bu da pişmiş aşa su katmak gibi bir şey.

***

Üç yazarın Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı konusundaki görüşlerini aktardık. Nuray Mert diğer iki yazarı eleştiriyor. Ama kendisinin de katıldığı yani her üç yazarın ortak olduğu nokta Sol’un, SOL Parti ve TİP’in Rusya’nın saldırısını görmezden geldikleri, Rusya’nın geçmişi ile bugününü ayırmadıkları iddiasıdır ki, ciddiye almak mümkün değildir. Peki bu kadar abukluğa ne diyelim? Onu da Metin Çulhaoğlu’ndan aktaralım: (İleri Haber, 15 Mart 2022)

“İyi de böyle bir durumda NATO’ya ve NATO’culuğa olduğu kadar Putin politikalarında matah hiçbir yan göremeyenler, Rusya’nın yayılmacı hareketlerine karşı çıkanlar ve barış isteyenler ne yapacaklar? Bugüne kadar ne yaptılarsa onu yapacaklar. Yani NATO’ya da Rus yayılmacılığına da aynı anda karşı çıkacaklar.”

Hepsi bu…