Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

AKP ve MHP’nin durduk yerde Meclis gündemine getirdiği “Yassıada Mahkemesi Kararlarının Ortadan Kaldırılması”na ilişkin yasa önerisi, Genel Kurul’da oybirliğiyle kabul edildi. Yani ana muhalefet partisi CHP ile Meclis’in sol kanadındaki HDP de “Cumhur İttifakı”nın peşine takılarak bu düzenlemeye olumlu oy verdi. CHP’nin, “Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki idam kararlarının da yok sayılması” önerisi ise, “Onlar Anayasa’ya uygun biçimde asıldılar!” denilerek reddedildi.

Yasa önerisinin gerekçesinde, “27 Mayıs 1960 askeri darbesinin, demokrasiye ve milli iradeye yönelik bir suikast olarak gerçekleştiği, milletin özgürleşme iradesine olduğu kadar kalkınma çabasına da engel olmuş bir tertip olduğu” vurgulanıyordu. Dahası, 27 Mayıs askeri müdahalesi, 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbelerinin yanı sıra Fethullah çetesinin 15 Temmuz darbe girişimiyle de eş tutuluyordu…

Bu yasayla Yüksek Adalet Divanı’nın tüm kararları yok sayıldı. Ayrıca o dönemde yargılananların mirasçılarına tazminat hakkı da doğdu…

★ ★ ★

Yassıada’da verilen idam kararlarını onaylamak, bizim insancıl hukuk anlayışımızla bağdaşmaz. Hele hele siyasal gerekçelerle idam cezası verilmesini düpedüz “cinayet” sayarız! Geçmişte de günümüzde de idam cezasını savunanlar, hep sağcı ve İslamcı iktidarlar olmuştur. Solcular, sosyalistler idama ilkesel olarak karşıdır.

Başta Adnan Menderes olmak üzere, DP iktidarının üç ileri geleninin, İsmet İnönü’nün tüm engelleme çabalarına karşın Yassıada’daki bir klik tarafından apar topar asılmaları, siyasal tarihimiz açısından utanç verici olduğu kadar, 27 Mayıs’ın ilerici kazanımlarını da gölgeleyen bir işlev görmüştür.

Yassıada Mahkemesi elbette olağan bir mahkeme değildi. Ancak üyeleri yüksek yargı organlarından seçilmiş yargıçlardı. Duruşmalar sırasında kimi hukuk ihlalleri olsa da Yüksek Adalet Divanı’nın verdiği kararların tümü haksız değildi. CHP ve HDP milletvekilleri, 27 Mayıs’tan intikam almayı amaçlayan bu yasa önerisine destek vererek, Demokrat Parti iktidarının ve Menderes Hükümeti’nin Kore’ye asker göndermekten 6-7 Eylül olaylarına uzanan kabarık suç dosyasını da aklamış oldular. Bu bir akıl tutulmasıdır!

DP iktidarının hukuk dışı uygulamalarının tanığı bir gazeteciyim. “Vatan Cephesi” rezaletinden “Tahkikat Komisyonu” çılgınlığına, muhalefet lideri İsmet İnönü’ye Uşak’ta, İstanbul Topkapı’da ve Kayseri Himmet Dede İstasyonu’nda yapılan linç girişimlerinden 80 yaşındaki gazetecilerin içeri tıkılmasına dek her türlü hukuksuzluk yaşandı o dönemde.

Şimdi bütün bunlar yok mu sayılacak?

★ ★ ★

Nâzım Hikmet’in DP iktidarını çok sert biçimde eleştiren şiirleri vardır. Örneğin “Menderes’e Öğütler” adlı şiirinde koca ozan, öfkesini şöyle dile getirir:
“Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes. / Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes. / İlle de asıp kesmek geliyorsa içinden / Ezmekte devâm et Barışçılar’ı, ama sen / Meselâ Yalçın’ı da tıkıyorsun deliğe” (*)

Kore Savaşı’na karşı sesini yükselttiği “Diyet” şiirinde de gene Menderes’e yüklenir:

(…)

İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey, / iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı, / iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower’in, / ve bütün kaygınız / iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri / halkın tekmesinden korumaktır.

(…)

Diyetimi istiyorum, Adnan Bey, / göze göz, / ele el, / bacağa bacak, / diyetimi istiyorum, / alacağım da.”

Uyguladığı baskı yöntemleriyle AKP’ye esin kaynağı olan DP iktidarını aklayan muhalefet milletvekillerinin tarih bilincinden kuşku duyarım. Bu kişilerin Nâzım’ın adını bundan böyle ağızlarına almaması gerekir! Çünkü tarihsel gerçekleri çarpıtan bir yasayla Nâzım Hikmet’i de mahkûm etmişlerdir!

______________

(*) 80 yaşında hapse atılan gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın.