Ölüme giderken dahi “Tam bağımsız Türkiye” sloganları atan “üç fidan”ın idam edildiği gün olarak hafızalara kazınan 6 Mayıs, bir kez daha hukukun, adaletin, demokrasinin katledildiği; zorbalığın, hukuksuzluğun galebe çaldığı “kara gün” olarak tarihe geçti. Siyasi iktidarın baskı, tehdit ve şantajlarıyla İstanbul seçimleri iptal edildi. Halkın iradesinin gasp edildiği, demokrasinin rafa kaldırıldığı bu tarihsel günde birbirini […]

Nato zirvesi İmralı mesajı YSK kararı

Ölüme giderken dahi “Tam bağımsız Türkiye” sloganları atan “üç fidan”ın idam edildiği gün olarak hafızalara kazınan 6 Mayıs, bir kez daha hukukun, adaletin, demokrasinin katledildiği; zorbalığın, hukuksuzluğun galebe çaldığı “kara gün” olarak tarihe geçti. Siyasi iktidarın baskı, tehdit ve şantajlarıyla İstanbul seçimleri iptal edildi. Halkın iradesinin gasp edildiği, demokrasinin rafa kaldırıldığı bu tarihsel günde birbirini besleyen üç önemli gelişmenin zamanlaması da, birer saat arayla birbiri ardına vuku bulması da bir hayli dikkat çekici.

Peki, neydi bu gelişmeler?

1) NATO’nun Ankara zirvesi: NATO Konseyi, Norveçli Genel Sekreter Stoltenberg başkanlığında Ankara’da toplandı. İki günlük zirvenin ilk gününde AKP’li cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO’nun özünün ittifak dayanışması olduğunu ifade ederek, NATO’daki dostlarından ittifakın ruhuna uygun davranmalarını, ittifakın kurucu değerlerine sahip çıkmalarını talep etti.

2) Öcalan’ın mesajı: Sekiz yıl sonra avukatlarıyla görüştürülen Öcalan çarpıcı mesajlar verdi. 2 Mayıs’ta gerçekleşen ve dört gün beklendikten sonra açıklanan görüşmede Öcalan, tartışmalı 2013 Newrozu’nun ruhuna vurgu yaptı, Türkiye ve Suriye’deki gelişmelere dair çarpıcı mesajlar verdi. Kürt Siyasi Hareketi ile AKP arasında başlayacak yeni bir sürecin sinyalleri verildi.

3) YSK’nin İstanbul kararı: AKP’nin hiçbir hukuki temeli olmayan itirazları sonucu Yüksek Seçim Kurulu (YSK) İstanbul seçimlerini iptal etti. AKP’nin geçersiz oylar, birleştirme tutanakları, kısıtlı seçmen KHK’lılara dair iddialarının tamamı çürütülse de, YSK sadece sandık kurulu başkanlarına ilişkin iddialara dayanarak seçimin yenilenmesine karar verdi.

Bu üç gelişmenin birbiriyle bağlantısı nedir?

Sadece Türkiye’yi değil, bölgeyi de yakından ilgilendiren bu kararlar silsilesi bir tesadüf mü, yoksa operasyonel bir siyasi mühendislik çalışmasının neticesi mi?

Gelişmelerin satır araların bakıldığında, birbirini besleyen sonuçlar ortada büyük bir siyasi mühendislik çalışmasına işaret ediyor. Görünen o ki, 31 Mart gecesinden bu yana haftalardır içeride ve dışarıda, kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklar yürüten Erdoğan, ABD ve NATO’dan dilediğini kopartırken, İmralı’yı da ikna etmişe benziyor.

Şimdi sorulması gereken soru; ‘Erdoğan’ın ne karşılığında bu iknayı gerçekleştirdiği’ olmalı.

Sorunun yanıtı, alt metinlerde gizli.

Bu karar Suriye merkezli Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız okunamaz. Bir süredir ABD ve NATO ile Rus yapımı S-400 füze savunma sistemi, F35 savaş uçakları, Suriye savaşına dair kriz yaşayan Erdoğan rejiminin Rusya ile dirsek teması Washington ve Brüksel nezdinde rahatsızlık kaynağıydı.

İptale karşılık ne verildi?

ABD ve NATO son günlerde adeta Ankara’ya çıkarma yapmıştı. ABD heyetinin hemen ardından NATO genel sekreteri Ankara’ya ayak bastı. Gündemler hep aynıydı. NATO üyesi Türkiye’nin yeniden ABD yörüngesine çekmek.

ABD’den gelen Ankara’nın SDG ile görüşmeye başladığı açıklamaları, Öcalan’ın 2013 Newrozu’na atıf yapan mesajı, Stoltenberg’in temasları ortada bir şeylerin pişirilmeye başlandığının göstergesi. Ve bunun karşılığında da Erdoğan rejimine bir şeylerin verilmesi gerekecekti.

AKP/Saray rejiminin seçimi iptal ettirmesi ABD’den, Batılı güçlerden yeşil ışık gelmeden mümkün olamaz. AKP’nin bağımlılık ilişkisi böylesi bir kararı tek başına almasına engel.

Şimdi akıllara gelen soru şu?

ABD hangi pazarlığın sonucunda AKP’nin seçim iptaline icazet verdi? Bunun işaretlerini yakında göreceğiz. Muhtemeldir ki, Fırat’ın doğusunda oluşacak de facto gelişmeler karşısında Ankara’nın dahli istenecek. Ya da ABD şemsiyesi altında SDG’nin kuracağı yönetime ses çıkarmaması. Bunu S-400 iptali takip edebilir mi? Bu sorunun yanıtını ve tüm bu pazarlıkların Cumhur İttifakı ile iç siyasete yansımalarını yakında göreceğiz.