Bir şairin yayınlanan ilk şiiri, romancı ya da hikâyecinin ilk cümlesi merak edilir, hatırlanır. “İlk”ler, yazanları kadar okurlar ve edebiyat tarihçileri için de önemlidir çünkü… Ayrıca o ilk dize ya da satırlar yazanın geleceğinin habercisidirler bir anlamda…

Yazarların ölmeden önce söyledikleri son sözleri de aynı merak çemberinde yer alır. “Son sözler” üzerine nice kitaplar da derlenmiştir. En bilineni mesela, Goethe’nin son nefesini verirken söylediği “Biraz daha ışık” sözü değil midir?

Şairlerin, yazarların ölmeden önce “son” yazdıkları mı?

Bilinmezliğin ufkunda dağılan son ışıklar misalidir onlar. Merak dehlizinde yitip gitmeye hükümlüdürler aydınlığa çıkarılana kadar…

“Sözcükler” dergisi bu ay çıkan 37. sayısında Nâzım Hikmet’in ölümünden iki gün önce, 1 Haziran 1963 tarihinde kaleme aldığı son yazısı yer almakta: “Yeni Dünyanın Destanına Önsöz”…

Yazının ortaya çıkışının ilginç bir öyküsü var.

Araştırmacı M.Melih Güneş, Moskova’da geçen şubat ayında 1964 tarihli, Naum Mar adında bir Rus gazetecinin çeşitli uluslardan önde gelen elli toplumsal figürle yaptığı konuşmaları içeren bir yapıta ulaşır. Kitabın “önsöz”ünün altında ise bir tarih ile hiç de yabancısı olmadığımız bir imza bulunmaktadır: “1 Haziran 1963, Nâzım Hikmet”…

 M.Melih Güneş, “önsöz”ü Türkçeye çevirmek için Moskova Devlet Pedagoji Üniversitesi’nde doktora yapan Mustafa Yılmaz’a iletir. Yılmaz, çeviriyi bitireceği sırada bir başka gelişme yaşanır. Güneş, Rusya Edebiyat ve Sanat Devlet Arşivi’ndeki Rusça belgeler arasında Nâzım Hikmet’le ilgili bir başka yazıyı araştırırken, üzerinde şairin el yazısı notlarıyla daktilosundan çıkma bu “son” yazının Türkçe müsveddesinin varlığını keşfedecektir.

Peki, ne anlatıyor Nâzım Hikmet “Yeni Dünyanın Destanına Önsöz”de?

Özünde bu, bir kitap tanıtım yazısı… Nâzım Hikmet, Mar’ın kitabı üzerine düşüncelerini aktarırken gazete yazarlığının da bir sanat olduğunu vurguluyor, bu arada Türk edebiyatı hakkındaki düşüncelerini satır aralarına yerleştiriyor: “Türk okurlar Doğu Anadolu’yu, Kürdistan’ı, en seçkin çağdaş Türk yazarlarından biri olan Yaşar Kemal’in röportajları sayesinde öğrendi. Onun röportajları gerçek yaşamı yansıtan film karelerinden ibaret değildir sadece, aynı zamanda sanat değeri yüksek birer tablo gibidir.”

 Nâzım Hikmet’in bütün yapıtları içinde “son” vasiyeti niyetine okunup saklanacak bir belge niteliğindeki “önsöz”, büyük şairin denemeci-eleştirmen yansıtmakta da ayrıca…

***

ŞAİRİN NOT DEFTERİ

*Arkadaşlığımız 60’lı yılların sonunda, Edebiyat Fakültesi’nde onun Sosyoloji, benim Türk Dili ve Edebiyatı koridorlarındaki günlere dayanmakta. Güleryüzlü, arkadaş canlısı, dostluklara değer veren, çevresine neşe saçan bir sanat adamıydı. Şiiri, en has şairler kadar sevdi, sesiyle can verdi şiirlere. 70 yıllık ömrünün yarısından çoğu tiyatro sahnelerinde harcadı. Yeteneğini sinemada da kanıtladı. Kalp ameliyatımın sonrasında, 1884 Vakfı’nın Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlediği gecede Tilbe Saran ile şiirlerimi seslendirmişti. Cüneyt Türel’di adı. 1 mayısta mide kanserine yenik düştü. Başta Tilbe Saran olmak üzere ailesine, dostlarına, arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Cenazesi bugün Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenecek törenin ardından alkışlarla yolcu edilecek. Yolu da yaşamı misali aydınlık olacaktır mutlaka…    

*Ressam Gürol Sözen’in “kuş”ları konu alan “Martıların İstanbulu. Ahh! Bir de Güvercinler” başlıklı sergisi 19 mayısta Almelek Sanat Galerisi’nde açılıyor.

*Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde bugün ve yarın “LIT CRI’12” adıyla düzenlenen uluslararası konferansta “21. Yüzyıl ve Dünya Edebiyatı” tartışılacak...

***

UFUK

Bu yaz rüzgâr tatile çıkmadı

o kadar berrak ve yakındı şafak

kederini ufkundan damıtarak

kendi rüzgârında konakladı