Not: Yazıyı gönderdikten çok sonra Gezi Davası'nda da hukuk adına kapkara bir karar çıktı. Şimdilik şunu söyleyeyim; Gezi onurumuz, bu karar sadece iktidarın değil hepimizin utancıdır.Ve güzelim ülkede yaşatılan ortaçağa son vermek de hepimizin boynunun borcu.

Yazıyı gazeteye gönderdiğimde henüz BM Genel Sekreteri Guterres’le Erdoğan’ın görüşmesi sonuçlanmamıştı. Ukrayna’da iki aydır süren savaşa son verebilmek için BM adına yola çıkan Guterres, Ankara’dan sonra bugün Moskova’ya, Perşembe günü de Kiev’e gidecek. Putin ve Zelensky’le görüşecek.

Burada; işsizlik, yoksulluk, pahalılık, elektriği kesilmiş aileler gibi canımızı doğrudan yakan sorunlar var… Yaklaşmakta olan bir seçim, o seçimde tek adam rejimine son vermek için çabalayan kitleler, kurulan masalar var… 1 Mayıs’ta çalınan emeklerine, karanlığa gömülen hayatlarına sahip çıkmak için meydanları doldurmaya hazırlananlar var…

Yine de, Ukrayna’da süren savaşı tartışmaktan uzak duramıyoruz. Duramıyoruz, çünkü o savaşın bizde ve dünyanın her yerinde bu saydığımız sorunlara başkalarını da ekleyecek sonuçları olacak. Halkların yoksullaştırıp silah üreticilerinin semireceği yeni bir “soğuk savaş” dönemi…

Rusya, tüm Donbass’ı kontrol altına alıp kıyıdan Kırım’la kara bağlantısı kurmaya yönelmişken, Zelensky de Batı yeterince silah verirse 10 yıl daha savaşacaklarını söylüyor.

Çatışmayla geçen her geçen gün ateşkes ve çözüm biraz daha uzaklaşıyor.

Stratejiler, taktikler, reelpolitik, çatışmanın arka planı, tarafların amaçları, vb. … Bunların hepsi tartışılıyor. Ancak, bütün bu tartışmaların savaşın doğrudan kurbanları için en küçük bir anlamı yok. Silahların patladığı, bombaların düştüğü yerdeyseniz, o kabusun bir an önce bitmesinden başka bir şey düşünemiyorsunuz.

Umarım, Guterres’in dün Ankara’da başlayıp, bugün Moskova’dan geçecek ve Perşembe de Kiev’e varacak yolunun sonu bir ateşkes olur! Olur da, biz de daha çok bizi konuşabiliriz.

Ancak hiç kolay değil! Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun CNN Türk’teki röportajında söylediği, önemli bir NATO üyesi ülkenin bakanının ağzından çıktığına inanması zor sözleri nasıl bir açmazla karşı karşıya olunduğunun kanıtıydı.

Ülke ismi vermese de, Çavuşoğlu ancak solculardan duyacağınız bir değerlendirme yaptı. Katıldığı NATO Dışişleri Bakanları toplantısı ardından savaşın uzayacağını gördüğünü, savaşın devamından yana NATO üyeleri olduğunu, yaşananların bedelini ödeyen Ukrayna’nın umursanmadığını, savaş uzasın ve Rusya zayıflasın ve belki Putin de gider hesapları yapıldığını söyledi.

İngiliz İşçi Partisi’nin eski lideri ve anti-semitizm suçlamasıyla partisinden uzaklaştırılan solcu Jeremy Corbyn de benzer şeyler söyledi ama onun kadar şanslı değil. O, NATO değerlendirmesi yüzünden belki de partisine geri dönemeyecek.

Çavuşoğlu’ndan TV röportajından bir iki gün önce, Corbyn de bir radyo röportajında NATO’yla barış getirilemeyeceğini, barış getirmekten çok birbirlerini teşvik ederek daha büyük tehlikelere yol açan askeri ittifakların dağıtılması gerektiğini söyledi ve Ukrayna’daki savaşın sonunda olabileceklere dikkat çekti.

İşçi Partisi’nin şimdiki lideri Sir Keir de, “Rus saldırganlığı ile NATO’nun eylemleri arasında yanlış bir denge” kuran Corbyn’in partiye dönüşünün zor olduğunu söyledi.

Zelensky’nin söylediği gibi savaş 10 yıl sürer mi, bilemiyorum. Ancak, savaşın sürmesinden yana olan NATO üyeleri, Çavuşoğlu isim vermese de en başa ABD ve İngiltere’yi yazabiliriz, ve onların peşine takılan ülkelerin halklarının da uzayan süreçten zararla çıkacağını biliyorum.

Ukrayna’da körüklenen savaş kimi şirketlerin karlarını katlarken, Amerika ve Avrupa’nın emekçi kesimlerine yoksulluk ve hayat pahalılığı olarak yansıyor.

Göreceksiniz, 1 Mayıs’ta dünyanın dört bir yanında meydanlara çıkanlar, kendi talepleri yanına Ukrayna’da barış talebini yazacak ve NATO’yu da sorgulayacaklar.